MÜJDE IŞIL – Şimdiden 12. filmi kesinleşen “Fast & Furious” serisi, yaklaşık 20 sene önce sokak yarışlarından ve otomobil hırsızlığından yola çıkıp kendi aksiyon dünyasını kurmayı başardı. Her filmde yönetmen koltuğundaki iddialı isimlerle aksiyon dozunu artırdı. Öylesine uzun soluklu bir seri ki bu, kendi içinden de seri çıkarıyor. Haberlere bakılırsa final filmi bile üç filmden oluşan bir seriye dönüşmüş durumda. “Fast X/Hızlı ve Öfkeli 10”, işte o üç filmlik final serisinin ilk filmi.
Kahramanımız Dominic Toretto, ailesi ve artık aile olduğu meslektaşlarıyla sakin bir hayat sürmektedir. Ancak 10 sene önce karıştığı bir soygun, arkasında giderek büyüyen bir kin bırakmıştır. O soygunda suç lideri babasını kaybeden Dante şimdi intikam peşindedir ve sadece Dominic değil, tüm ailesi tehlikededir.
Ethan Hunt’tan Joker’e
Seri ilk başladığında izleyiciyi direksiyon başında hissettiren, daha çok “araba sevdası”nın modern bir versiyonu kıvamındaydı. Açıkçası serinin bugün geldiği noktanın, özellikle de bu son filmin şaşaalı bir ajan macerasından farkı kalmamış görünüyor. Louis Leterrier’in yönettiği ve senaryosunu Dan Mazeau ile Justin Lin’in yazdığı “Hızlı ve Öfkeli 10”da Dominic Toretto, tıpkı James Bond ya da Ethan Hunt gibi sadece kendini değil, insanları da kurtarmaya çalışıyor. “Mission: Impossible” ve Bond maceralarının dünyasını kuruyor film. Üstelik “John Wick: Chapter 4” gibi iki saati aşkın bir süre boyunca neredeyse nefes aldırmıyor seyirciye. Elbette Tom Cruise gibi doğal sınırları zorlayan bir aksiyondan ya da Daniel Craig’li Bond serisinin senaryolarındaki olgunluktan söz etmek mümkün değil. Filmin bu konuda iki arada bir derede kalmış gibi bir hâli var. Bir yandan kendini ciddiye almamaya çalışırken bir yandan da kendi efsanesinin izinde duygusal bir maceraya çıkarıyor seyirciyi. Mesele sadece arabalar dünyası olmaktan çıkmış belli ki. Bunun nedeni ise kısacık bir cümlede ve neredeyse filmin sonlarına doğru açığa çıkıyor. Aimes Dominic’e “Direksiyon başında herkesi kurtardığın günler geride kaldı” diyor. Filmin “ eski toprak olmak” ve “manuel liderlik” açısından “Top Gun: Maverick” ile benzer zeminde buluştuğunu söylemek mümkün.
Senaryonun duygusal damarı ise aile kavramı üzerinden şekilleniyor. Sadece kan bağı değil, arkadaş ve meslektaş grubunu da kapsayan bir aile kavramı filmdeki. Son Bond filmi “No Time To Die/Ölmek İçin Zaman Yok”ta bile duygusal damarın babalık ve aile üzerinden kurulduğunu gördük. “Hızlı ve Öfkeli 10”, bu açıdan kartlarını açık oynuyor ve hatta anlamayan seyirci hâlâ kaldıysa diye neredeyse 20 dakikada bir “aile önemlidir” mesajını yeniliyor. Hikâyenin kötüsü Dante karakterine gelince… “Aquaman” Jason Momoa’nın canlandırdığı bu karakter hem temel olarak hem de performans açısından Joker’den beslenmiş görünüyor ve filmi sürüklüyor. Vin Diesel, Michelle Rodriguez, Jason Statham, Rita Moreno, Charlize Theron, Helen Mirren, Brie Larson gibi isimlerden oluşan zengin kadro da bir sonraki macera için merak dozunu artırıyor.
Geçmiş bugünü şekillendiriyor
Dünya prömiyerini geçen sene 44. Moskova Film Festivali’nde, Türkiye prömiyerini ise 59. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde yapan “Bir Umut” nihayet vizyonda. Başrollerinde Baran Şükrü Babacan, Eylem Yıldız ve Funda Eskioğlu’nun yer aldığı filmin yönetmeni Ümit Köreken. Senaryosu Anton Çehov’un “Martı” adlı oyunundan esinlenerek Ümit Köreken ve Nursen Çetin Köreken tarafından yazıldı. Filme adını veren Umut, sinema filmlerinde rol almak isteyen bir oyuncu. Asiye, onunla birlikte kurdukları özel tiyatroda yönetmenlik yapıyor. Küçük yaşta babasını kaybeden Umut, annesinin yeniden evlenmesi üzerine 20 yıl boyunca onunla hiç görüşmemiş. Annesinin hastalığı nedeniyle yanına gelişiyle Umut’un Asiye ile ilişkisi ve hayatı altüst oluyor. Film bir yandan anne-oğul sevgisizliğinin izini sürerken bir yandan da bunun bağlanma sorununa yol açmasına odaklanıyor.