Cumhuriyet yolunda Mudanya

Safa Tekeli – Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasından sonra, Mudanya’da 11 Ekim’de anlaşmaya varılan, ancak Yunanistan’ın da imzalamasıyla 15 Ekim’de yürürlüğe giren Mudanya Mütarekesi’nin 100’üncü yılındayız. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Yunanların evlerine gönderilmelerinin ardından, daha İzmir’deyken, “Millî Mücadele’mizin bu safhası kapanmıştır. Şimdi ikinci safhasını açmamız lazım geliyor” diyecekti. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasının yolunu açacak bu yeni aşama, barış antlaşmalarının ve burada izlenecek diplomasinin üzerine bina edilecekti. Mudanya Mütarekesi ile Osmanlı’nın kaybettiği Doğu Trakya, Gelibolu gibi büyük toprak parçası yüzyıllar sonra ilk kez savaşmadan geri alındı ve Lozan’a giden bu süreçte, “Zafer” masa başında taçlandırılmaya başlandı.

Silahların bırakılması anlaşmasının altında imzası bulunan ikinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, İtilaf Devletlerini görüşmeye zorlamak için Çanakkale üzerine yürüyüşü anlatır. Zaferin çabukluğu ve kesin sonucunun, bütün dünyada hayret yaratan bir psikolojik ortam yarattığından söz eder İsmet Paşa; İngilizler bu durumu hiddetle karşılamışlardır. İsmet İnönü’nün anılarına göre, bozguna uğrayan Yunanlar, silahların bırakılması anlaşması için başvurma konusunu İngilizlere iletir. İngilizler ise bunu vakitsiz ve erken bulur.

Çanakkale’ye yürünecek

Türk Ordusu 15 yıldır savaşıyordu; hele son dört yıl, Dünya Savaşı’nda çekilenleri unutturacak kadar zordu. Tek bir istek vardı: Bir an önce barış. İzmir’de, Türk komutanların, Başkumandan Mustafa Kemal Paşa ile barışa nasıl ulaşılacağı yönündeki görüşmelerde, müttefiklere, silahlı bir çatışmaya tutuşmalarının mümkün olmayacağını göstermek gerektiği düşüncesi doğrultusunda, Çanakkale’ye yürüme kararı öne çıkar. İnönü, “Hem askerî harekâta devam edeceğiz, Boğazlar üzerine yürüyeceğiz hem de müttefiklerle silahlı bir çatışmaya tutuşmayacağız. Bu suretle mütareke ve sulh kapılarını zorlamış olacağız” diye kaydeder. 13 Eylül günü, Mustafa Kemal, 1. ve 2. orduların İstanbul ve Çanakkale üzerine yürütülmesini emreder. 2. Ordu Çanakkale üzerine yürür. Hesapta 2. Ordu birliklerinin eylülün sonuna doğru Çanakkale’de olması vardır.

İnönü’nün deyişiyle bu “Çok güç hareket”, etkili bir girişim olacaktır. “Ordularımızla onların hem önünde bulunulacak hem de bir muharebeye mahal verilmeyecek. Bu, ordudan büyük disiplin isteyen bir vazife idi.” der. Bu konu orduya özenle anlatılır ve başarılı olunur. İki taraf askerinin birbirine yaklaştıktan sonra, silah atmaktan sakınmaları, onları kısa sürede yüz göz olmuş bir vaziyete getirir. İngilizlerin tel örgülerine kadar sokulan askerlerimizle İngiliz askerleri arasında alışveriş şakaları, konuşma şakaları, işaret şakaları doğal karşılanır bir hale gelir. Askerî harekât, siyasi ilişkileri çabuklaştırır.

İngiltere yalnızlık içinde

İngiliz Generali Harrington’ın, “harekâta karşı müttefikler beraber bir cephe kuralım” yolundaki girişimi karşısında, Fransızlar araya girer ve barış için çare aranmaya başlanır. 8 Eylül’de İzmir’e gelen ve Boğazlarda tarafsız bölgeye girilmemesini teklif eden General Pellé’ye, Atatürk, şöyle der: “Mütareke askerî hareketin durdurulmasıdır. Mütareke yapılması Trakya’nın tahliyesine bağlıdır. Hâlbuki düşman ordusu karşımızdan çekilmiş, fakat Trakya’da toplanmaktadır. Zaman bırakırsak toplanırlar, tekrar birtakım müdafaa tertiplerine girmek için ordu olarak kendini gösterecek bir vaziyet alabilirler. Bunu önlemek lazımdır; galip gelen kumandanın takip vazifesi ile düşmanın bu gibi hareketlerinin bertaraf edilmesi lazımdır.” Atatürk, açık ve sert biçimde tartıştığı General Pellé’yi ikna eder.

Trakya’nın ve İstanbul’un hemen teslim edileceğine ilişkin bir ümit doğmadığından, askerî harekâtın süratlendirilmesi kararlaştırılır. 2. Ordu’ya bağlı süvari birlikleri Çanakkale önüne varır. Bu aşamada, barış konferansı toplanıncaya kadar mütareke yapılması için davet alınır. İsabetli askerî politika sayesinde barışın kapısı aralanır.

Yunanlar katılmıyor

Konferans 3 Ekim’de açıldığında Mudanya önündeki Yunan gemisindeki heyet dışarı çıkmaz. İnönü, katılanlara, “Yunan heyeti nerede” diye sorar; “Yoktur, gelmedi” derler. İsmet Paşa, “Biz bir neticeye varalım. Yunanlar bunu kabul etmeye mecbur olacaklardır” der, kimse itiraz edemez. Müttefik generallerinin her biri, donanmalarına ait bir harp gemisi ile Mudanya’ya gelmişlerdir. Ev sahibi olarak İsmet Paşa, hemen dizginleri ele alır ve onlara yer gösterir. İnönü, General Harrington’ı sağına, General Chary’yi soluna, General Mombelli’yi karşısına oturtur. Hepsi bundan sıkıntı hissetmiş haldedir.

Türk heyetinin kararlıkla sürdürdüğü görüşmeler tamamlandıktan ve Mudanya Mütarekesi ile masa başında zafer elde edildikten sonra General Harrington ile İsmet Paşa, samimi bir şekilde ayrılırlar. İsmet İnönü, Lozan’a giderken, İstanbul’da General’i ziyaret eder. Harrington, İsmet Paşa’ya, “İstanbul’u istiyorsunuz, ama İstanbul’un idaresi çok güçtür” deyince İsmet Paşa, gülecek ve General Harrington’a, “Aman generalim; bu bizim memleketimiz, bunun nasıl idare edileceğini elbette biz biliriz” diye karşılık verecektir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir