Betül Yasemin Keskin / Milliyet.com.tr – 2019 yılında tüm dünyanın gündemine bomba gibi düşen Kovid-19 birçok alışkanlığımızı değiştirdi. Evlerimize hapsolduğumuz o aylarda dışarıyla teması kestik, sosyal çevremize maskelerden mesafeler kurduk ve hijyen alışkanlıklarımızın dozunu artırdık. Koronavirüsün etkisini azaltıp hayatlarımızdan çıkmaya başladığı normalleşme döneminde ise yavaş yavaş toplum içine karıştık. Bizi yakın geçmişte mikroplardan koruyan maskeler şimdilerde hayatımızdan çıksa da son günlerde artışa geçen grip vakaları kafa karışıklığı yaratmaya devam ediyor. Varlığını sürdüren grip gerçeği üstelik eskisinden de daha tehlikeli bir şekilde karşımızda duruyor.
Pandemiden önce grip ya da soğuk algınlığı diye geçiştirdiğimiz hastalıklar, Kovid-19 sonrasında birçok kişi için korkutucu bir durum olarak görülüyor. Halk sağlığını gerçek anlamda tehdit eden grip faktörü özellikle bu yıl etkisini daha da gösteriyor. Geçmek bilmeyen günler dahası aylar süren grip yerini öksürük ataklarına bırakıyor ve boğazda başlayan enfeksiyon ciğerlere kadar iniyor.
Peki son zamanlardaki grip neden bu kadar uzun sürüyor? Kovid-19 aşıları bağışıklık sistemimizi gerçekten olumsuz yönde mi etkiledi? Hangi belirtiler gerçek ve ciddi bir sorunun habercisi? Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. İftihar Köksal ve Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Muhammed Emin Akkoyunlu son zamanlarda gribe dair akıllarda beliren tüm soruları cevapladı.
‘GRİP AŞILARI İHMAL EDİLDİ’
Uzmanlar, özellikle bu yıl ülke genelinde görülen grip vakalarında geçen seneye göre belirgin bir artış olduğunun altını çiziyor. Prof. Dr. İftihar Köksal, bu kış vakalarda yaşanan patlamaya ilişkin şunları söyledi:
“Son 3 yılda Kovid-19 vakalarının çok daha fazla olduğu kaydedildi. Kovid-19’un hızlı yayılması, insanların evlere kapanması, kalabalıklardan uzaklaşması, maske, mesafe önlemlerinin geçtiğimiz yıllarda grip vakalarının az görülmesinde etkisi büyük oldu. Kovid-19’a karşı önlemlerin azalması, maskelerin çıkarılması yavaş yavaş grip vakalarında artışa yol açtı. Grip aşılarının ihmal edilmesinin de etkisiyle bu sene grip vakaları adeta patladı. Uzun süre vakaların az sayıda olması da toplumun gribe karşı bağışıklığının azalmasına yol açtığından vaka sayıları da artmaya devam ediyor.”
‘BAZEN AYLARCA SÜRÜYOR, AKCİĞERE İNİYOR’
“Bu yıl gripten korkuyoruz” diyen Prof. Dr. Muhammed Emin Akkoyunlu, en sık karşılaşılan şikâyetlere ilişkin, “Vakaların neredeyse yüzde 60’ında uzayan ve tekrarlayan öksürükler ya da hırıltılar meydana geliyor. Akciğere kadar inen bir tablo ortaya çıkıyor, bu tablo bazen aylarca sürüyor. Tekrarlayan enfeksiyonlara, uzun süre tedavi gerektiren can sıkıcı durumlara neden oluyor. Bu, influenza virüsünün alt varyantlarından kaynaklanan ve özellikle üst ve alt solunum yolları mukozasının harabiyetine bağlı olarak ortaya çıkan bir tablo” açıklamasında bulundu.
Kasım ayının ikinci yarısından itibaren vakaların her gün artığını, eş zamanlı olarak koronavirüs vakalarında da artış meydana geldiğini söyleyen Prof. Dr. İftihar Köksal da,“İçinde bulunduğumuz bu dönemde erişkinlerde grip ve Kovid-19 vakalarının sayısı giderek artarken çocuklarda RSV, nezle, grip ve Kovid-19 vakalarını görüyoruz” dedi.
Özellikle bu sezon griplerin uzamış öksürük, iyileşememe hali ile seyrettiği bilgisini veren Prof. Dr. Köksal, grip virüsünün de koronavirüs gibi yapısını değiştirebilen bir virüs olduğunun altını çizdi ve bu değişimin, hastaların şikâyetlerinin uzun süre devam etmesinin nedenlerinden biri olduğunu vurguladı.
‘KALABALIK ORTAMLARDAN UZAK DURUN’
Grip vakalarının patlama yapması nedeniyle birçok kişi hastalığa yakalanmamak için büyük bir çaba sarf ediyor. Peki gribe yakalanmamak için nelere mutlaka dikkat edilmeli? Prof. Dr. İftihar Köksal, herkesin merak ettiği bu soruyu şu şekilde yanıtladı:
“Gribe yakalanmamak için alınacak önlemlerin başında Kovid-19’da olduğu gibi solunum yollarına virüsün girmesini önlemek geliyor. Bunu da maske takarak, kalabalık ortamlara girmeyerek, öksürürken, hapşırırken ağızdan çıkan damlacıkların etrafa yayılmasını önleyerek, elleri sık sık yıkayarak sağlayabilmek mümkün. En önemli korunma yolunun da risk grupları (65 yaş üzeri kişiler, gebeler, diyabet, kalp, kronik akciğer, kronik böbrek hastaları, kanser hastaları gibi) başta olmak üzere grip aşısını yaptırmak olduğunu söyleyebiliriz.”
