Enstitüde oyunculuk resitali

Efnan Atmaca  – Değişmeyen tek şey değişimin ta kendisidir denir ya bazı romanlar vardır ki hep yeni kalır, sözü hep tam gediğine oturtur. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Saatleri Ayarlama Enstitüsü”, bu tanıma en uygun kitaplardan biri olarak her devirde yeniden keşfedilir. Şimdi de tiyatro sahnesine uyarlandı bu roman. Uyarlamasını ve yönetmenliğini Serdar Biliş üstlendi. Serkan Keskin’in oyunculuk resitali sunduğu görünürde tek kişilik olsa da sahneyi usta oyuncunun doldurduğu bir rejiyle seyirciyle buluştu.

Keskin yaklaşık iki saat boyunca seyirciyi “Saatleri Ayarlama Enstitüsü”nün neredeyse tüm karakterleriyle buluşturdu. Ortada büyük bir emek vardı. Keskin’in oyun sonunda sırılsıklam kalan gömleği bu emeğin en çarpıcı ispatıydı hiç kuşkusuz. Oyunda da atıf yapılan romanın en kilit tanımlamalarından “Belki de şahsiyet dediğimiz şey bu, yani hafızanın ambarındaki maskelerin zenginliği ve tesadüfü, onların birbiriyle yaptığı terkiplerin bizi benimsemesidir” cümlesinin vücut bulmuş hâliydi Keskin sahnede. Ambarında bunca yıldır biriktirdiği tüm maskeleri sundu seyirciye. Karakterden karaktere, rolden role girdi. Gamze Kuş’un imzası bulunan sahne ve kostüm tasarımı onun en büyük yardımcısı oldu. Hareketli dekor tasarımıyla bir saniye durmadan romanın tüm karakterlerini ete kemiğe büründürdü usta oyuncu.

Karakterler geçidi

Bir diğer yardımcısı ise Ahmet Sesigürgil’in görüntü yönetmenliğini üstlendiği film oldu. Tiyatro ile sinemanın uyumlu bir birleşimini seyrettik. Romanın zamansızlığına dahası zamanötesiliğine vurgu yaparcasına dünü, bugünü ve geleceği birleştirdi bu tasarım. Çekilen video filmi, ki yine tüm rolleri Keskin üstlenmişti, oyuncuya sahnede eşlik etti. Sinema ile tiyatronun nasıl iç içe geçebileceğine dair orijinal, geliştirilebilir ve övülesi bir formül sundu. Bu uyarlama tavrıyla tiyatronun geleceğinin hangi istikamete gidebileceğini gösterdi.

Ancak zor bir romandır “Saatleri Ayarlama Enstitüsü”… Her okuyanın farklı bir tat bulduğu, her okunduğunda nerelere inceden inceye dokundurduğunu bir kez daha fark ettiği bir roman. Hâl böyle olunca tiyatroya aktarılmasında da bazı aksaklıklar oluyor tabii. Uyarlamadan öte karakterler üzerinden romanın ana ekseninin anlatılması olarak yorumlayabiliriz oyunu. Romandan seçilen cümleler üzerinden hikâyeyi sunup özü de sözü de seyirciye bırakmayı tercih etti Biliş. Bu romanı çok sevenlerin biraz buruk çıkacağı bir uyarlama olsa da geleneksel ile modernin iç içe girdiği tavrıyla Tanpınar’ın “Saatleri Ayarlama Enstitüsü”yle açtığı yolu takip ettiğini söyleyebilirim. Romanı okumayanlar için ise bir fırsat. Keskin’in deyimin tam anlamıyla oyunculuk resitali sunduğu “Saatleri Ayarlama Enstitüsü”, Hayri İrdal’dan Halit Ayarcı’ya, Nuri Efendi’den Dr. Ramiz’e, Abdüsselam Bey’den Mübarek’e toplumların ve insanların tutumlarını, davranışlarını eleştirel dille anlatan karakterleri tanımak için bir fırsat. Düşünmek, sorgulamak ve anlamak üzerine bir davet. Çünkü bu romanın özü sözündedir ya o sözü de Keskin, oyunculuğuyla aktarmasını bildi. O zaman söz yine Keskin’in sesinden Tanpınar’dan gelsin: “Saatin kendisi mekân, yürüyüşü zaman, ayarı insandır…Bu da gösterir ki, zaman mekân, insanla mevcuttur.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir