Seray Şahinler – Sabahattin Ali, Neyzen Tevfik, Nâzım Hikmet, Şükûfe Nihal, Peyami Safa, Ahmet Haşim, Fikret Muallâ, İsmail Safa ve sanatın birçok öncü ismi… Romanları, resimleri, besteleriyle sanatın mihenk taşı isimlerin ilham verici hayatlarının ardında yürek yaralayan birçok öykü var. Psikolog ve yazar Melih Yıldız, Remzi Kitabevi’nden çıkan yeni kitabı “Aklın Uçurumunda: Bilimde Sanatta Edebiyatta Aykırı Kişilikler ve Hikâyeleri”nde yeteneklerine ve çabalarına karşı türlü ruhsal sorunlar yaşamış, yolu zamanla akıl hastanelerinde kesişmiş bazı isimlerin çalkantalı, ilham verici, dramatik anlarını anlatıyor okura. Delilik ve dâhilik arasındaki sanatçıların öyküsü, Goethe’nin deyimiyle “Dünya hassas kalpler için bir cehennem” dedirtiyor.
21. Koğuş’un Neyzen’i
Neyin sesiyle büyülenen Neyzen Tevfik… Babasının görevi nedeniyle Bodrum’da geçen çocukluğu sırasında duyduğu neyin sesini belleğine işler önce. Bu ses hiç aklından çıkmaz. Bir akşamüstü babasıyla tanık olduğu manzara hayatındaki kırılmayı yaratır. Gördüğü korkunç şeylerin etkisinden çıkamaz ve bunlar ilerideki yaşamını etkisi altına alacak derin yaralar açar. Tutunacağı tek dal, neyi olmuştur artık. Akli dengesi azaldıkça alkol bağımlılığı başlar. Yolu henüz öğrenciyken gittiği kahveden tanıdığı Mazhar Osman’a düşer. Ve ona özel ayrılan 21. Koğuş, onun kalemiyle ve neyiyle sığındığı limanı olur.
‘Karalar bağlamayın’
Kadının kaderi hiç değişmiyor! Şükûfe Nihal… Kültürlü ve aydın çevrede büyümüş, gönlü okuma aşkıyla yanıp tutuşan bir kadın. Çocukluk yıllarında Rıza Tevfik, Tevfik Fikret ve Namık Kemal’in şiirleriyle tanışmış, onların etkisinde kalmış, dönemin sanat ve politik dünyasına meraklı gencecik bir kız. İnas Darülfünun hayalleri kurarken, babası Miralay Ahmet Bey’in kararıyla evlendirilmek istenir. Ailesine karşı durmak için intihar girişiminde bulunsa da henüz 16 yaşındayken Mitat Sadullah Bey ile evlenir. Dört yıl sonra kadınlara tanınan boşanma hakkıyla eşinden ayrılıp okulun yolunu tutar. O artık İnas Darülfüunun’dan diplomayla mezun olmuş ilk Türk kadındır. Liselerde tarih ve edebiyat dersleri vermeye başlayan Şükûfe Hanım çok sayıda öğrenci yetiştirir. 66 yaşında geçirdiği trafik kazasıyla yatağa mahkûm olur ve Bakırköy’de huzurevine yerleştirilir. Oğlu, çökmüş annesiyle yüzleşmemek için ziyaretine gelmez. Bunca acı onu konuşamayacak hâle getirir. Vasiyeti olan şiiri onun hayatının da özetidir aslında: “Başucumda papatyalar gülümsesin, her sabah / Bir kuş cıvıldasın, desin, ah! / Lakin, siz, ey benim candostlarım / Çok çektiniz elimden / Ne karalar bağlayın, ne de matem, yas tutun…”
Kalpten yaralayan sesler
“Fatih Harbiye”, “Yalnızız”, “Dokuzuncu Hariciye Koğuşu” gibi başyapıtların yazarı Peyami Safa’nın omuzlarındaki ağır yük… Nebahat Hanım, 1937 yılında “Kalpten Gelen Sesler” adlı öyküsünü teslim etmek için Peyami Safa’nın Cumhuriyet’teki ofisine gider. Safa, ilk görüşte Nebahat Hanım’a vurulur. Zamanla aşkları alevlenir. Bir gün Nebahat Hanım’ın ailesine akşam yemeğine giden Peyami Safa ailede tuhaflıklar sezer. Ve kitaplıkta tesadüfen rastladığı reçetelerde Nebahat Hanım’ın ruhsal hastalığı olduğunu öğrenir. Sonrası ise uzun yıllara yayılan mücadele… Bu yolculukta oğlunu da kaybeder Safa. Onu son yolculuğuna uğurlarken dilinden Rıza Tevfik’e ait şu dizeler dökülür çaresizce: “Unut yavrum! Sen de unut! Bu ölümlü dünyada / Her cefayı unutmaktır bizler için teselli…
‘Hocam oldun, babam olamazsın’
Piyano çalan, resim çizen, güzelliğiyle herkesi kendine hayran bırakan Celile Hanım, Nâzım Hikmet’in annesi… Edebiyatçıları buluşturan dost meclislerinde Yahya Kemal ile Celile Hanım’ın da yolu kesişir. Birbirlerinden çok etkilenirler. Fakat Celile Hanım evlidir… Eşi Hikmet Bey’den ayrılan Celile Hanım Yahya Kemal ile yakınlaşmaya başlar. Yahya Kemal de Celile Hanım’ın Erenköy’deki evine ziyaretlerde bulunur ve küçük yaşlardan beri şiire ilgisi olan Nâzım Hikmet’e ders vermeye başlar. Fakat Nâzım, kısa sürede şairin annesine ilgisini fark eder ve Yahya Kemal’in pardösüsüne şu kâğıdı bırakır: “Hocam olarak girdiğiniz bu eve, babam olarak giremezsiniz!…” Yahya Kemal bu nota çok üzülür, evlenmekten vazgeçer, izini kaybettirir. Nâzım ise bu aşka ithafen yıllar sonra yazdığı şiirde; “Osmanlıların en usta şairi Yahya Kemal gelir aklıma / Bir camekânda mustarip görürüm onu” diyecektir…