Çizgi filmlerin gücü adına

Efnan Atmaca – Çocuklar çizgi filmleri sever ama peki yetişkinler niye çizgi film izler? Doğru soru neden yetişkinler çizgi film izlemeli olmalı aslında? Özet cevap: Unuttukları değerleri hatırlamak için. Hadi gelin biraz açalım bu cevabı. Çizgi film seyrederken bir zamanlar kendimizin de çocuk olduğunu anımsarız. Çocuk olarak dünyayı gözlemlemek çocukları doğru yönlendirmek için önemlidir. Çizgi filmler dostluk, arkadaşlık, kardeşlik gibi duyguların sıcaklığını hissettirir. İnsanların iyi taraflarını görmemizi sağlar ve hayata hem mutlu bir pencereden bakmanın, hem de insancıl olmanın kapılarını açar. İkinci soru geliyor.

Bu kadar masum mudur çizgi filmler? Hayır, mesela bayıldığımız “Şirinler”de sadece bir kadın karakter olması çocuklara ne öğretir? Ya da Alplerin huzurlu havasını evlerimize getiren “Heidi”nin sürekli çıplak ayaklı olmasının nedenini biliyor musunuz? Jerry ve Tweety’nin sevimliliğiyle haylaz diye bellediğimiz kediler de başka bir tartışma konusu. Sevabıyla günahıyla dünden bugüne çizgi filmler arasında bir yolculuğa çıkalım.

Tsubasa vurdu, gol oldu

Bazı çizgi filmler var ki hiç eskimez. Örneğin “Kaptan Tsubasa”. Yekten futbolla girdim ama ben de topa Tsubasa gibi vurmayı hayal eden çocuklardandım ki günümüzde de çocuklar onu örnek alıyor. Biraz dikkat ederseniz “Tsubasa”daki o akrobatik vuruşlar bugünlerin Playstation’daki futbol oyunlarında yer alan hareketlerin ilham kaynağı. Kaptan Tsubasa’nın marifeti sadece özel vuruşları değildi elbette çalışmayı, takım olmayı, yeri gelince fedakârlık yapmayı öğretiyordu. Yanlış davranışlarda bulunan arkadaşların sevgiyle, dostlukla değiştirilebileceklerini anlatıyordu. Bugünün çocuklarına en büyük öğüdü ise “Kendinizi yıldız sanmayın. Asla en iyi siz değilsiniz. Ancak birlik olursanız kazanırsınız.” Dünün çocukları ondan mücadele ve mütevazılığı öğrendi, umarım bugünün çocukları takım olmanın önemini anlarlar onu seyrederken.

Kazın yerini jet aldı

Eskiden çizgi filmlerde kazlarla yolculuk edilirdi. Morton’u hatırlar mısınız? Uçan kaz… Hayvanlara kötü davranan Nils, günün birinde bir büyücü tarafından parmak çocuğa dönüştürülüyordu ve çiftliklerindeki kaz ile yaban kazlarından oluşan bir sürüye katılıyordu. Sonra da kuzeye uçup heyecan dolu maceralar yaşıyordu. Nils’in artık iyi bir insan olması bizim hoşumuza giderken onlarla birlikte farklı ülkeler, yerler, insanlar ve hayvanlar tanıyorduk. Ama artık çocuklar kazlarla değil jetlerle uçuyorlar. “Harika Kanatlar”da kargo uçakları hem çocuklara bekledikleri paketleri götürüyor hem de farklı kültürlerle onları tanıştırıyor. Ve evet, en az “Uçan Kaz” kadar eğlenceliler.

Pembe dizilerin en başı

Kız çocukları için “Şeker Kız Candy”nin yeri ayrıdır. Dünya tatlısı Candy annesiz-babasız bir çocuktu, çok iyi kalpliydi ve başına bin türlü talihsizlik geldi. Onun acılarıyla üzülüp aşklarıyla mutlu olan bir nesildik. Aslına bakarsanız pembe dizilerin çocuk versiyonuydu. Hatta şarkısı bile vardı: “Şeker Kız Candy, Anthony’yle evlendi. Bunu duyan Lisa, hapşırıktan geberdi”… Biraz insafsız olduğunu kabul etmeliyim. Şeker Kız’ın yerinde Uğurböceği var artık. Üstelik iyi kalpli olduğu kadar güçlü de. Sevdiği çocuk ise yine bir süper kahraman Kara Kedi.

Alpler’den mesaj var

“Heidi”, çocuk saflığının çizgi versiyonuydu. Alp Dağları’nda yaşayan Heidi, arkadaşı Peter ve köpeği Joseph ile neşe içinde geçirirlerdi günlerini. Keçilerini de unutmayalım. İsviçre hakkında bilgiler edindiğimiz kadar iyilik, dostluk üzerine dersler alırdık. Belki birazcık Heidi’nin dedesinin sert olması korkuturdu çocukları. Ben neden diğerleri ayakkabı giyerken Heidi çıplak ayak anlamazdım. Sonra öğrendim ki bu saf kız aslında yaşıtı birçok İsviçreli gibi ‘köle çocuk’muş. 50 yıl öncesine kadar pek çok yetim, fakir aile çocuğu bakıcı ailelerin yanına verilir ve bu aileler tarafından köle gibi çalıştırılırmış.

“Heidi”nin yazarı da yarattığı karakterle bu insanlık ayıbına işaret etmek istemiş. Dolayısıyla bu iyi yürekli kız hem bize saflığı öğretti hem de haksızlığın sembolü oldu.

Feminist Şirine

“Şirinler” bir başka tartışmalı çizgi film. Onlar en sempatik tavırlarıyla “Hadi Şirinleyelim o zaman” derken aralarında tek bir kız olması taze dimağlarda farklı izler bıraktı. Zaten kızlarla erkeklerin birlikte oynamayı sevmediği zamanlarda bu ‘kast’ın sorunlu olduğu kesindi. Tamam, bugün bile seyrediliyor ve seviliyor bu minik, mavi, sevimli kahramanlar. Çünkü onlar herkesin eşit olduğu, birbirini sevdiği, iyi niyetlilerin her zaman kazanacağı bir dünyanın mümkün olduğunu gösteriyorlar. Ben de onlara çok kıyamayarak takıldığım “Neden tek kadın?” sorusuna “Çünkü o tek başına mücadele veren dişi bir birey olarak feminizmi temsil ediyor” cevabını veriyorum.

Bir kedi gördüm sanki

Gelelim kedilerin makus talihine. Jerry ve Tweety o kadar sevimliydi ki sırf yaradılışlarından ötürü onların peşine düşen Tom ile Sylvester’ın başına gelen türlü felakete hiç üzülmedik, aksine o hâle düşmelerine güldük. Belki de “Neden hayvanlara eziyet ediliyor?” sorusunu sorarken o yıllara bakmak gerekiyor. Artık Tom ve Sylvester’a kızmaktan çok onları da sevelim ki sevgiyi hissedip kendilerinden güçsüzlere zarar vermek istemesinler. Neyse ki Garfield da vardı da biraz sempati topladı kediler çizgi filmde.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir