ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), İsrail’in Washington Büyükelçiliği önünde Gazze’deki “soykırıma ortak olmayacağını” söyleyerek kendini yakan ABD Hava Kuvvetleri askeri Aaron Bushnell’in ölümü için “trajik bir olay” demekle yetindi. Gerçekten de öyle ama bu trajik durum sadece Pentagon sözcüsünün bakışıyla kriminal vaka anlamında değil, daha çok İsrailli güvenlik görevlisinin müdahale edip alevler içindeki Amerikan askerinin canını kurtarmak yerine ona silahını doğrultması ve Netanyahu’ya arka çıkarak soykırımı destekleyen bizzat ABD’nin düştüğü pozisyon açısından… Çünkü ABD’nin başından beri koşulsuz destek verdiği, arka çıktığı Netanyahu’nun Gazze’de işlemediği bir savaş suçu türü kalmadı. Literatürde ne varsa hepsini pervasızca yaptılar, hatta fazlasını bile… Okullar, hastaneler yaşam alanları, ibadethaneler ne varsa vuruldu, çocuk, kadın ayırt etmeksizin katledildi. Aç-susuz bırakılarak insanlar ölüme terk edildi. Birçok şehri ve mahalleyi haritadan silen Netanyahu şimdi de 1,5 milyonu aşkın Filistinli için son sığınak haline gelen Mısır sınırındaki Refah şehrine karadan saldırarak katliama devam tehdidinde bulunuyor sürekli.. İsrail’i ancak o durdurur denilen ABD’nin duruşu ve tavrında ise arada bir “İsrail Gazze’de sivilleri korumalı” gibisinden söylemde bir nüans, yumuşama ya da Netanyahu’nun mezalimini hafiften kınama havası olsa da fiiliyatta hiçbir değişiklik yok. Alenen İsrail’e arka çıkıyor, daha fazla katliam yapmasına göz yumuyor, hatta gaz veriyor. Her ne kadar şu sıralar Biden, “Pazartesi’ye kadar bir ateşkes sağlanmasını umuyorum” şeklinde laflar etse de!..
***
Dolayısıyla ABD’li hele de havacı bir askerin vicdan baskısına dayanamayarak kendisini yakması son derece manidar. Zira Gazze’yi kesintisiz bombalayan hatta birçok rehineyi de bizzat öldüren İsrail’e ABD, özellikle hava kuvvetleri açısından çok büyük destek veriyor. Yine ABD Özel Kuvvetleri’nin Gazze’deki kara savaşında İsrailli askerlere destek iddiaları da biliniyor zaten. Hatta bu anlamda sosyal medya üzerinden bazı görüntü paylaşımları da oldu.. ABD de Gazze’de akan kanın tam içinde, ortasında açıkçası. Kendisini yakan vicdan sahibi ABD’li havacı da bu anlamda neler gördü ya da biliyordu acaba? Nasıl bir vicdan baskısı var ki ABD’de hiç beklenmeyen böyle dehşet verici bir protesto eylemini gerçekleştirdi, canına kıydı. Keşke bunları İsrail’in soykırım suçlanmasıyla yargılandığı Uluslararası Adalet Divanı’na da anlatsaydı… Ama buna rağmen Pentagon Sözcüsü, ABD tarafından İsrail’e sağlanan silah ve ekipmanın Gazze’de siviller üzerinde kullanılmasının, ABD ordu personelini rahatsız edip etmediği sorusu üzerine hiç utanmadan bir de ne diyor? “İsrail’i sarsılmaz şekilde desteklemeye devam edeceğiz, Netanyahu’ya Gazze’de sivil güvenliği ve insani yardımı dikkate alması yönünde beklentileri de iletmeyi sürdüreceğiz.” Bildik hikayeye devam(!) kısacası.
***
Bu durumda da ateşi söndürecek, akan kanı durduracak tek umut dünya ülkeleri kamuoyları, insanlık vicdanı… Nitekim Gazze’deki çocuk, bebek katliamına tepki, sokaklara yansıyan öfke giderek artıyor. Dünyanın her köşesinden Filistin’e destek, İsrail’e nefret sesleri yükseliyor.. Hatta İsrail’in başkenti Tel-Aviv’de dahi.. Hem de ABD, İsrail ve sözde kendilerini insan hakları savunucusu gibi gösteren Batı ülkeleri yöneticilerinin gerçekleri gizleme, çarpıtma, akıl almaz yasaklamaları, yalanlarına rağmen. Çünkü özgür basın diye ahkam kesen Batı medyası yanlı bakış, baskıyla her olayı İsrail lehine çeviriyor pervasızca… Çevirmeyenin de bileti kesiliyor, dışlanıyor. Aynısı spor, sanat dünyası için de geçerli… Yani bu dünya vicdanının, vicdansızlara karşı bir mücadelesi, çatışması aslında…