Gülü koklarken, içimize zehir mi çekiyoruz yoksa! Araştırmaya göre, özel günlerde sevdiklerimizi mutlu etmek için satın aldığımız karışık buketler ortalama 25, güller ise ortalama 17 farklı tarım zehri içeriyor.
“Sevdiklerinize değer verdiğinizi gösterin ve onlara zehirli pestisitlerle bulaşık çiçekler göndermekten vazgeçin.” Bu çağrı, PAN Europe’a ait. PAN, yani “Pestisit Eylem Ağı”, çevre ve insan sağlığını tehdit eden pestisit sorununu çözmek için çalışan küresel bir oluşum. Ağın bu çağrısı, PAN Hollanda’nın bir araştırmasına dayanıyor.
Araştırmaya göre, özel günlerde sevdiklerimizi mutlu etmek için satın aldığımız karışık buketler ortalama 25, güller ise ortalama 17 farklı tarım zehri içeriyor. Üstelik bu zehirlerin üçte biri sağlık ve çevre açısından aşırı riskler nedeniyle zaman içerisinde Avrupa Birliği’nde yasaklanan kimyasallar. Saptanan tarım zehirleri arasında, kanserojen etki yapanı da var hormon bozukluğu ve doğum kusurları riskiyle anılanı da!
Tek araştırma bu değil
Çiçeklerdeki zehri ortaya koyan tek çalışma, Hollanda’daki araştırma değil. Belçika’da satışa sunulan çiçeklere yönelik yapılan çalışma da göz alıcı buketlerin aslında tam bir zehir kokteyli olabileceğini gösteriyor. İncelenen çiçeklerde toplam 97 farklı pestisit ortaya çıkarılırken, gülde salkım başına ortalama 13.6 pestisit bulunmuş. Çiçeklerde kilogram başına saptanan ortalama pestisit miktarı 26 miligram! Greenpeace’in 2018 yılında arasında güllerin de bulunduğu 12 kesme çiçek buketini test ettiği çalışmada da sonuçlar benzer. Araştırma, satışa sunulan kesme çiçeklerin 43 farklı pestisit içerdiğini ortaya koyuyor. Her bir bukette ortalama 8.3 adet tarım zehri saptanırken, güllerde pestisit sayısı salkım başına 2 ila 10 arasında değişiyor. Çiçeklerde tespit edilen en yüksek pestisit konsantrasyonu kilogram başına 56.36 miligram olmuş.
Evlerimize ulaşıyor
Tabii Avrupa’da yapılan araştırmalarla ortaya konulan bu tablo, bizim coğrafyamızı da yakından ilgilendiriyor. Zira Türkiye kesme çiçek ithalatının büyük bölümünü Hollanda’dan yapıyor. Hollanda’daki o zehirler, çiçeklerle birlikte evlerimize kadar ulaşıyor. Diğer yandan Türkiye’deki kesme çiçek üretimi de tarım zehirlerinden ari değil. Çiçek yetiştiriciliğinde de tıpkı, meyve sebze yetiştiriciliğinde olduğu gibi bol miktarda pestisit kullanılıyor. Göller yöresinde gül yağı üretimi için yetiştirilen güllerde de ciddi oranda tarım zehri kalıntısı bulunduğunu ortaya koyan araştırmalar var. O çalışmalardan biri, “Konvansiyonel gül yağlarında ölçüm limitinin üzerinde Fluopyram, Tebuconazole ve Penconazole gibi fungusit, Malathion, Thiacloprid, Cypermethrin, Dimethoate ve Deltamethrin gibi insektisit aktif maddelerine rastlandığını” gösteriyor. Hatta tamamına yakını ihraç edilen gül yağındaki tarım zehirleri, geçmişte ihracat engellerine bile neden olmuş.
Kimyasal olmadan olmuyor mu?
Yani sevgimizin sembolü gül bile, maalesef günümüz tarım modeliyle zehre bulanmış durumda. Karanfil de öyle krizantem de… Tabii güldeki zehir, yağından reçeline her ürüne sirayet ediyor. Dolayısıyla ülkemizdeki kesme çiçek üretiminde tarım zehri kullanımına yönelik ciddi bir tedbire ihtiyaç olduğu aşikâr. Danıştığım Yalova’daki bir çiçek üreticisi, özellikle gülleri bir günde kurutan “Thrips spp” zararlısına karşı yoğun ilaçlama yapmak zorunda kaldıklarını anlattı. Daha önce ünlü bir kimya firmasının ürettiği bir tarım zehrini kullanıyorlarmış ve bu kimyasalla mücadelede başarı sağlanıyormuş. Ancak o kimyasal, zararları anlaşılınca yasaklanmış. Şimdi birden fazla tarım kimyasalı kullanıldığını belirterek, “Tarım kimyasalı olmadan yapamazsın” diyor. Anlaşılan, gülü seven dikenine de katlanmak zorunda!