Kolorektal kanser genç yetişkinlerde artıyor ve yükselişte. Bu yükselişte, hareketsiz yaşam tarzı, aşırı kilo ve obezite, sigara, aşırı alkol kullanımı, düşük lifli, yüksek yağlı diyetler ve işlenmiş etlerin etkisi var. Sağlıklı mikrobiyota ise bağışıklık sistemini destekleyerek, kanser riskini azaltmada rol oynayabiliyor.
4 Şubat Dünya Kanser Günü. Her yıl olduğu gibi bu şubat ayına merhaba derken kanser ve beslenme ilişkisine dikkatinizi çekmek istiyorum. Dünya genelinde yaklaşık her 6 ölümden birinin, ülkemizde ise her 5 ölümden birinin kanser nedeniyle gerçekleştiğini biliyor musunuz? Risk faktörlerini azaltmak ve ortadan kaldırmak için daha sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzını benimsemek, ideal kiloyu korumak, fiziksel olarak aktif olmak ve beslenme düzeninizi gözden geçirmek çok kıymetli. Peki, kanserden korunmak için beslenme düzenimizde nelere dikkat etmeliyiz? Güncel araştırmalar ve gelişmeler bu konuda neler söylüyor?
“Tüm hastalıklar bağırsakta başlar”
Gerçek şu ki kolorektal kanser genç yetişkinlerde artıyor ve yıllardır da yükselişte. Geçen yıl Amerikan Kanser Derneği, 2019’da tespit edilen tanıların yüzde 20’sinin 55 yaşın altındaki hastalarda görüldüğünü açıklamıştı. Bunun 1995’teki oranın yaklaşık iki katı olduğunu belirtmek istiyorum. Güncel raporlar, 2030 yılında kolorektal kanserin 20-49 yaş arası kişilerde kanser ölümlerinin önde gelen nedeni olacağını öngörüyor. Bu artış ile ilişkili faktörler arasında ise hareketsiz yaşam tarzı, aşırı kilo ve obezite, sigara, aşırı alkol kullanımı, düşük lifli, yüksek yağlı diyetler ve işlenmiş etlerin yüksek olduğu diyetler ilk sıralarda yer alıyor. Günümüzde bedenimizin maruz kaldığı pek çok maddenin ve çevresel faktörlerin bağırsaklarımızın işini zorlaştırdığı bir gerçek. Doğaya ve doğala karşı direnmemek, mevsiminde ve rengârenk beslenmek bağırsakları beslemenin ilk adımı. Daha fazla bitkisel bazlı besinleri tercih edin. Günde 5 porsiyon farklı renklerde sebze meyve tüketmeye çalışın. Tam tahıllar ve kurubaklagilleri sofranızdan eksik etmeyin. Unutmayın, bağırsak florasını düzeltmenin yolu bitki bazlı beslenme ve lif tüketiminden geçiyor. Hipokrat’ın “Tüm hastalıklar bağırsakta başlar” sözünü de hatırlatmakta fayda var.
Pathogens dergisinde yayımlanan bir çalışma, sağlıklı mikrobiyotanın bazı metabolitler üzerinden bağışıklık sistemini destekleyebileceğini ve kanser riskini azaltmada rol oynayabileceğini belirtiyor. Kronik kabızlık, rektal kanama veya bağırsak hareketlerinde ani değişiklikler gibi şüpheli belirtiler konusunda hekiminize danışmayı lütfen ihmal etmeyin!
Erken teşhiste teknoloji farkı
Bu yıl sağlık alanında yapay zekâdan faydalanılan pek çok örneği konuşacağız. Bunlardan biri de kanser… Kanserin teşhisinden tedavi yöntemine, hastalığın derecesine kadar pek çok noktada yapay zekâ destekli sistemler çalışılıyor.
Diğer yandan gelişen teknoloji ve bilim insanlarımıza da umut vermeye devam ediyor. Önceki aylarda hepimizi gururlandıran Canan Dağdeviren’in buluşunu hatırlayalım. Giyilebilir ultrason tarama cihazı, sutyen içine takılarak kadınların kolayca ve sık sık tarama yapıp, olası kanser vakalarını erken teşhis etmesine olanak sağlıyor. Geçtiğimiz günlerde okuduğum bir diğer haber ise kanserin erken teşhisi için oldukça heyecan verici. Stanford Üniversitesi’nde yürütülen çalışmada, 2 Türk bilim insanımız kanser nanovesiküllerini, egsozomları kandan ayırarak kanserin erken teşhisi üzerine ileri teknolojiler geliştiriyor. Eksozomları kök hücrelerden salınan çok çok küçük kesecikler olarak tanımlayabilirim. DNA VE RNA üzerinden vücutta pek çok mekanizmada rol oynayabiliyor. Öyle ki kendileri bu mekanizmalar “hücrelerin kargosu”, vücuttaki en güvenilir kargo şirketi olarak da tanımlanıyor. Erken teşhis ve tedavi ile ilgili bu umut veren gelişmelerin artması dileğiyle…
Rahim ağzı kanseri: Aşı deyip geçmeyin!
Rahim ağzı kanseri, tüm dünyada kadınlar arasında en fazla görülen 4’üncü kanser türü. Rahim ağzı kanserlerinin büyük çoğunluğunun gelişiminde Human Papillomavirus (HPV) olarak adlandırılan virüs rol oynuyor. Ocak, “Rahim Ağzı Kanseri” farkındalık ayı. Yaklaşık 200 türü bulunan HPV virüsü erken teşhis ve aşısı ile yüzde 80-90 önlenebiliyor. HPV aşısı 9 yaşından itibaren her yaşta uygulanabiliyor. Sadece kadınlar değil, erkekler de taşıyıcı olduğu için risk altında. 100’ü aşkın ülkede ulusal aşı programına dâhil ama maalesef ülkemizde hâlâ değil. Lütfen düzenli smear testi yaptırmayı ve jinekolog kontrollerinizi ihmal etmeyin!
Journal of the National Cancer Institute dergisinde geçtiğimiz günlerde yayımlanan araştırma, İskoçya’da HPV aşısı olan genç kadınlarda rahim ağzı kanseri vakasının saptanmadığını ortaya koydu. İskoçya genelinde 2008’de başlatılan aşılama programının, bu yıl erkeklere de uygulanmaya başlandığını hatırlatmak istiyorum. Lütfen aşı deyip geçmeyin!