SERAY ŞAHİNLER- Mardin Sinema Derneği tarafından düzenlenen, direktörlüğünü Döne Otyam ve Hakan Irmak’ın yaptığı Mardin Bienali 10 Mayıs’ta başlıyor. Küratörlüğünü Ali Akay’ın yaptığı bienal bu yıl “Daha Uzaklara” başlığı altında, bugün yaşanan tüm sorunları nasıl bertaraf edebileceğimiz sorusuna karşı yeni sorular soruyor. Mardin’in ‘daha uzakları’ gören coğrafyasında farklı mekânlara yayılacak bienali Ali Akay’dan dinledik…
*Dünyanın ve coğrafyanın derdiyle dertlenen bir bienal izleyeceğimizi düşünüyorum. “Daha uzaklara”nın sözüyle bienalin çağrısı ne olacak?
Özellikle dikkat ettiğim, eserlerine hayran kaldığım sanatçıları yan yana getirmeyi hedefledim. Kavrama bakıldığında şu sorular etrafında dönmekteyiz: Doğaya, kültüre, antroposene, etnisitelere, küresel bölgelere, post-kolonyal ve feminist, de-kolonyal yapıbozum bağlamında ırkçılığa yani hepsine birden “karşı mücadeleyi” nasıl “birlikte var olma” hâline çevirebiliriz? Hiçbirini yadsımadan ve sürekli bir şekilde bunlarla mücadeleyi sürdürerek bu sorunların üzerinden, nasıl bıkmadan ve mücadeleyi bırakmadan geçerek, bunları aşabiliriz ve daha “uzakları” hayal etmeyi öngörebiliriz? Bugün teknolojik (yapay zekâ, dünyasal robotlaşma ve enfortmatikleşme) değişim ve dönüşümleri nasıl örgütleyebiliriz? Bu sorular etrafından geçerek Mezopotamya ovasına nasıl bakabiliriz? Ova bize nasıl bir yaratı imkânını kendi topografik coğrafyasında verebilir?
Mardin Bienali, 10 Haziran’a kadar şehrin birçok köşesinde sanatseverleri bekliyor. (Fotoğraf 4. Mardin Bienali’nden)
*“Daha uzaklara” size küratöryel açıdan nasıl bir alan açtı?
Eserleri benim de önceden yapmış olduğum sergilerle bağlantılı olarak görmek gerekebilir. Mesela 2016, Pera Müzesi’nde “Balkanlardan Gelen Soğuk Hava”da rüzgârın öznelliği öne çıkmaktaydı. İnsanların değil. “Balkanlar” dağların ve rüzgarların öznelliğindeydi. Devletlerin veya ülkelerin komşuluklarından ve sınırlarından veya sınırların geçişliliğindeki çok kültürlülükten değil, rüzgârların serbest hareketlerinden bahsetmekteydim. Burada da ovanın öznelliği bize ilham vermekte. Bu şekilde bakıldığında kavramsal ve küratöryel fark ortaya çıkabilir.
*‘Daha uzakları’ hayal etmekte bienal bize nasıl yardımcı olacak?
Açık bir okuma alanı var. Eserler arasında hiçbir hiyerarşi yok. Hepsi kendi küçük algısından tüm bienali kapsamakta. Birbirleriyle “beyinler-arası” bir ilişkiye sahipler. Bu sergileme biçimi olarak bölümlere ayrılan bienal yapılarından farklılaşmakta. Serginin bir “kimliğinden” çok heterojen “düzenlemesinden” söz etmek, daha doğru.
Sanatçılarla ‘karşılaşma’
*Artık altıncı yaşıyla birlikte kendi kimliğini besleyen, büyüten bir bienal var karşımızda. Mardin Bienali’nin sadece Türkiye’de değil, dünyadaki çağdaş sanat anlayışında biricikliğini her edisyonda güçlendirdiğini düşünüyorum.
Evet haklısınız; zaten sanatçıların yarısından çoğunun yurt dışından gelen sanatçılar olması bunu göstermekte. Ayrıca altı konferansçımız var. Onların da tümü yurt dışındaki kendi alanlarının en bilinenleri. O bakımdan karşılıklı bir şekilde izleyiciler ve diğer paralel sergileri gerçekleştiren sanatçılarla bir buluşma olarak da görebiliriz bu bienal yapısını.