Aydın Hasan – Türkiye, “Gazze’deki Filistin halkına soykırım yaptığı” gerekçesiyle İsrail hakkında açılan davaya müdahil olmak için hazırladığı ve İsrail’in yaptığı katliamların delillerini de içeren kapsamlı dosyayı dün Uluslararası Adalet Divanı’na (UAD) sundu.
Güney Afrika Cumhuriyeti, 1948 tarihli Birleşmiş Milletler Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’ni ihlal ettiği gerekçesiyle İsrail aleyhine Lahey’deki Uluslararası Adalet Divanı’nda (UAD) dava açmıştı. Davaya bugüne kadar Nikaragua, Kolombiya, Libya, Meksika, Filistin ve İspanya müdahillik talebinde bulundu. Türkiye’nin Uluslararası Adalet Divanı’na müdahillik beyanı, Divan’ın Statüsü’nün 63. maddesindeki “Uyuşmazlığın taraflardan başka devletlerin de katıldığı bir sözleşmenin yorumlanması söz konusu olduğu zaman, yazman bu devletlere hemen durumu bildirir. Bu şekilde bilgilendirilen her devlet davaya müdahil olma hakkına sahiptir” hükmüne dayandırıldı.
En ayrıntılı dosya
Diplomatik kaynaklar, Türkiye’nin müdahillik beyanı ile ilgili şu değerlendirmede bulundu:
“1948 tarihli Soykırım Sözleşmesi’ni imzalayan bir ülke olarak Türkiye, soykırım eylemlerini önleme ve cezalandırma konusunda uluslararası hukuka bağlıdır. Türkiye’nin bu müdahalesi, bu yükümlülüklere bağlılığını vurgulamakta ve diğer ulusların da ciddi insani krizleri ele alırken aynı yolu izlemeleri için bir emsal teşkil etmektedir. Türkiye’nin beyanı, başvuruda bulunan diğer ülkeler arasında en ayrıntılı, kapsamlı ve iyi savunulmuş beyandır Türkiye’nin bu titiz yaklaşım, UAD’ye Soykırım Sözleşmesi’ni doğru bir şekilde yorumlaması için sağlam bir hukuki çerçeve sunmaktadır. Türkiye’nin sunumu, sözleşmenin 1, 2 ve 3. Maddeleri kapsamındaki yükümlülükleri tanımlamakta ve soykırım eylemlerinin soruşturulması ve kovuşturulması için gerekli tedbirlere duyulan ihtiyacı vurgulamaktadır. Türkiye’nin müdahilliği, uluslararası toplumu Gazze’deki insani krizi tanımaya ve ele almaya itmektedir.
Cezasızlık algısı kalkmalı
Türkiye tarafından sunulan detaylı hukuki argümanlar ve kapsamlı analiz, gelecekteki davalar için referanslar teşkil edebilir ve uluslararası hukukun gelişimine katkıda bulunabilir. İsrail’in savaş suçları, insanlığa karşı suçlar ve soykırım fillerini fütursuzca işlemesinin en büyük nedeni İsrail’de ve dünya kamuoyundaki Impunity yani cezasızlık algısıdır. Bu algının ortadan kaldırılması için UAD, UCM gibi mahkemeler adli kararlar aldıktan sonra bu kararların icrası için küresel sistemin hızlı harekete geçip İsrail’i cezalandırması gerekmektedir. Türkiye’nin müdahilliği, İsrail’in tüm uluslararası topluma ve hukuka meydan okuyan tutumuna karşı atılan ciddi bir adımdır.”
‘Tüm devletlere örnek olmasını temenni ediyoruz’
Türkiye’nin Lahey Büyükelçisi Selçuk Ünal ve TBMM Adalet Komisyonu Başkanı Cüneyt Yüksel, UAD’dekiİsrail aleyhindeki soykırım davasına Türkiye’nin müdahillik başvurusunu yapmadan önce açıklamalarda bulundu. Yüksel, “Türkiye, uluslararası hukukun yanında olduğunu, soykırıma karşı olduğunu, insan haklarından yana olduğunu en yüksek sesle cesur bir şekilde ve Birleşmiş Milletler’in en üst yargı organı, ‘Dünya Mahkemesi’ dediğimiz UAD’de Filistin halkının yanında olduğunu bir kez daha dünyaya ilan edecektir” dedi.
