Bundan beş yıl önce kilo alma sürecine girdim. O yıl tam sekiz kilo eklendi bedenime. Hayatım boyunca hep bir-iki kilo fazlalık derdiyle (!) uğraştığım için bu sekiz kilo epey üzdü beni. Diyetisyenlere gitmeye, diyet listeleriyle yaşamaya başladım. Böyle bir süreçte insanı en çok zorlayan sizi yıllarca hep ideal kilonuzda görmeye alışık insanların verdiği tepkiler. İçlerinden birini özellikle unutamam. Bir yeni yıl davetinde, meslek büyüğüm bir kadın gazeteci yanıma yaklaştı, gözlerini belertip dehşet içinde “Ne bu hâlin?” diye sordu. “Sormayın sekiz kilo aldım” deyince ben “Yok şekerim, sekiz değil 18 kilo almış gibisin, seni yolda görsem tanımazdım” diyerek darbesini de esirgemedi. Ama gerçekten öngörülüymüş. O sekiz kilo fazla, yıllar içinde 18’e çıktı.
Mesele sadece zayıf olmak, bedenini beğenmek değil; işin bir de sağlık boyutu var. Yürürken nefes almada zorluk, çabuk yorulma, karaciğerde yağlanma, kolesterol. Gittiğim endokrinolog bir sürü testten sonra “Derhal kilo vermelisiniz” diyerek yolladı beni eve. İyi de kolay mı, yıllardır ünlüsünden, ünsüzüne gitmediğim diyetisyen kalmamış, bu konuda okumadığım kitap, almadığım eğitim… Üç-beş kilo verip hemen ardından altı-yedi kilo almalar; klasik hikâye.. Kara kara düşünürken biri bana Şeyda Dikmen Öğdük’ten bahsetti. Antalya’da yaşıyor, Renova isminde bir diyet kliniği var, gıda mühendisi ve diyetisyen, 962 bin takipçi… Instagramdan takibe aldım kendisini. Çok şişman ve umutsuzum, öylesine takip ediyorum. Ama postları okuyup videoları izledikçe her geçen gün daha da aklıma yatmaya başladı. Klasik bir diyet yaklaşımı yoktu, beslenme eğitimine ağırlık veriyordu. Derken, Şeyda Hanım’ın bir e-kitabı olduğunu fark ettim: “Gençleştiren Antioksidan Hızlı Zayıflama Programı”. Kitabı alıp bilgisayar üzerinden okudum.
Şefkatli anlatım
“Beslenmeyi öğrenmek zorundasın” diye başlıyordu kitap. Gayet akıcı bir dil, son derece samimi bir üslup, yer yer sert uyarılar ama kitabın bütününe yayılan şefkatli bir anlatım. Önce beslenme yanlışlarımı öğrendim. Ardından kullandığım diyet listelerindeki yanlışları. Duygusal ve fiziksel açlık arasındaki farkı. Vaktiyle bana bir gecede yarım kilo kavrulmuş fındık yedirten duygusal açlığı nasıl yöneteceğimi. Nöroplastite ve yeme alışkanlıklarımızı. Özetle sağlıklı beslenmeye ait her şeyi! Bir diyetisyenin gıda mühendisi de olmasının yarattığı farkı.
Her anlatının arasında ‘şişman psikolojisi’ni çözmüş bir uzmanın terapi etkisi yaratan sözleri vardı. Ardından kahvaltı bölümüyle devam etti kitap. Doğru bir kahvaltıda olması gereken temel besin öğeleri. Uzun süre tok tutan, metabolizmayı hızlandıran, kan şekerini dengeleyen. Aynı yaklaşımla öğle ve akşam yemeği, ikindi ara öğünü… Pratik yemek tarifleri, ödem attıran çorbalar, detoks örnekleri, meşhur ‘porçöz’ tarifi… Ve son bölümde yedi günlük “Yağlara Son Vuruş” programı. Ama öyle ‘öğlen altı kaşık sebze yemeği, akşam ızgara’ tarzı bir liste değil bu. Her bir öğünde yeneceklerin tarifleri ayrıntılarıyla var. İki de önemli şart: Her gün üç litre su ve bir saat yürüyüş!
Kitabı okudum, notlar aldım. Kendi listemi kendim oluşturdum. Ve uygulamaya başladım. Bir ayın sonunda mutfakta sadece beş-altı dakika harcatan birbirinden leziz, sağlıklı yemekler yiyip, kitaptaki bilgileri kullanarak beş kilo verdim. Hiç aç kalmadan! Sonrasında Şeyda Hanım’ın üç haftalık diyet programına katıldım. Kendisiyle bir ay online görüşmelerle çalıştım.
Sonuç, geçtiğimiz pazartesi itibarıyla o 18 kilonun tamamından kurtuldum. Toplam dört ayın sonunda. Karaciğer değerlerim normale döndü, kolesterolüm düştü. Veee o gitmez dediğim gıdı eriyiverdi. Özetle bir tane hayatımız, bir tane de kalbimiz var. O tek kalbi iki insan için çalıştırmak büyük haksızlık. Kilo veremiyorum diye kurban psikolojisine girmek de. Doğru bir beslenme eğitimi ile verilmeyecek kilo yok. Bu kitap bana bunu öğretti. Kitap okuyarak da zayıflanabileceğini!
Daha önceleri neredeydiniz Şeyda Hanım?