Servet Yıldırım – Depremler hayatın doğal bir parçası ama depreme dayanıksız yapılarda yaşamak normal değil. Son depremlerden akıllarda kalan binlerce kare görüntü “Deprem öldürmez, bina öldürür” sözünü kanıtladı.
Bu fotoğraflardan ilki Kahramanmaraş’taki Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği İnşaat Mühendisleri Odası binasıydı. Çevresindeki bütün yapılar yıkıldığı halde TMMOB binası sağlamdı. Birlik yetkilileri binanın ‘mühendislik ve bilimle’ ayakta kaldığına dikkat çektiler.
‘Coğrafya kader ama…’
Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) Başkanı Mahir Ulutaş’ın dediği gibi “Bilim ve mühendislik böyle büyük bir depremde dahi ayakta kalacak yapılar inşa etmeye yeter…”
İkinci fotoğraf ise Adıyaman’dan geldi. Şehirde birçok bina yerle bir olurken, cam bina olan Kommagene Kültür Merkezi’nin camları bile kırılmamıştı. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın Avrupa Birliği fonuyla inşa ettiği yapının ihalesi AB mevzuatına göre gerçekleştirilmiş. Doğru zemin etüdü, doğru malzeme, doğru inşaat teknikleri uygulanmış.
Üçüncü fotoğraf Hatay’ın Erzin ilçesiydi. Çevredeki çok sayıda ilçe enkaza dönerken Erzin’de hiç yapı yıkılmadı; kimse ölmedi. Dağlık bölgede yer alması ve faya uzaklığı gibi faktörler de çok etkili olmuştur ama Erzin’in hikâyesinin örnek yanı “kaçak yapılaşmaya” ve yüksek katlı binalara izin vermemesiydi.
İbn Haldun’un dediği gibi “coğrafya kaderdir” ama bu coğrafyanın getirdiği olumsuzlukların bir afete ya da trajediye dönüşüp dönüşmemesi insanın elinde…
Gayrimenkul projesi gibi görülmesin
Türkiye’deki 20 milyonun üzerindeki yapının önemli bir bölümü yaşlı, depreme dayanıksız ve kaçak. İlk etapta acilen bunların yaklaşık 7 milyonunun yenilenmesi zorunlu. Bu noktada da yöntem riskli alanların kentsel dönüşümü.
Bu konu bir ara yoğun şekilde gündeme geldi; ülkede kentsel dönüşüm seferberliği başlatıldı. O dönemde bir çok kentte kentsel dönüşüm zirveleri düzenlendi.
Milliyet Gazetesi’nin desteğiyle düzenlenen bu zirvelerin bazılarına Ekonomi Müdürümüz Şükrü Andaç ile konuşmacı ya da moderatör olarak ben de katıldım. Kentsel dönüşüm bizde önce dirençle karşılaştı ama sonra halk benimsedi. İstanbul Kartal’da 2017’deki zirvede, zamanın Kartal Belediye Başkanı Altınok Öz diyordu ki:
“Bir zamanlar kentsel dönüşüm çabalarımıza karşı çıkanlar bugün ‘Benim evi ne zaman yıkacaksın başkan?’ diyor. Eskiden kavgalı olan yıkımlar artık şenliğe döndü.”
Çok fazla vakit yok
Zirvelerde çokça vurgulandı: “Kentsel dönüşüm bir gayrimenkul geliştirme projesi olarak algılanmamalı. Kentsel dönüşüm sosyal, fiziki, çevresel ve ekonomik koşulların iyileştirilmesini amaçlamalı. Kentlerin kimliklerini korumalı. Bazı uzmanlar apartman bazlı dönüşüm yerine ada bazlı kentsel dönüşüm yaygınlaştırılması gerektiğini vurguladı. Oysa kentsel dönüşüm şimdiye kadar ekseriyetle bina parseli bazında gerçekleşti.
Kentsel dönüşüm ile rantsal dönüşüm aynı şey değil. Kentsel dönüşümde ortaya çıkan rant kentin paydaşlarınca paylaşılmalı, yine kente fayda olarak dönmeli. Dönüşüm rantın yüksek olduğu alanlarda değil ihtiyaç olan bölgelerde yapılmalı.”
Türkiye’nin 1999 depreminden sonra çok yol almış olması gerekirdi. Olmadı. Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü’ne göre 7.5 veya üzeri büyüklükte bir depremde İstanbul’daki 1.2 milyon civarı binadan 491 bininin hasar alması bekleniyormuş. Tehlike büyük. Hükümetin hedefi 2035’e kadar kentsel dönüşüme girmemiş tek yapı bırakmamak ama daha hızlı aksiyon almak gerektiği son depremlerle bir kere daha ortaya çıktı. Kentsel dönüşüm hayat kurtarır. Dönüşümü tamamlamak için çok fazla vaktimiz yok. Daha başka yöntemlerin de devreye sokulması gerekiyor.
Devlet destekleri devreye sokulmalı
Kentsel dönüşüm kapsamında bir binanın yıkılıp yeniden yapılması 1.5 – 2 yıl sürüyor. Oysa binanın güçlendirilmek yoluyla depreme dayanıklı hale getirilmesi 6 ayda tamamlanıyor. Maliyet de çok daha düşük. Bu noktada ilk adım mevcut binaların dayanıklılık testlerinin süratle yapılması. Dayanıksız binaların tespitinde belediyelere önemli rol düşüyor.
Güçlendirmeye teşvik için devlet destekleri devreye sokulmalı. Kira desteği yanında uzun vadeli ve düşük faizli kredi sağlanmalı. Yerel yönetimler güçlendirme için ruhsat ve izinlerle ilgili süreçleri hızlandırmalı. Amaç riskli yapı stokunun deprem güvenliğinin süratle artırılması. Bu kapsamda güçlendirme kentsel dönüşümün alternatifi değil tamamlayıcı parçası. Her ikisi de rant odaklı olmaktan çıkarılıp risk odaklı hale getirilmeli. Üstelik böyle bir dönüşüm ve güçlendirme seferberliği önümüzdeki dönemde ekonominin ve istihdamın da lokomotiflerinden biri olacaktır.
Hedef çok net: Türkiye’nin bir depremde hiç kimseyi enkaz altında bırakmaması gerekiyor.