Büyükelçi Ünal da “Bugün yüce Meclisimizin de desteğini göstermek üzere ilgili komisyon başkanımız da burada. Hep birlikte bu müdahillik kararını sunacağız. Bunun hür dünyanın tüm devletlerine bir örnek olmasını ve diğer devletlerin de müdahil olarak başvurularına yol açacağını temenni ediyoruz” diye konuştu. ● AA
Süreç nasıl işleyecek?
Uluslararası Adalet Divanı önündeki süreç Güney Afrika Cumhuriyeti’nin 29 Aralık 2023 tarihli başvurusuyla başladı. Divan, davaya görüş sunmaları için son tarih olarak Güney Afrika Cumhuriyeti için 28 Ekim 2024, İsrail için ise 28 Temmuz 2025 tarihini belirledi. Türkiye’den önce altı ülke davaya müdahil olmak için başvurmuştu. Henüz bu başvurular ile ilgili de bir karar verilmedi. Divan, müdahillik beyanını davanın taraflarına (Güney Afrika Cumhuriyeti ve İsrail) bildirerek, yazılı gözlemlerini isteyecek. Divan, kabul edilebilirliğe ilişkin kararını, gerekmesi halinde sözlü duruşma tertip ederek verecek. Davanın tarafları, müdahillik beyanına ilişkin gözlemlerini yazılı olarak sunabilecek.
Divan’ın içtihadı göz önünde bulundurulduğunda, davanın 4-5 yıl sürebileceği değerlendiriliyor. UAD devletleri yargılıyor. Ceza mahkemesi olmadığı için kişi ya da devletleri soykırımla suçlu bulma yetkisi bulunmuyor. Yani yargılama sonucu vereceği karar ancak İsrail’in taraf olduğu soykırım Sözleşmesi’nden doğan yükümlülüklerini ihlal etmekle sorumlu tutulup tutulamayacağı yönünde olacak. Kararları bağlayıcı olsa da “devletlerin egemen eşitliği ilkesi” dolayısıyla Divan’ın herhangi bir yaptırım mekanizması bulunmuyor. Ancak İsrail aleyhine vereceği kararın, uluslararası sistemin en yetkin yargı mercii tarafından verilmiş olması nedeniyle teorik ve pratik sonuçları olacağını belirtiliyor.
Bu çerçevede İsrail ve bu eylemlere katılanların “soykırımcı” olarak nitelendirilebilmesi için uluslararası hukukun bir kaynağı olacak bu karar, İsrailli yetkililerin Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanıp cezalandırılabilmeleri için de gerekçe ve delil oluşturacak. İsrail açısından tazminat sorumluluğu oluşturabilecek. İsrail’in mahkemenin kararına ve öngördüğü tedbirlere uymaması halinde dava tarafları BM Güvenlik Konseyi’ne taşınabilecek.
Fidan: Gerekli baskı kurulmalı
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, başvurunun ardından dün sosyal medyadan yaptığı paylaşımda, “İsrail aleyhine açılan soykırım davasına müdahillik başvurumuzu Uluslararası Adalet Divanı’na az önce sunduk. İşlediği suçların cezasız kalmasından cesaret alan İsrail, her geçen gün daha fazla masum Filistinliyi öldürüyor. Soykırımı durdurmak için uluslararası toplum üzerine düşeni yapmalı; İsrail ve destekçileri üzerinde gerekli baskıyı kurmalıdır” ifadesini kullandı.
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Öncü Keçeli de açıklamasında, “Dünyada hiçbir ülke uluslararası hukukun üstünde değildir. Uluslararası Adalet Divanı’ndaki dava, İsrail’in işlediği suçların cezasız kalmaması bakımından son derece önemlidir” dedi.