SEYHAN AKINCI- Sahnelenmeye başladığı ilk günden beri izleyicilerin gönlünde çiçekler açtıran, sahi “N’Olcak Bu Yusuf Umut’un Hâli” diye sorduran oyunla Hakan Emre Ünal, geçtiğimiz günlerde KüçükÇiftlik Bahçe Tiyatrosu’ndaydı. Yusuf Umut’un aslında hepimizin zihninde dolaştırdığı sorular etrafında şekillenen oyun Hakan Emre Ünal’ın tek kişilik performansıyla kolayca unutulmayacak bir “Tutunamama” etkisi yaratıyor izleyici üzerinde. Ünal ile “N’Olcak Bu Yusuf Umut’un Hâli”ni ve tek kişilik oyunları konuştuk.
*“N’Olcak Bu Yusuf Umut’un Hâli” ev nedir, aile nedir? gibi oldukça zor sorular etrafında şekilleniyor. Kimimiz için çekyatken kimimiz için sonsuz bir kaçış olabiliyor ev ya da aile… Bu zor sorulara sizin bir yanıtınız var mı?
Cevap vermeye çalışınca kolay değil. Bu cevabın kendisini arıyoruz zaten hayatımız boyunca. Ev, aile en büyük travmalarımız ve en büyük sevginin, bağın oluştuğu yer. Kaçmak istesek de zihnimizde, bedenimizde, kemiklerimizde… Bir evin, ailenin içine doğuyoruz. Bir mücadelenin içine. Bize doğru olarak kabul edilen şeyler öğretiliyor. Aile, okul, iş, asker… Hep bir sisteme uyum sağlamamız bekleniyor. Yusuf Umut benim sürekli zihnimde düşünüp, yapamadıklarımı yapabilen biri. Ne kadar temelli yaptığı tartışılır. Savrulup gidiyor. Ben de hep sisteme uyum sağlamaya çalışan biriyim. Ne kadar temelli yaptığım tartışılır. Ben de savrulup gidiyorum.
* Yusuf ve Umut esasında pek çoğumuzun içinde hissettiği sükut etme ile direnme hususundaki çatışmayı resmediyor. Sizi bu çatışma nasıl besliyor ya da etkiliyor?
Hepimizin içinde olan bir çatışma bu. Yusuf ve Umut’un içinde olan mücadele, çatışma Hakan ile Emre’nin arasında da var. Bazen sükut etme baskın geliyor, bazen direnme. Genel olarak ben sükut ediyorum, direncim kendimle olan mücadelemde. Bu mücadele ürettiğimiz şeyleri ortaya çıkıyor sanırım.
“Tek başına kurulan dünyaya şahitlik etmek büyüleyici”
*Pandemi öncesi başlayan ve pandemide koşullar gereği sayısı artan tek kişilik oyunlarla ilgili “kolaya kaçılıyor” gibi eleştiriler de sürüyor. Tek kişilik oyunlar konusunda “şimdilik” bir doyuma ulaştık mı? Tek kişilik oyunlar sahnemizi nasıl etkiledi?
Sadece pandemi değil Türkiye’de yaşamaktan kaynaklı şartlardan ötürü de kalabalık oyun yapmak çok kolay değil. Engellerle dolu bir ülkede yaşıyoruz. Çalışacak mekân az, maddi koşullarımız iyi değil, bir araya gelebilmek bile bazen çok zor. Bu engelleri kabul ederek üretim yapmaya çalışıyoruz. Bu engellerin bizi yaratıcılığa teşvik ettiği bir yerden… Tek kişilik oyun yapmak da kolay değil. Kolay, basit gibi görüneni ortaya çıkarmak en zoru. Sadece oyunu üretmesi değil, onu devam ettirmesi de çok zor bunca “kolaya kaçılan” tek kişilik oyun içinde. Seyirci çekemedikten, mekânın kirasını ödeyemedikten, gerekli ekonomik koşulları sağlayamadıktan sonra oyun maalesef devam edemiyor. Kişisel olarak ise; yıllardır anlatı üzerine çalışıyorum. Yüksek lisans bitirme projem, tiyatroda araştırmak istediğim alan bu. Pandemi öncesi de sonrası da tek kişilik üretimlerim oldu. Hem oyuncu olarak hem yönetmen-yazar olarak. Bunu da araştırmaya devam edeceğim. Ben doyuma ulaşmadım daha, ulaşacak gibi de değilim. İzlemek, tek başına kurulan çoklu dünyaya şahitlik etmek çok büyüleyici geliyor. Kalabalık oyunları da seviyorum. Bu çeşitlilik güzel. Her metnin bir sahneleme üslubu da olduğuna inanıyorum. Kimin hangi motivasyonla tek kişilik oyun ya da kalabalık oyun yaptığını bilemiyorum ama üreten kişinin derdinin talep ettiği şartları sağlayabildiği daha sağlıklı bir tiyatro ortamı oluşmasını diliyorum.