GRİBİN KALKANI: ANANAS, KEREVİZ VE TAVUK SUYU
Prof. Dr. Köksal, tütün ürünlerinden uzak durmanın, sağlıklı beslenmenin, bağışıklık sistemi üzerinde olumlu etkisi olduğunun altını çizdi ve vitaminlerin bağışıklık sisteminin güçlenmesine katkı sağladığını ancak hastalıklardan korumadığının da bilgisini verdi.
Prof. Dr. Muhammed Emin Akkoyunlu ise enzim karışımı ‘bromelain’ kullanımına dikkat çekti. Özellikle ananas meyvesinin içinde olan bu maddenin hem ödem söktürmede hem de ateş düşürmede oldukça etkili olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Akkoyunlu, tavuk suyu çorbanın, kereviz sapından yapılmış yemeklerin griple savaşta yolun hemen başında büyük bir avantaj sağladığının altını çizdi. Prof. Dr. Akkoyunlu, virüsün akciğere inmeden yakalanması ve profesyonel tedavinin ise şart olduğunu söyledi.
Koronavirüsten korunmak adına alınmış tüm önlemlerin üst ve alt solunum yolları enfeksiyonu riskini de azalttığını ileten Prof. Dr. Muhammed Emin Akkoyunlu, maske faktörüne dikkat çekti. Prof. Dr. Akkoyunlu, “Maske üst ve alt solunum yolu enfeksiyonundan koruyan ucuz ve etkili bir yöntem. Ortamın havasının temiz tutulması kalabalık ortamda bulunmamak ve el hijyeninin sağlanması enfeksiyonu önlemek açısından önemli” diye konuştu.
FAZLA C VİTAMİNİ BÖBREK TAŞI DEMEK
Hasta olunduğunda C vitamini almak sıklıkla yapılan bir davranış olsa da uzmanlara göre bu alışkanlık aslında sağlık açısından pek de yararlı değil. Uzmanlar, grip olan hastaların fazla C vitamini almaları halinde yarardan çok zarar gördüklerine dikkat çekiyor. Fazla alınması halinde vücutta depolanan C vitaminin böbrek taşı oluşumunu tetiklediğini, dahası uzayan öksürük krizlerini önlemede hiçbir etki yaratmayacağını hatırlatan uzmanlar bu gibi durumlarda en doğru C vitamini alımının meyve ve sebzelerden olacağının da altını çiziyor.
Prof. Dr. Akkoyunlu, geçmeyen gribi ilaçların yanı sıra hangi doğal yöntemlerle yok edebileceğimizi şu sözlerle özetledi: “Vitamin takviyelerinde gripten korunmak için bazı takviyeler kullanılabilir. Kekik suyu, uçucu yağlar enfeksiyonun başlamasını ve riskini azaltma açısından çok değerli. Soğan, sarımsak, portakal gibi ürünler çok değerli. Bunların hepsi C vitamini demek. Bunların yanı sıra zeytinde bulunan oleropin de gribal enfeksiyonların engellenmesi açısından oldukça kıymetli. Fakat bunlar uzamış enfeksiyonlara herhangi bir fayda ne yazık ki sağlamaz.”
ÖKSÜRÜK ŞURUBU İKİNCİ ENFEKSİYON SEBEBİ
Enfeksiyonun uzaması ve öksürük ataklarının bir türlü bitmek bilmemesi birçok hastayı tedirgin ediyor. Peki öksürük ataklarını önlemenin tek yolu öksürük şurupları mı? Prof. Dr. Muhammed Emin Akkoyunlu, şu uyarılarda bulundu:
“Öksürük şuruplarını önermiyoruz. Mukozal hasara bağlı meydana gelen bir tabloda ikincil enfeksiyon meydana gelir ve öksürük bastırılmasında başarısız olunur. Tedavi aksar ve hastalığın çok zor tedavi edilmesine neden olur. Kişiler doktora başvurmadan bu hataya düşmemeliler.”
GEÇMEYEN GRİBİN SEBEBİ AŞILAR MI?
Azımsanamayacak bir çoğunluk, Kovid-19 aşılarının bağışıklık sistemini çökerttiğine, bu yüzden geçirdiğimiz gribal enfeksiyonların uzayıp gittiğine inanıyor. Bu inanış gerçekten doğru olabilir mi? Prof. Dr. İftihar Köksal, birçok kişinin kafasını karıştıran bu soruya şu sözlerle açıklık getirdi:
“Kovid-19 aşılarının bağışıklık sistemini olumsuz etkilediğine dair hiçbir veri yok. Kovid-19 aşıları için bazı kişiler tarafından maalesef birçok olumsuz durumdan sorumluymuş gibi yanlış bir algı yaratıldı. Ancak bugün koronavirüse bağlı ölümler yok denecek seviyelere indiyse bunu aşılara borçlu olduğumuzu unutmayalım.”
Prof. Dr. Muhammed Emin Akkoyunlu ise halkı grip konusunda daha bilinçli olma konusunda şu cümlelerle uyardı: “Grip olmayı engelleyebilirsek sorun yaşamayacağız. Eğer korunamazsak ve grip başta yakalanır tedavi edilirse herhangi bir sorun yaşanmadan 3-5 gün içinde atlatılabilir. Erken dönemde hasta olmamayı ve profesyonel sağlık sistemine başvuruda bulunup tedavi almayı öneriyoruz.”