Deprem gecesi nişanlıdan yürek yakan son mesaj: ‘Yarın çok kötü geçecek, gelip seni göreyim’

Betül Topaklı / Milliyet.com.tr – Elmas Keskin, 2003 yılında Adıyaman’da dünyaya geldi. 12 kardeşi olan Elmas’ın annesi ev hanımı, babası tesisat ustasıydı. Başarılı bir eğitim hayatı olan Elmas, özel bir yeteneğe sahipti. Bu yeteneğini 15 yaşındayken matematik öğretmeni tesadüfen keşfetmişti. Elmas, öğretmenimin söylediği soruyu yazmaya yetişememiş, hemen diğer eline bir kalem alıp başlığı da onunla yazmıştı. Yani sağ ve sol elini aynı oranda kullanabiliyordu. Bunu fark eden öğretmeni Elmas’ı hemen rehberlik ve araştırma merkezine gönderdi. Yapılan IQ testlerinde Elmas’ın beyninin sağ ve sol lobunu aynı anda kullanabildiğini gösterdi. Beyninin hem sayısal hem de sanata dair sözel kısmı gelişmişti.

Elmas, bir taraftan Adıyaman Üniversitesi Muhasebe ve Vergi Uygulamaları bölümünde okuyor, diğer taraftan tiyatro oyunculuğu yapıyordu. Okçuluk ve bilardo gibi spor dallarıyla da ilgileniyor, Türkiye turnuvalarına hazırlanıyordu. Tam da bu sırada bir de karşısına ‘hayatımın aşkı’ dediği Volkan çıkmıştı. 30 yaşında olan Volkan polisti. Mersinliydi ve mesleği dolayısıyla Adıyaman’da yaşıyordu. Aynı zamanda Adıyaman Üniversitesi’nde Bilgisayar Yazılımı bölümünde okunuyordu. Elmas ile Volkan okulda birbirlerini görüp âşık oldu. Bu aşkın bir buçuk yıl mutlu mesut devam ettikten sonra kasım ayında nişan yüzükleri takıldı. Elmas ve Volkan çok mutluydu. Birbirlerini çok seven çift, sürekli evlenecekleri günün hayalini kuruyor, bunun için hazırlık yapıyorlardı. Ancak 6 Şubat’ta yaşanan depremler 11 ilde yaşayan 13 milyon insan gibi onların da hayatını dakikalar içinde altüst edecekti.

‘YARIN ÇOK KÖTÜ GEÇECEK, GELİP SENİ GÖREYİM’

Elmas, Adıyaman’da annesi ve babasıyla, Volkan ise tek başına yaşıyordu. Ancak iki gencin evlilik hazırlığı yapması nedeniyle Volkan’ın annesi Mersin’den gelerek oğlunun yanında kalmaya başladı.  Elmas ve Volkan, her gece uyumadan önce telefonda konuşuyorlardı. Bazen aralarında küçük tartışmalar oluyordu ancak Volkan hemen Elmas’ın yanına gidiyor ve konuyu tatlıya bağlıyorlardı. İki genç 6 Şubat günü yani asrın felaketi yaşanmadan önce de telefonda konuştu. Volkan Elmas’a, “İçimde kötü bir his var. Yarın çok kötü geçecek, gelip seni göreyim” dedi. Elmas bugün kadar Volkan her Elmas’ı görmek istediğin de ona gel demişti ancak o gece, “Yarın saat 05.00’te işe gideceksin. Uyu, yarın görüşürüz” diyerek karşılık verdi. Volkan uyudu, Elmas bir süre ders çalışmaya devam etti. 6 Şubat gecesi Adıyaman çok soğuktu. Annesiyle evin alt katında olan Elmas, yatağında değil de peteğin yanında uyumuştu. Babası ise evin üst katındaydı. Uykuya daldıktan 20 dakika sonra evin çok şiddetli bir şekilde sallanmaya başladığını söyleyen Elmas, deprem anını şöyle anlattı:

“Annemin bağırarak bana koşmaya başladığını gördüm, sonrasında hemen elektrikler gitti. Annemle birbirimizi evin içinde bulamadık. Çok fazla sallandığımız için evin içinde hareket edemiyorduk, yürümek imkansızdı. Sürekli kendimizi duvarlara çarpıyorduk. Bir an dış kapıyı gördüm, annemi de kolundan tutup kapıya doğru çektim. Ancak çelik kapı açılmadı. Bir süre kapının önünde bekledikten sonra açıldı.  Annemle birlikte çıktık ama babam yukarıda kaldı. Babamı evden çıkarmak için geri döndüm. Ancak kapı tekrar açılmadı. Kapalı olan pencerelerin hepsi sarsıntıyla beraber açılmıştı. Pencereden babamın zor da olsa aşağıya indiğini gördüm. Babam, annem ve ben dışarıdaydık artık.”

 ‘İKİNCİ DEPREME DE YAKALANDI’

Ancak Elmas’ın babası şeker hastasıydı. İlaçlarını almak için eve tekrar girmek istedi. Buna müsaade etmeyen Elmas, babasının ilaçlarını almak için tekrar eve girdi. Üste kata çıkıp ilaçları alan Elmas, ne yazık ki tekrar depreme yakalandı. Çelik kapı tekrar kilitlendiği için açamadı. Ayakta duruyordu, hemen olduğu yere oturdu. “Yapacak bir şeyim yok, ya bina üzerime çökecek ya da deprem duracak buradan sağ salim çıkacağım” diye düşündü. Öyle de oldu deprem durmuştu, hemen dışarı çıktı. Elmas’ın ikinci kez depreme yakalanması nedeniyle annesi ağlıyordu. Elmas önce annesini sakinleştirdi sonra sokakta gördüğü insanlara yardım etmeye başladı. Bir taraftan ağlayan bebeklerle ilgilendi, diğer taraftan yaralanan insanlara imkanı dahilinde pansuman yaptı. Aklı ise abileri, ablaları, nişanlısı ve onun annesindeydi. Ablaları ve abisinin evi çok uzaktı, Volkan’ın evi ise Elmas’a yakındı.

ÇOK YAKIN BİR TARİHTE NİKAMIZ OLACAKTI’

Elmas bir saat sonra Volkan’ın evine gitti. Volkan 7 katlı bir apartmanda yaşıyordu. Lakin ortada ne bir bina ne de bir ev vardı. Yan yana olan üç apartman yıkılmış, enkazları birbirine karışmıştı. Elmas, “Volkan ve Ayşe Teyze” diye haykırdı ancak nişanlısı ve annesinden bir ses gelmedi. Binadan sağ çıkanlar oluyordu. Volkan’ın üst katında oturan bir ailenin üç çocuğu çıkmıştı ancak anneleri hayatını kaybetmişti. Elmas çok umutluydu. Enkazdan Volkan da sağ salim çıkacaktı. 4 gün boyunca o ve Volkan’ın abileri aynı umutla enkazın başında bekledi. Ancak bekledikleri o güzel haber birtürlü gelmedi. 4 günün sonunda enkazdan Volkan ve annesinin cansız bedenleri çıkarıldı. Volkan hayatını kaynetmişti ancak Elmas bir türlü bunu kabul edemiyordu. Daha gece konuşmuşlardı. Elmas Volkan’a bir daha uyanamayacağından habersiz olarak ‘iyi uykular’ demişti. Şubat ayı içinde de nikah kıyacak, yazın düğün yapacaklardı. Biricik aşkı Volkan’ı ölemezdi.

“Volkan ve annesi enkazdan çıkarıldıktan sonra Mersin’e gitmek için yola çıktık. Araçta Volkan’ın yanına uzanmak ve öyle yolculuk yapmak istedim ancak abileri izin vermedi. Volkan’ın cenazesi enkazdan çıkana kadar sağ salim çıksın diye dua ettim. Enkazdan çıktıktan sonra ise tekrar yaşaması için dua etmeye başladım. Bir türlü öldüğünü kabul edemiyordum. İlk olarak Volkan’ın arabada ısınınca yaşamaya başlayacağını düşündüm, sonrasında ise morgun kapısında aynı düşüncelere kapıldım. Volkan’ın ‘Yaşıyorum, ölmedim’ diyerek yardım isteyeceğini düşünüp morgun kapısının önünden bir an olsun ayrılmadım.”

‘NİŞANLIMIN ÖLÜMÜNÜ KABULLENMEK ÇOK ZOR OLDU’

Polis olan Volkan’a Mersin’de cenaze töreni düzenlendi. Cenazesi yıllar önce vefat eden babasının yanına götürüldü, sonrasında ise defnedilmek üzere mezarlığa. Volkan gömülmüştü ancak Elmas bunu kabul edemiyordu. Nişanlısı toprağın altında olamazdı, olmamalıydı. Toprağı elleriyle kazıp Volkan’ı oradan çıkarmak istedi, tabii hemen engel oldular. Elmas, üç gün sonra Volkan’ın kabrinin başına tekrar geldi. Bu sefer öldüğünü kabul etmişti. Volkan ve annesi yan yana gömülmüşlerdi. Elmas, Volkan’ı annesine, annesi de Volkan’a emanet ederek Mersin’den ayrıldı. 

‘EĞİTİMİME DEVAM EDEMİYORUM’

Adıyaman’da tabiri caizse kıyamet yaşanmış, kent yok olmuştu. Elmas Mersin’deyken ailesi ve akrabaları Alanya’ya gitmişti. Elmas’ta hemen onların yanına gitti. Bir süre otelde kaldıktan sonra Elmas’ın Alanya’da yaşayan abisi, ablası ve teyzesinin yanında yaşamaya başladılar. Bu süre içinde bir kafede komi olarak işe başladığını söyleyen Elmas, “Cebimde gofret alacak bile param yok. Bu nedenle çalışmaya ihtiyacım var. Çalıştığımda da eğitimimi aksatıyorum. Şu anda hiçbir canlı derse giremiyorum. Canlı derslere girmeyenleri devamsızlıktan sınıfta bırakacaklarmış. Derslere giremeyenlere de ‘okulu dondurun’ demişler. Bir de deprem olmadan önce YKS ve DGS’ye girmek için sınavlara hazırlanıyordum. Günde 10 saat çalıştığım için derslere giremediğim gibi sınavlara da hazırlanamıyorum” dedi.

‘BİR KİTAP ALABİLMEM İÇİN 3 GÜN ÇALIŞMAM GEREKİYOR’

Bilardo ve okçuluk sporlarında çok başarılı olduğunu belirten Elmas yapılacak yardımlara çok ihtiyacı olduğunu söyleyerek, şunları söyledi:

“Bilardo da milli sporcu olmaya hazırlanıyordum. Bilardo ile tanışmamı sağlayan Mehmet Hoca’m maalesef enkaz altında kalarak vefat etti. Gençlik merkezinde tiyatro oyunculuğu yapıyordum. 20 Şubat’ta yarışmamız vardı. Deprem nedeniyle hiçbirini yapamıyorum. Şu an eğitim hayatımın nasıl ilerleyeceğini de hiç bilmiyorum. Şu an kitabım, defterim, bir kalemim bile yok. Bunlara sahip olmak için para ihtiyacım var. Günümüzde kitaplar çok pahalı ve benim bir kitap alabilmem için 3 gün çalışmam gerekiyor. Devletten 10 bin liralık bir yardım aldık ancak deprem olunca İstanbul’da yaşayan iki abim yolda gelirken kaza yaptı. O parayı da onlara vermek durumunda kaldık.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir