Cumhuriyetimizin bir asrı geride bırakacağı 29 Ekim günü, bir ulusun dirilişi uğruna ölen, gençliklerini, hayatlarını ve çabalarını kahramanca bu vatanın ayakları altına serenlerden “futbola gönül vermişlerin” torunları, şimdi adına “futbol camiası” dediğimiz tuzu kuru kalabalık ne yapacak acaba?..
Ey, ataları kelle koltukta işgal altındaki İstanbul’dan Anadolu’ya silah/mühimmat kaçırmış, Çanakkale’den İzmir’e kadar gaziler şehitler vermiş, tepesine çökmüş yabancı postallara sahaları dar edip Harington kupasını generalin elinden almışların nesli…
Ey, güzide kulüplerimiz, başkanlarımız… Hocalar, eski/faal futbolcular, kurumlar, vakıflar, çimene basanlar, koltukta oturanlar… Ne yapacaksınız Cumhuriyet’in 100. Yılı ebediyete intikal ederken?
Cumhuriyetin yarattığı kıt kaynakları Euro’ya çevirip eloğlunun yetiştirdiği yıldızları ithal etmek, sonra kırk yılda bir kazanılan kupayı Türk Milleti’ne armağan etmek kolay…
Zor olan vefa.
29 Ekim günü, 100. Cumhuriyet Bayramı sabahı, herhangi bir maçtan sonraki gibi, “Kurtuluş Savaşı’nı, Cumhuriyetin kuruluşunu unuttuk, artık önümüzdeki yıllara bakacağız” derlerse şaşırmayın sakın!
Çünkü yaptıkları yapacaklarının belgesidir.
Ya da… Bir yıl boyunca sayısız etkinlikle, minnetle kutsanması, yüceltilmesi, samimi hürmet duyguları ile yeni nesillere emanet edilmesi gereken “yoktan varoluşun” büyük dönemecinde, hiçbir şey “yapmadıklarından” bellidir.
Öyle iki video, üç tweet ile geçiştirilecek şey midir asırlık Cumhuriyet Bayramı? Kendi yüzüncü yıllarını bile evrensel bayram gibi kutlayan, maddi/manevi tüm imkanlarına Cumhuriyet sayesinde kavuşmuş ülkenin en örgütlü sivil toplum kuruluşları, Atatürk söz konusu olduğunda miras kavgasına girişmiş hayırsız evlatlar kadar hırçın olurlar. Peki, onun en büyük eseri?.. Hala adı konmamış Süper Lig’e “100.YIL” adı koymayı niye düşünemiyorlar mesela? Para istemez pul istemez.
Bir araya gelip “Cumhuriyet Haftası” yapamazlar mı hiç yoksa son yedi gün. Yahu, bu futbol camiamızın bir kısmı, salya sümük ilkokul terk darbecinin doğum gününe denk gelen haftayı “Kutlu Doğum” diye kutsayıp, futbolun ne kadar popüler yüzü varsa her kanala çıkartarak milletin zihnini yıkaya uğraşmışlardı bir zamanlar… Faydasından başka neyini gördüler Cumhuriyet’in de 100. Yılına “yüz vermiyorlar”!
Şehir kulüpleri yörelerinde, ulusal kulüplerimiz her yerde bir tür kanaat önderi gibi kitleleri yönlendirme yetisine sahipler… Hani ünlü futbolcuların, tanınmış hocaların katıldığı, Federasyonun kaynak yarattığı futbolun Cumhuriyet toplantıları, eğlenceleri, kutlamaları? Ulusumuzun övünmesi gereken sadece sizin kazandığınız maçlar mı?
Hani özel formalar? Hani statların gelin gibi süslenmesi. Köprülere bayrak sadece şampiyon olduklarında asılır, taraftarlar ya şampiyon olunca ya hakem penaltıyı vermeyince sokağa davet edilir diye bir kanun mu var?
Milli Takım’da bile kaç kişinin 100. Cumhuriyet yılını idrak ettiğini çok merak ediyorum açıkçası. Şurada kalmış bir hafta, Avrupa Şampiyonası’na katılma hakkı kazanıyorlar; kimse Cumhuriyet Bayramını konu etmiyor çünkü.
Eminiz hepsi vatanseverdir… Hepsi Cumhuriyet çocuğudur. Boştaki teknik direktörlerimiz 100. Yıl şerefine gidip bir hafta köy takımlarını, kasaba takımlarını çalıştıramaz mı? Oraya o coşkuyu taşıyamaz mı? Haldır haldır Süper Lig takip ediyorlar; bir kulüpte kadro açılsın da uçayım diye! Kırsalda naklen yayına ulaşamazlar diye mi korkuyorlar? Ana babasının gözünden bile sakındığı fidanlar, gidip dağ başında öğretmenlik, hekimlik, hemşirelik yapıyorlar? Hatta terörist kurşununa kurban gitmişler bile var.
Sadece kıt kanaat geçinen millete dekodır aldırıp maç bileti satmak, o paraları har vurup harman savurarak rakiplere galebe çalmak, Avrupa’ya çıkıp daha çok kazanmak, yetmezse Devlet’e abanıp yine halkın parasına yazılmak mıdır Futbol?
O statların, tesislerin, muazzam masrafların tek kaynağı millete, vatana, her şeyin başlangıcı Cumhuriyet’e karşı sorumluluğu yok mudur bu futbol camiası denen “hep bana” imtiyazlı sınıfının?
Bari yediğiniz kaba özenli davranın.
Yüz yılın skandalıdır Cumhuriyet 100. Yılını tamamlarken futbolumuzun vurdumduymazlığı.