Süper Lig’in 4. haftasında Okan Buruk yönetimindeki Galatasaray, Gaziantep FK ile karşı karşıya geldi. Maçın başından sonuna kadar etkili bir oyun sergileyen sarı-kırmızılılar rakibini 3-0’la mağlup ederek 3 puana uzanan taraf oldu.
Maça Icardi ve Kerem Aktürkoğlu damgasını vururken Okan Buruk ise sarı-kırmızılı kulübün tarihinde 30 galibiyete en kısa sürede ulaşan teknik direktör oldu.
Karşılaşma sonrası Milliyet Gazetesi yazarları da maçı değerlendirdi.
G.SARAY’DA SIKINTI DEVAM EDİYOR / OSMAN ŞENHER
Sezon başı bütün takımların sıkıntılı bir süreç geçirmesi normal. Galatasaray da Şampiyonlar Ligi’ne kalmak için çok zor bir dönem yaşadı. Hazır olmayan futbolcular, takımda oynamayan yeni transferler… Ama sonuçta Devler Ligi’nde gruplara kaldı ve stresten kurtuldu.
Gaziantep karşısında dün gece ilk yarıda oynadığı futbol, Şampiyonlar Ligi’ne kalmış bir takıma hiç yakışmadı. Düşünebiliyor musunuz koca bir ilk yarıda, Icardi’yi bir kere topla buluşturamadılar. Mertens, Tete olsun orta sahaya hiç yardım etmediler. Şimdiye kadar hiç puan toplayamayan ve deprem yaralarını sarmaya çalışan kırmızı-siyahlılar Cim Bom’u epey zorladı.
Ne yalan söyleyeyim Okan Buruk bu takımı Avrupa’nın bir numaralı kupasındaki maçlara kadar nasıl toparlayacak diye de, içim karardı. Herkes orta sahaya suç buluyor. Yeni transfer de yapılsa, Tete, Mertens gibi isimler orta sahaya yardım etmezlerse Torreira da olsa, Kerem Demirbay da oynasa, yeni transfer de gelse değişen bir şey olmayacak. Rakip ikinci bölgede üstünlük sağlar.
Sarı-kırmızılıların en büyük handikapı, rakiplerin yan toplarda yarattıkları tehlikelerden meydana geliyor. Rahat rahat Galatasaray defansı içinde topa kafa vurabiliyorlar. Bu sıkıntıyı senelerdir hiç bir hoca önleyemedi. Bayern Münih’in Mönchengladbach ile oynadığı karşılaşmayı seyrettim. Adamların her atağı kanatlardan. Bir orta yapıyorlar, 7-8 Bayernli futbolcu ceza sahası içinde kafa vurmak için bekliyor. Okan Buruk 20 gün içinde buna bir çare bulmazsa, Kopenhag, Manchester United ve Bayern Münih maçlarında takımının canı çok yanar.
Gaziantep karşısında Mauro Icardi dün gece iki kez fileleri havalandırdı. Bu çocuğu 10 kere topla buluşturursan, 7 veya 8 golü rahatlıkla atabilir. Ne var ki böyle bir usta golcüye top gelmiyor. Kerem Aktürkoğlu ile arasında iyi bir diyalog olmasa, Kerem atabileceği bir golü atmayıp da Icardi’ye pas vermese Arjantinli yıldız belki de mücadeleyi tek golle tamamlayacaktı.
Takım içinde taşlar yavaş yavaş yerine otursa da, sancılı bölgeler var. Wilfried Zaha’yı transfer etmişsin… İyi futbolcu mu evet ama peki ne zaman oynayacak? Üç hafta sonra Kopenhag karşısında yüzde yüzünü verebilecek mi? Mümkün değil. Hakim Ziyech de aynı şekilde. Sezon başında hazırlık kampı görmeyen bu futbolculardan Okan hoca faydalanamıyor.
Bir de benim anlayamadığım Mertens geçen sezonun çok gerisinde. Okan Buruk hazır olan Kaan Ayhan ile neden maça başlamıyor. Tamam Tete’ye itirazım yok ama Barış Alper onun çok ilerisinde. Neden 60’tan sonra oyuna giriyor?
Sonuçta bu takım mutlaka daha iyi futbol oynayacak. Milli arada herhalde Okan Buruk iyi bir pansuman yapacak.
ISINMA BİTTİ SEZON BAŞLIYOR / BURCU KAPU
Galatasaray sezona eleştiri yağmuruyla başladı. Geçen sezonu şampiyon bitiren kadro, teknik heyet ve yönetimin neler yapabileceğini bildiğimiz için bu sezon beklenti şampiyonluk yılının üzerine çıkmalarıydı. Ama iyi bir sezon başlangıcı olmadı. Belki “Daha ne olsun. Ligde hiç gol yememek, Trabzonspor galibiyeti, Şampiyonlar Ligi’nde gruplara kalmak” diyen olabilir. Ama henüz umut vaad eden bir oyun olmadığı gibi, geçen yıldan devreden eksiklerin hiç biri de kapanmadı. Geçen yılki aynı başarılı ekip bu sezonu da planlayıp yönettiğine göre, sakin kalıp vardır bir bildikleri diye düşünmek lazım diyordum ki, ilk olumlu sinyal dün akşam Gaziantep karşısında geldi.
Orta sahada oyuncu eksikliği ve sezon başından beri maçlarda güçlü bir merkez ile oyun kuramamakla eleştirilen Okan Hoca, dün Torreira ve Demirbay ile merkezde oyun kurup kanatlarla da hücumu taşıdı. Özellikle ilk yarıda merkezi iyi kullanan Galatasaray kanat beklerini de çizgiye bastırarak önde ekstra pas opsiyonları yaratmaya çalıştı. Bu oyun Icardi’nin normalden daha az topla buluşmasına sebep oluyormuş gibi gözükebilir. Ama bunun ilk sebebi Gaziantep’in Mertens-Icardi ikilisine yoğun markajıyken ikincisi ise kanat ortalarına merkez koşusuyla Demirbay’ın yanıt vermesiydi. İlk yarıda iki gol de bu şekilde geldi. Tete ortaladı, Demirbay merkeze koşu attı, Kerem tamamladı. Biri ofsayttan döndü, diğeri tabelaya skor yazdırdı. Kendisine yapılan “Ağır” eleştirilerine adeta cevap vermek için ilk golden önce ideal orta saha koşusu atan Demirbay geldiğinden beri ilk defa dün akşam iyi bir görüntü çizdi. Atak başlatan paslarla hücum katkısı verirken, korner kullanımında da bu sene hanesine asist yazdırabilirmiş gibi duruyor. Temposunu ve takım uyumunu yakalarsa takımın ideal oyuncusu olabilir diye bir not dördüncü hafta itibariyle bir kenara düşelim.
Bir diğer yeni transfer Tete ise Rashica ile karşılaştırılıyordu. Dün akşam o da bu karşılaştırmalardan vazgeçin mesajını verdi. Evet belki savunma katkısı zayıf ama başka meziyetleri var. Boey çizgiye bastığında, hemen kendini iç koridora atıp, doğru pas opsiyonunu tercih ediyor. Oyun planına sadık ve takım oyuncusu disiplininden ödün vermiyor.
Galatasaray dün akşam ikisi VAR’dan dönen topla beş gol attı. Bunu sadece sarı kırmızılıların mahareti üzerinden okumak aldatıcı olur. Bir de sezona sıfır puanla devam eden Gaziantep FK var. Çok adamla savunmada dizilmenin savunma yapmak için yeterliymiş gibi gözükmesi ve uzun top dışında bir oyun planı ortaya koyamamaları kendileri adına pek iyi bir tablo sahaya yansıtmadı. Saha demişken gecenin bir diğer kötü tablosu da zemindi. Sezon başından beri bir çok takımın zemini sıkıntılı. Süper Lig’de her sene aynı sorun. Kulüpler gereken önlemi almıyor işte, federasyon bu konuda bir önlem, bir yaptırım almadığı sürece bu çile bitmeyecek.
Galatasaray ilk gol ile ikinci gol arasında yine oyununda düşüş yaşadı. Takımın özgüveni henüz yerinde değil, 1-0 öndeyken maçı koparamamasının sebebi bu diye düşünüyorum. Oyuncular birbirine güvendiğinde, “Biz iyi bir takımız eksiğimiz yok,” fikrine tutunduğunda o kafa rahatlığıyla 0-0’ı da 1-0’ı da daha rahat oynar. Yani demem o ki, transfer sezonu bitip eksikler takviye edilene kadar o kafa rahatlığı gelmez oyunculara. Bir de tabi fiziksel güç konusu var ki, onu da antrenörler illa ki görüyordur. Yirmi gün sonra oynanacak Şampiyonlar Ligi öncesi temposunu ve fizik gücünü yukarı çekmesi gereken bir takım var. Buraya kadar oynanan tüm maçlara sarı kırmızılılar ısınma turları olarak baksın. Bu milli arada fizik gücünü mü yukarı çeker, eksik transferlerini mi tamamlar, takım oyununu mu yakalar bilmiyorum. Ama asıl sezon ve Şampiyonlar Ligi buradan sonra başlıyor.