Duygu Erdoğan – Dünyanın en güçlü turizm ülkelerinden olan Türkiye, gezegene dost bir yaklaşımla turizmde sürdürülebilirlik için dünyaya öncülük edecek bir programa başladı. Pandemide ‘Güvenli Turizm Sertifikasyonu’nu ile örnek bir çalışmaya imza atan Türk turizmi, iklim krizine karşı da dünya turizmine yol gösterecek. Kültür ve Turizm Bakanlığı sürdürülebilir turizm için çalışmalarını hızlandırdı. Güvenli turizm çalışmasında olduğu gibi denetleme ve sertifikasyon sistemi uygulanacak. Çalışmanın Ocak 2023 itibarıyla hayata geçirilmesi planlanıyor.
Türkiye, sürdürülebilirlik standartlarının en üst akreditasyon kuruluşu olan Global Sustainable Tourism Council (GSTC) ile işbirliği anlaşmasına imza attı. Böylelikle Türkiye ve GSTC sürdürülebilir turizm alanında ilk defa hükümet nezdinde ulusal bir program geliştirmek üzere anlaşma yaparak dünyaya örnek oldu. Üç günlük ‘sürdürülebilir turizm’ yazı dizimizin ilk gününde TÜRSAB Başkanı Firuz Bağlıkaya ile TÜROB Başkanı Müberra Eresin sürdürülebilir turizm konusunda atılması gereken adımları anlatıyor.
Aşama aşama belirlendi
Sürdürülebilir turizm alanında en yaygın ve en üst standartları belirleyen GSTC ile yapılan üç yıllık protokol ile Türkiye turizm endüstrisi yeniden yapılandırılacak.
Anlaşmanın birinci etabında, ulusal program kriterleri belirlenerek denetim firmaları eğitim sürecine tabi tutulacak.
Şubat ayının ilk haftası itibarıyla ise Türkiye turizm endüstrisi paydaşları da sürece dahil edilecek.
2030 yılına kadar tamamlanması planlanan programın ilk aşaması 2023 yılında; ikinci aşaması 2025 yılında kademeli olarak gerçekleştirilecek. 2030 yılında ise tüm uluslararası standartlar sağlanmış olacak.
Türkiye’yi sürdürülebilir turizmde öne çıkaracak olan anlaşma, aynı zamanda geçtiğimiz yılın sonunda imza atılan Paris Anlaşması’ndan doğan taahhütleri de karşılamış olacak. 2022 yılı itibarıyla turizm endüstrisinde sürdürülebilir bir dönüşüme start veren Türkiye’yi uluslararası alanda rekabetçi kılacak olan GSTC işbirliği, uluslararası turizm trendlerinin yakalanmasına da fırsat sunacak.
‘Konum avantajı turizm çeşitleriyle desteklensin’
Sürdürülebilir ve yeşil turizm bilincini artırmak için çeşitli eğitim ve etkinlikleri destekleyen Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) Başkanı Firuz Bağlıkaya, sürdürülebilir turizm açısından karbon emisyonlarının azaltılmasının büyük önem taşıdığını hatırlattı. Uzak destinasyonlar yerine daha yakınlara seyahat eğiliminin güçleneceğini kaydeden Bağlıkaya, “Dünya Seyahat ve Turizm Konseyi’ne göre uzun mesafeli uçuşlarda yolcu başına karbon emisyonu kısa mesafeli uçuşların 6 katından fazla. Türkiye 3-4 saatlik uçuş mesafesinde 1.5 milyar insanın ulaşabileceği yakın destinasyonlar arasında” dedi.
Bağlıkaya, Türkiye’nin konum avantajı ön plana çıkarken çevre duyarlılığı yüksek sürdürülebilir turizm türlerine olan ilgi artışına yanıt verebilecek bir stratejiyle hareket edilmesinin önem taşıdığını ifade etti.
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ile “Sürdürülebilir Turizm Mutabakatı” imzaladıklarını hatırlatan Bağlıkaya, seyahat acentelerine sürdürülebilirlik konusunda eğitim verdiklerini söyledi.
Turistlerin yüzde 87’si
Bağlıkaya, “Uluslararası seyahat gerçekleştirenlerin yüzde 87’si sürdürülebilir turizm çerçevesinde seyahat yapmak istiyor. Tatilcilerin üçte ikisi, çevre dostu turizm tesislerinde konaklama eğiliminde. Pandeminin de etkisiyle; eko-turizm, kamp-karavan, glamping gibi turizm türlerine tüketici ilgisi daha da arttı” dedi.
2050 yılı hedefi sıfır karbon
Küresel seyahat ve turizm endüstrisinde karbon emisyonlarını 2050’ye kadar sıfırlamak için eylem planı oluşturulurken, Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği (IATA) de 2050’ye kadar net sıfır hedefine ulaşmayı taahhüt ediyor. Sektördeki bu değişim ve pandeminin etkilerinin, tüketicileri de sürdürülebilir seyahat alternatiflerine yönlendirdiğini anlatan Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB) Başkanı Müberra Eresin, “Türkiye’de konaklama sektörü olarak bu konuda öncü sektörlerden biriyiz. Uzun yıllardır enerji, su tüketimi, gıda, atıkların değerlendirilmesi gibi konularda çok titiz çalışmalar sürdürüyoruz. Bu çalışmalar maliyetlerimizi artırsa da orta ve uzun vadede çok verimli sonuçlar sağlamaktadır” dedi.
‘Çevreyle sınırlı değil’
TÜROB’un açıklamasında çalışmaların çevre ile sınırlı olmadığı vurgulanırken, “Sürdürülebilirlik konusu iklim ve çevre konusuyla birlikte sektörün diğer alanlarında da giderek daha fazla önem kazanıyor.
Son 2 yıldaki olağanüstü sürecin turizmi ve seyahat kavramını da dönüştürdüğüne tanıklık ediyoruz. Bu dönüşüm ile beraber hijyen ve sağlığın önemi, önceliği ve kalıcılığı kaçınılmaz hale geldi.
Uluslararası turizm eğilimlerinde gözlemlenen en önemli değişimlerden biri seyahat severlerin artık sürdürülebilirlik, wellness ve wellbeing kavramlarına olan ilgisi. Tatil artık plajda uzanmanın çok ötesine geçti.
Misafire deneyim sunmak, tatili süresince onu fiziki ve mental anlamda iyileştirmek, geliştirmek, mutluluk ve deneyim depolamış bir halde uğurlamak için yöntemler çalışmamız gerekli” denildi.
Global Sustainable Tourism Council (GSTC) ile Kültür ve Turizm Bakanlığı arasında imzalanan işbirliği anlaşmasını da hatırlatan Eresin, sürdürülebilirlik konusundaki önemli başlıklardan birinin de dijital dönüşüm olduğunu vurguladı.
‘Tasarım anlayışı değişti’
Yeni projelerde tasarım anlayışının da değiştiği bir süreç yaşandığını belirten Müberra Eresin, mevcut otellerin fiziki yapılarında değişime gitmeleri, yeni yatırımların yeni hassasiyet ve beklentilere göre şekillenmesi sonucunu getirdiğini ifade etti.
Eresin yeni yatırımların daha doğaya duyarlı, sürdürülebilirliğe katkı sağlayan tesisler olacağı ve işletmelerin operasyonları sırasında paketlenmiş sunumlar kullanacağını anlattı.
Yarın: Resort otellerin planlarında neler var, bugüne kadar neler yapıldı?