Hayatın, ışığın ve İstanbul’un ressamı: Fausto Zonaro

Hasan Mert Kaya – 19. Yüzyıl doğunun egzotik, gizemli ve mistik dünyasını keşfetme tutkusuyla batılı gezgin, mimar ve ressamların Osmanlı coğrafyasına akın ettikleri bir dönem oldu. Sanatta oryantalizm akımının etkisiyle İtalya’dan İstanbul’a gelen ressamlardan biri de Fausto Zonaro’ydu. İstanbul’u konu edinen güçlü eserleriyle kısa zamanda tanınıp Saray Ressamı; “Ressam-ı Hazret-i Şehriyâri” olan Zonaro oldukça üretken bir ressamdı. 

Mahalle mahalle, semt semt… 

Fausto Zonaro tam bir İstanbul sevdalısıydı. Oryantalist bir merak duygusunun peşinde 1891 yılında geldiği İstanbul’da yaptığı ilk tablolarını Yüksekkaldırım Caddesi’ndeki Zellich Kitapevi’nin vitrininde teşhire sundu. Roma, Bizans ve kudretli Osmanlı sultanlarının taht şehrini gezmek ve şehri tanımak onun için tam bir tutkuydu. “Arzuhalciler”, “Muhallebici”, “Açık Havada Berberler”, “Kayığa Binerken” ve “Selami Ali Haziresi” gibi hızla tanınıp ünlenen eserler, onun bu gözlem dolu şehir gezilerinin birer sonucuydu. 

Saray ressamlığına giden yol 

Zonaro’nun eserlerini sergilediği Zellich Kitapevi’nin sahibi Andre Zellich, şehirdeki üst düzey yabancılarla ve diplomatlarla güçlü bağlantıları olan biriydi. Onun bu ilişkileri Zonaro’nun çok işine yaradı ve eserleri kısa sürede bu seçkin zümre arasında tanınıp satın alınmaya başladı. Maddi durumu giderek iyileşti ve Pera’daki küçük, mütevazı evinden Taksim civarındaki geniş ve lüks bir eve taşındı. Dönemin Rusya Büyükelçisi Alexander Nelidov ve eşi Zonaro’ya büyükelçilik binasında bir salon tahsis edip, şehirdeki diplomat ve eşlerine resim dersleri vermesini sağladılar. Zonaro burada verdiği resim dersleri esnasında çevresini daha da genişletti ve iyiden iyiye tanınmaya, İstanbul’daki hemen her üst düzey davete katılmaya, art arda tablo siparişleri almaya başladı. Büyük Britanya Büyükelçisi Baron Philip Currie, Zonaro’yu Kraliçe Victoria kutlamasına davet ettiğinde “Büyüleyici çalışmalarınıza çok ihtiyacımız var” diyerek övdü ve ardından aralarında Piyalepaşa Camii ile İngiliz Sefiri’nin Kızı Tahtırevanla Taşınırken adlı tabloları sipariş etti. Ek olarak atölyesine de giderek 12 tablosunu satın aldı.

Doğru zaman, doğru adım 

Artık kadim dostu olan Rus Büyükelçi Nelidov ve İtalyan Büyükelçi Panza, 1896 yılında, Zonaro’yu Sultan II. Abdülhamid ile tanıştırdı. Mevcut saray ressamı Luigi Acquarone birkaç ay önce ölmüştü ve Zonaro’nun aynı yıl tamamladığı “Ertuğrul Alayı’nın Galata Köprüsü’nden Geçişi” adlı tablosu sultanın çok beğenisini kazanabilirdi. Gerçekten de doğru bir zamanlamaydı ve eseri sultanın çok hoşuna gitmişti. 

Akaretler, 50 Numara 

Fausto Zonaro’nun üretken, çalışkan yapısı ve yüksek beğeni toplayan eserleri beraberinde özel bir ödül daha getirdi ve Sultan II. Abdülhamid tarafından kendisine 1898 yılında Beşiktaş Akaretler Sıraevleri’nde 50 numaralı konak tüm masrafları devlet tarafından karşılanmak üzere tahsis edildi. Zonaro çalışmalarını artık bu konakta sürdürüyor ve sergiler açıyordu. Konağın çok ünlü ziyaretçileri oluyordu; Enver Paşa, Winston Churchill, Osman Hamdi Bey, ileride son halife olacak ve kendisi de ressam olan Şehzade Abdülmecid Efendi, Marshall Von Bieberstein, Monsignor Bonetti, Reşit Saffet Atabinen, Adolphe Thalasso ve Camile Flammarion bu isimlerden bazılarıydı.

Fethin ressamı

Zonaro 1905 yılında saraydan gelen bir taleple hummalı bir çalışmaya girişti. Sultan, ressamdan, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u kuşatması ve fethi ile ilgili tablolar yapmasını istemişti. Üstelik bu tablolar arasında alegorik eserler olması da arzulanıyordu. Sultanın talebini ressama ulaştıran Hikmet Paşa, Zonaro’ya fetih tabloları çalışmasında yardımcı olması amacıyla askeri müzede mevcut olan gravürleri görmesini sağladı. Eserleri sultan tarafından yine çok beğenilen Zonaro’nun aylık 35 altın lira olan maaşına 5 altın lira daha artış yapıldı.

Zonaro sarayda

Tabloları Sultan II. Abdülhamid tarafından çok beğenilen Zonaro, saray ressamı olarak atandı ve hemen kendisine çoğu da bizzat sultan tarafından olmak üzere birçok resim siparişi verildi. Yıldız Sarayı adlı tablosu 2. Derece Mecidi Nişanı ile ödüllendirildi.

1897 Türk-Yunan Savaşı ile ilgili bir tablo siparişi ise en dikkat çekenlerden biri oldu. Zonaro tabloyu cepheye giderek yapmak istedi, fakat Sultan II. Abdülhamid buna izin vermedi. Çözüm Dolmabahçe Sarayı’nın bahçesinde askerlerin hücum anı canlandırmaları yapmaları ile bulundu ve Zonaro burada tamamladığı eskizleri ile Hücum adlı tablosunu bitirdi. Bu eser sultan tarafından çok büyük bir beğeni ile karşılandı ve bu defa 4. Derece Nişan-ı Osmani ile ödüllendirildi Zonaro.

Persona non grata

Zonaro’nun Akaretler’deki evine sık gelen isimlerden birisi de İttihad ve Terakki’nin lider kadrosundan Enver Paşa’ydı. Zonaro Enver Paşa’nın portresini yapmıştı ve aralarında bir dostluk oluşmuştu. 31 Nisan 1909 günü Enver Paşa Zonaro’yu tekrar ziyaret eder ve Sultan Abdülhamid’in birkaç gün önce tahttan indirilip tutuklandığını ve Selanik’e sürgüne gönderildiğini bildirir. Kurulan yeni hükümet Sultan II. Abdülhamid ile bağlantılı olan her şeyi red ve iptal eder. Saraydan gönderilen bir mektupla Zonaro’ya görevinden azledildiği, artık saray ressamı olmadığı, evin geçmiş altı aylık kirası ile birlikte artık her ay düzenli kirasını ödemesi gerektiği bildirilir. Kendisine yapılan bu küçük düşürücü muameleleri kabullenemeyen Zonaro artık İstanbul’da istenmeyen adam / persona non grata olduğunu anlar. İtalya’ya dönüş zamanı gelmiştir. 20 Mart 1910 tarihinde, yağmurlu bir günde çok sevdiği eşi Elisa ve çocuklarıyla birlikte Sirkeci’den Simplon-Orient Express’e binerek İstanbul’dan ayrılır. İtalya’da 1854 yılında Padua’nın Masi kasabasında doğan Fausto Zonaro, Sultan II. Abdülhamid’in portresini yapan tek ressamdı. Ardında binden fazla İstanbul konulu eser bırakan ressam 19 Temmuz 1929’da İtalya’da öldü.

Dünya çapında bir Zonaro uzmanı

Erol Makzume “Fausto Zonaro yaşamın ve ışığın ressamıydı. Tuvalleri, denizin mavisine yansıyan muhteşem gökyüzü, olağanüstü bir algıyla gösterilen gelenek ve görgü kuralları ile oryantal manzaraların coşkusunu ve sıcaklığını canlı bir şekilde tasvir ediyor. Kendine özgü bir üslupla resimler yaptı. Ne kimseyi taklit etti ne de takip etti. Herkes onu oryantalist olarak tanıyordu ama etiketlerle pek ilgilenmiyordu. En güzel eserleri İstanbul’daki yaşam sevgisinden ilham almıştır.”
Oryantalist ressamların eserleri ve özellikle Fausto Zonaro tabloları alanında en büyük otorite Erol Makzume. Tüm dünyada sanat müzelerinin ve ciddi müzayede kuruluşlarının Zonaro ile ilgili eserlerde danıştığı ve onayını talep ettiği Erol Makzume; Zonaro ve diğer oryantalist ressamların tablolarından oluşan muhteşem bir koleksiyonun da sahibi. Ağırlıklı olarak İtalya’da yaşamını sürdüren Makzume’nin Zonaro ailesi ile de yakın dostluğu bulunuyor.

Bu yazıyı hazırlarken çok yararlandığım erolmakzume.com adresinden kendisinin hem Zonaro hem de diğer sanat makalelerini incelemenizi tavsiye ederim.

Ressamın sarayda en zorlandığı çalışmalardan biri ise 4-5 yaşlarındaki Şehzade Abdürrahim Efendi’nin portresi oldu. Oldukça yaramaz ve haşarı bir çocuk olan şehzade sürekli hareket ediyor, poz vermekten sıkılıp kaçıyordu. Fakat eser tamamlanınca sarayda oldukça beğenildi.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir