Hepsi piramit yaptı, Japonlarınki suya gömüldü! ‘Kayıp kıta Mu’ tartışmasında son nokta

Derleyen: Zeynep Dilara Akyürek / Milliyet.com.tr – Milattan önce 660 yılının 11 Şubat günü resmi kuruluş tarihi olan Japonya, bugünlerde dünyanın en büyük 3’üncü ekonomisine sahip. Asırlardır aynı topraklarda hüküm süren Japonlar, günümüzde stratejik açıdan büyük önem taşıyan Okinawa Adaları civarında yer alan ve okyanus suları altında kalan piramitleri adeta sır gibi saklıyor. 1996 yılından itibaren yapılan araştırmaların sonuçları açıklanmıyor ancak piramitler dünya kamuoyunun ilgisini uyandırmayı sürdürüyor. Günümüzde bile kusursuz bir şekilde duran gizemli piramitlerin geçmiş yaşamlarla ilgili ipuçları taşıdığı düşünülüyor.

KAYIP KITANIN PARÇALARI OLABİLİR Mİ?

Okyanusun metrelerce derinindeki gizemli yapılar sadece piramitlerden oluşmuyor. Devasa taştan düzlükler, traverteni andıran yapılar da dalgıç kameralarıyla kaydedildi. Bazı bilim insanları, bu yapıların kayıp kıta ‘Mu’ya ait olabileceğini dahi düşünüyorduBu gizemli yapıların, yaşanan bir tsunamide sular altında kalarak kaybolduğu söylenen efsanevi Pasifik uygarlığı Mu’dan geriye kalan tek şey olabileceğine inanan çok sayıda bilim insanının olması, bölgenin gizemini daha da artırıyor.

Hayatı boyunca yazarlık, mühendislik ve balıkçılıkla uğraşan İngiliz araştırmacıJames Churchward da Büyük Okyanus’ta olduğunu düşündüğü kayıp kıtanın bir haritasını çizmişti. Haritaya göre, kıta Japonya’nın doğusunda kalıyordu. Böylelikle yaşanan doğl olaylarıyla birlikte kıtanın sular altında kalmış olabileceğinin üzerinde duruluyordu.

TARTIŞMALARA YOL AÇTI

Gizemli piramitlerle ilgili yaklaşık 30 yıllık araştırmalar sürüyor. Japon profesör Masaaki Kimura, bölgeye her gittiğinde en az 5 bin yıllık antik şehrin üzerinden tekneyle geçtiğini düşünüyor. Ancak profesör Kimura’nın görüşlerine katılmayan birçok bilim insanı da var. 2007’nin Haziran ayındaki bir bilimsel konferansta sualtı piramitleriyle ilgili en son teorilerini sunan Profesör Kimura, “En büyük yapı 25 metrelik derinlikten yükselen karmaşık, yekpare, basamaklı bir piramide benziyor” diye konuşmuştu.

Ancak batık şehirlerle ilgili diğer hikâyeler gibi profesör Kimura’nın iddiaları da tartışmalara yol açtı. Ne Japon hükümeti Kültür İşleri Dairesi ne de Okinawa Eyaleti hükümeti, Yonaguni’deki kalıntıları önemli bir kültürel varlık olarak tanıdı.

Tüm bunlar 1996’da profesör Kimura’nın araştırmalarıyla ortaya atılmış olsa da o aslında piramitleri ilk gören profesör değildi. Yerli bir dalgıç, Yonaguni oluşumlarını ilk kez 1986 yılında fark etmişti. Ardından adadaki bir burun, resmi olmayan bir şekilde Iseki Hanto veya Harabe Noktası olarak yeniden adlandırılmıştı.

‘DEPREMLERİN ETKİSİYLE OLUŞMUŞ OLABİLİR’

Japonya’da son 20 yılda 6 ve üzeri büyüklükte 28 deprem oldu. Sualtındaki gizemli piramitler bulunmadan yaklaşık 1 yıl önce en ölümcül depremlerden biri olan, 17 Ocak 1995 tarihli ve Kobe merkezli Büyük Hanshin-Awaji Depremi yaşandı. Ancak bu yapıların su altındaki aşınma ve akıntılarla, sivri ve keskin hatlardan kurtulması için yalnızca bir yıl yeterli bir süre değildi. ABD’li bilim insanlarına göre, tarihinde 9’un üzerindeki depremler kaydedilen Japonya’da daha eski depremler bu yapıları oluşturmuş olabilirdi.

Bölgede dalış yapan ABD’deki Boston Üniversitesi’nden bilim ve matematik profesörü Robert Schoch, “Önemli özelliklerin veya yapıların herhangi birinin insan yapımı basamaklar veya teraslar olduğuna ikna olmadım, ancak hepsinin doğal olduğuna inanıyorum. Bu, özellikle çok fazla fay ve tektonik aktivitenin olduğu bir bölgede, düzlemler boyunca kırılma eğiliminde olan ve size bu çok düz kenarları veren kumtaşları için temel jeoloji ve klasik stratigrafidir” diyor.

Yapılar arasında bir kalenin kalıntıları, bir zafer takı, beş tapınak ve en az bir büyük stadyum yer alıyor. Bunların hepsi, yollar ve su kanalları ile birbirine bağlı ve kısmen devasa istinat duvarları tarafından korunuyor.

‘DÜNYANIN EN BÜYÜK TSUNAMİSİYLE BATTI’ İDDİASI

Profesör Kimura da tıpkı ABD’li bilim insanları gibi ilk izleniminin sualtındaki gizemli yapıların doğal yolla oluşabileceği yönünde olduğunu söylemişti. Ancak ilk dalışı fikrinin değişmesine neden oldu. Profesör Kimura, taş yüzeylerde taş ocağı izlerini, oyulmuş yüzlere kazınmış ilkel karakterleri ve hayvan şeklinde oyulmuş kayaları tespit ettiğini söyledi. Profesör, bu gizemli yapılarla dolu şehrin büyük bir kısmının, Pasifik Kıyısı’nda sık sık meydana gelen ünlü devasa sismik olaylardan birinde battığını düşünüyordu. 

Bu noktada kaydedilen dünyanın en büyük tsunamisi, Nisan 1771 tarihliydi. Profesörün tahmini, yüksekliği 40 metreden fazla dalgaların Yonaguni Jima’yı vurduğu yönündeydi. Profesör Kimura ancak, böyle bir kaderin eski uygarlığın başına gelmiş olabileceğini düşünüyordu.

Profesör Kimura, su altındaki yapılarla ilgili yaptığı araştırmaların ardından, “Yapılar üzerinde insanın etkisine dair çok sayıda kanıt olması nedeniyle bunların kökenini tamamen doğal olarak açıklamanın çok zor olduğunu düşünüyorum. Laboratuvarımda kısmen kurtarabildiğim sudaki karakterler ve hayvan anıtları, kültürün Asya kıtasından geldiğini gösteriyor. ‘Su altı sfenksi’ olarak tanımladığım bir örnek, bir Çin ya da eski Okinawan kralına benziyor” diye konuştu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir