Kocaeli Büyükşehir Belediyesi gezegen için örnek bir adım atarak “Daha azıyla daha çok dünya” teması ile “Sıfır Atık Festivali” düzenledi. Birçok aktivite ve etkinliğin yer aldığı festival kapsamında 15 Ekim Cumartesi günü düzenlenen ve benim de katıldığım bir oturumda döngüsel ekonomi ve iş dünyasının oynayacağı rol konuşuldu.
Moderatörlüğünü Dr. Tamer Atabarut’un yaptığı panelin başlığı “Döngüsel Ekonomi Yol Haritası-İş Dünyası Vizyonu”ydu. Deloitte Kıdemli Müdürü Mine İzmirli, araştırmacı-akademisyen Dr. Duygu Erten, PAGDER Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Gülsün, İstanbul Anadolu Yakası OSB Bölge Müdürü Ayla Dev ve Global Compact Türkiye adına Yönetim Kurulu üyesi ve Çevre Çalışma Grubu Eş Başkanı olarak ben katıldım. Hem Global Compact’in yaklaşımını ve yaptıklarını anlattım hem de bu yıl başlarında 2030 sürdürülebilirlik taahhütlerini açıklayan Coca-Cola İçecek’in sürdürülebilirlik uygulamalarından örnekler paylaştım.
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi bu tür bir organizasyona ev sahipliği yaparak önemli bir adım atmış. Ekosistemin doğal dengesinin bozulduğu ve gezegenin ciddi bir tehdit ile karşı karşıya olduğu bir dönemde toplumun değişik kesimlerinde farkındalık yaratma ve çözüm geliştirme anlamında yerel yönetimlere ciddi görevler düşüyor. Umarım bu tip çabalar ve etkinlikler önümüzdeki dönemde daha da artar.
Maliyet avantajı
Sadece yerel yönetimlere ve hükümetlere değil şirketlere de çok büyük görevler düşüyor. İstanbul Ticaret Odası’nın bir süre önce yaptığı bir “İstanbul’da Reel Sektörün Yeşil Dönüşümü” başlıklı bir çalışma vardı. İstanbul’un tüm ilçelerinden 2004 şirket katıldığı anket sonuçları şirketlerin farkındalık ve harekete geçme noktasından henüz olması gereken yerde olmadıklarını gösteriyordu.
Ankete katılanların önemli bir çoğunluğu çevre dostu faaliyet yürütmedikleri takdirde hiçbir sorunla karşılaşmayacağını düşünüyordu. Maliyet nedeniyle sürdürülebilirlik yatırımlarına ilgi çok düşüktü. Oysa çevre dostu olmak ve döngüsel ekonomi modeline geçmek şirketler açısından orta ve uzun vadede ciddi maliyet ve pazar avantajı sağlayacaktır. Şirketlerin bu nedenle sürdürülebilirliği “olsa iyi olur”un ötesine taşıyıp iş yapış biçimlerinin bir parçası haline getirmeleri gerekiyor.
Rapor çıktığında rapora ilişkin bir açıklama yapan İTO Başkanı Şekib Avdagiç, “Bu konunun geleceğimiz ve reel sektörümüzün rekabet gücü açısından ne derece hayati bir mesele olduğunun farkındayız. Araştırma sonuçlarına baktığımızda bir kere firmalarımızda aslında bu konuya dair önemli bir farkındalık var. Ancak bu konuyu içselleştirip takip edenlerin oranı çok daha düşük. Araştırmada şunu gördük ki, şirketlerin birçoğu çevre dostu faaliyetler yürütme eğiliminde olsalar da bunu kurumsallaştırma ve sürdürülebilir kılma noktasında kat etmeleri gereken oldukça mesafe mevcut” demişti.
Şirketlerin zorlukları
Gerçekten de kat edilmesi gereken ciddi bir yol var. Sürdürülebilirlik birçok paydaşın bir arada çalışması gereken ve oldukça geniş bir alan. Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarına (SKA) ulaşmak için daha iddialı ve gerçekçi hedefler koymaya ve acilen harekete geçmeye ihtiyacımız var. İş dünyası da sahip olduğu kaynaklar, geniş coğrafyalara yayılan değer zincirleri, inovasyon yapma ve bunu ölçeklendirme kapasitesi ile SKA’lara ulaşmak için en kritik aktör.
Ancak iş dünyasının önünde zorluklar var. SKA çok iddialı ve büyük bir ajanda. SKA’ya katkı vermek isteyen şirketler bazen nereden başlayacaklarını bilemeyebilir. Bazıları ise somut hedef koyma ve bunu hayata geçirebilmek için gerekli kaynak veya kapasiteye sahip değil. Ayrıca sürdürülebilirlik çok paydaşlı, çok katmanlı ve işbirliği gerektiren bir konu. Şirketler doğru paydaşları bulmada desteğe ihtiyaç duyabiliyor.
Bugün Türkiye’de kaynak verimliliği sağlama konusunda çok fazla zorluk var. Özellikle ara mallardaki dışa bağımlılık, artan atık oranları kaynaklarımızı yeterince verimli kullanmadığımızın bir göstergesi. Döngüsel ekonomi bu verimsizliğin aşılması için yol haritası sunuyor şirketlere.
Global Compact
UN Global Compact dünyanın en büyük kurumsal sürdürülebilirlik insiyatifidir. Bugün 161 ülkeden 15 binden fazla şirket ve 3.000’den fazla şirket dışı kuruluş Global Compact’e üye olarak 10 İlke’ye taahhüt verdiler. Türkiye’de ise 300’ün üzerinde şirket UN Global Compact üyesi oldu.
Global Compact Türkiye, hem UN Global Compact’in küreselde uyguladığı hızlandırıcı programları yerele uyarlayarak hem de İş Dünyası Plastik Girişimi gibi Türkiye’deki paydaşlarla tasarlanan proje ve programlar yürüterek şirketlere yardımcı olmaya çalışıyor.
UN Global Compact’in yeni stratejisi tüm alanlarda kollektif bir dönüşümü mümkün kılma hedefini taşıyor. Yerel ihtiyaçları ve kapasiteleri göz önünde bulundurarak araçlar, platformlar, kaynaklar sunuyor. UN Global Compact, sorumlu şirketlerle birlikte sürdürülebilir kalkınma yolunda somut etki yaratmayı amaçlıyor. Bunu, iş dünyasının dönüştürücü etkisinin en yüksek olduğu alanlarda şirketleri harekete geçirerek ve ilerlemeyi ölçerek yapıyor.
Finansmana ihtiyaç var
Döngüsel ekonominin tam uygulanabilmesi için birçok alanda yeni düzenlemelere ve kaçınılmaz olarak finansmana ihtiyaç var. Avrupa Birliği 2021 yılında Yeşil Mutabakat çerçevesinde Döngüsel Ekonomi Eylem Planı’nı kabul etti. Bu sayede, iklim hedeflerine sadece karbonsuzlaşarak değil aynı zamanda tüm sektörleri dönüştürerek kritik hammaddelerde dışa bağımlığı azaltarak ve sürdürülebilir döngüsel ürünler üreterek ulaşmayı hedefliyor. AB’nin döngüsel ekonomi alanındaki yeni stratejisi, en büyük ticari partneri olan ülkemiz için de dikkatle takip edilmesi gereken bir gelişme.
AB düzenlemeleri ile Türk mevzuatı arasındaki farklılıkları saptanması ve olmamız gereken noktaya ulaşmamız için önümüzde nasıl bir boşluk olduğunun analiz edilmesi gerekiyor. Öte yandan AB’nin döngüsel ekonomi yaklaşımının dikkatle incelenmesi, böylesi bir planın Türkiye’de yansımalarının neler olduğunu anlamak açısından dönüşümün hangi sektörlerde nasıl değişiklikler yaratacağı ele alınması gereken konulardan biri. Özellikle tekstil, plastik ambalaj, gıda, inşaat gibi sektörler döngüsellik potansiyeline en çok sahip sektörlerin başında geliyor.
Türk mevzuatında ilgili düzenlemeleri inceleyerek, özel sektörün döngüsel ekonomik modeli stratejisinin bir parçası yapması için nasıl regülasyonlara ihtiyaç olduğunu belirlemeliyiz. Elbette döngüsel ekonomiye geçişte regülasyon ana faktörlerden, ancak yeterli değil.
Bir yandan da teknolojik inovasyon yatırımlarıyla sanayi alt yapısını dönüştürmeli, bununla beraber insan kaynağımızı aynı ölçüde ve hızda dönüştürmeli, tüketim alışkanlığımızı değiştirmeli, bu dönüşümü kentsel yaşamdan tarıma kadar her alana sirayet ettirmeliyiz.