Mevcut ısı ve ışığa duyarlı fotokromik pencerelerde kullanıcılar, camın opaklığını ayarlayarak odaya ne kadar güneş ışığı gireceğini kontrol edebiliyor. Ancak opaklık yükseltildikçe odaya daha az ışık giriyor ve dolayısıyla odanın ısınması önleniyor. Bu, sıcak yaz aylarında güzel olsa da kışın istenen bir durum değil. Yani insanları, sıcak yaz günlerinde görünür ışığın parlaklığını isterken, kızılötesi ışığın ısısını istemeyebilir. Kışın ise her ikisini de muhtemelen isterler. Bu noktada yeni “sıvı pencere” devreye giriyor.
Toronto Üniversitesi‘nde Prof. Ben Hatton liderliğindeki bir grup bilim insanı tarafından geliştirilen bu üründe kalamar, mürekkepbalığı ve krilin renk değiştiren derisinden ilham alınmış durumda. Bu hayvanlar derilerinin altındaki hücreleri kontrol ederek ışığa karşı renk değiştirebiliyor. Doğadan ilham alınarak geliştirilen çok katmanlı sıvı pencere geniş bir ısı/ışık kontrolü sağlıyor. Farklı pigmentler (veya diğer moleküller) içeren sıvıları her bir tabakadaki kanalların içine veya dışına pompalayarak, bir bütün olarak pencere için farklı optik kalite kombinasyonları seçilebiliyor.
Yüzde 50’ye varan enerji tasarrufu
Çalışmayla ilgili makalenin başyazarı Raphael Kay, “Binalarımıza giren güneş enerjisinin miktarını, türünü ve yönünü stratejik olarak kontrol edebilirsek, ısıtıcılardan, soğutuculardan ve aydınlatmadan beklediğimiz işi büyük ölçüde azaltabiliriz.”
Öte yandan binalar, küresel enerji arzımızın yüzde 32 tüketiyor; bu, yüzyılın ortasına kadar iki katına çıkması beklenen oldukça büyük bir ayak izi. Dolayısıyla hedeflenen net sıfır karbon için binaların tükettiği enerjinin düşürülmesi ve dönüştürülmesi oldukça önemli olacaktır. Yapılan çalışma PNAS’ta yayınlandı.