Çiğdem Yılmaz / İSTANBUL – Bu yıl, geçen yıla oranla narenciye üretiminde rekor bir artış olduğu belirtiliyor. Adana Turunçgil Üreticileri Birliği (ADATÜB) Başkanı Burak Karabucak, şu an bölgedeki bahçelerden mandalinanın 3-5 TL’ye satılabildiğini söylüyor. Ancak buna karşın market ve pazarlarda mandalinın 20-30 TL’den satılmasının nedenini ise Karabacak şöyle açıklıyor: “Akaryakıt, işçilik, paketleme, nakliye ve benzeri şeylerin hepsinin fiyatı yüksek. Bunların hepsi tezgâh fiyatına yansıyor. Asıl sorunlarımızdan biri de işçi bulamıyoruz. Bir işçinin günlük yevmiyesi 560 TL, servisi ve diğer harcamalarla birlikte bir işinin size günlük maliyeti 650 TL’ye denk geliyor. İşçi olmayınca haliyle ürün de toplanmıyor. Belediyeler, ürünleri doğrudan üreticiden alıp, uygun fiyata halka ulaştırabilir. Böylesi bir girişim üreticinin de tüketicinin de faydasına olur.”
‘Girdiler fazla’
Adana Seyhan Ziraat Odası Başkanı Yaşar Özkan da, “Bu yıl yüzde 30 civarında ürün fazlamız var ve ihracatta yapamıyoruz. Bunda Rusya – Ukrayna savaşının da etkisi var. Özellikle Çukurova’nın ihracatı Rusya’ya olurdu. Irak ve Suriye’ye de oluyordu ama şimdi hiçbirine yok. Bizim çiftçin başka pazarlar bulması gerekiyor. Bunun yanı sıra akaryakıt, işçi maaliyeti de çok yüksek. Girdiler fazla olunca, tezgâh fiyatı da ister istemez pahalı oluyor. Burada bahçede ürün 2-3 TL ama işçisi, nakliye, pazar payı var. Böyle olunca da İstanbul’a 20-30 TL’ye geliyor” diye konuştu.
‘Çiftçi kan ağlıyor’
Mersin Anamur-Bozyazı Ziraat Odası Başkanı Ahmet Şeref Gümüş de, bazı çiftçilerin narenciye ağaçlarını kökten söktüğünü belirterek, “1 TL’ye limon satamıyoruz. Çiftçi kan ağlıyor. Bugün de diyorsunuz ki, ‘Üretim bu kadar fazla ise tezgâhta neden ürün bu kadar pahalı’ Bunun tek bir nedeni yok. Birden fazla sebebi var. Özellikle mazottaki fiyatın çok yüksek oluşu, üretim merkezinden tüketim merkezine giden sürede ciddi bir maliyet demek. Bunların yanı sıra bu ürün bahçeden işçi tarafından toplanması, fabrikaya götürülmesi, fabrikada ambalajlanması vs. tüm bunların maliyeti yüksek olunca ürünün fiyatı da tezgâha geldiğinde yükseliyor. Ben belediyelere çağrıda bulunmak istiyorum; üretim yerlerinden bu ürünleri alıp tüketici ile buluştursunlar. Hem vatandaş ucuza ürün yemiş olur hem de çifti elindeki ürünü satmış olur” şeklinde konuştu.
Hatay’ın Erzin ilçesi Ziraat Odası Başkanı Mustafa Özdoğan da, deprem bölgesi olduğu için işçi bulamakta zorlandıklarını belirterek, ulaşım maliyetlerinin yükselmesi ve plansız üretim alanlarının genişlemesi nedeniyle de narenciye üreten çiftçinin sıkıntı yaşadığını kaydetti.
‘Üretsiz versem bile tezgâhta 10 TL olur’
Adana’da çiftlik yapan Mustafa Ölke (64), “500 ton limonum şu an da dalında duruyor. Yıllardır yapıyorum ilk kez böyle bir şey yaşadım. İhracat azaldı, işçi bulamıyoruz, maliyetler her geçen gün arttı böyle olunca da ürün elimizde kaldı. Ben limonu dalında ücretiz versem bile, İstanbul’daki tezgâh fiyatı en az 10 TL. Her şeyin maliyeti o kadar yükseldi ki kimse almaya yanaşmıyor ve ürün elimde kaldı” dedi.
‘Ürünlerimiz elimizde kaldı’
Hatay Erzin’de 25 yıldır çiftçilik yapan Mitat Bozdoğan, “Ürünler elimizde kaldı. Ekonomik nedenlerden dolayı ürünü toplatacak işçi bulamıyoruz. Bir de ihracat çok düştü, maliyetler yüksek olduğundan ihracata çok yanaşılmıyor. Bu yıl, mandalina ve portakal gibi ürünlerin yüzde 30’dan fazlası dalında kaldı. Bir de şöyle bir şey var, geçen büyük bir market zinciri ürünlerimizi gelip buradan alıp gitti. 5 TL’ye verdiğimiz ürünü markette 27 TL satıyor” dedi.
‘Limonu 50 kuruşa satamıyorum’
Mersin’de 40 yıldır çiftlik yapan Burhan Erdemli şunları kaydetti: “Üretim maliyetleri aşırı yükseldi. Bir de pandemi döneminde ihracatımız kısıtlandı. İhracatın kısıtlanmasından dolayı pazar payımız azaldı. Mazotu, işçisi, nakliyesi vs. bunların hepsi ayrı ayrı maliyet olunca, olan üretici ve tüketiciye oluyor. Benim şu an elimde 40 ton civarında limon kaldı. Mayer cinsi limonumu 50 kuruşa enterdonat limonumu da 3 TL’ye satamıyorum.”