Mert İnan / İSTANBUL – Ankara Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu suikastına ilişkin iddianamede yeni detaylar ortaya çıkmaya devam ediyor.
Savcılık makamı, şüpheli Mustafa Özcan ile Enver Altaylı’nın, Necip Hablemitoğlu’nu FETÖ/PDY ile ilgili çalışmalarından vazgeçirmek amacıyla faaliyet yürüttüklerini, Özcan’ın Altaylı’dan yardım istediğini, Altaylı’nın da öncelikle Halil Şıvgın üzerinden Hablemitoğlu’nu ikna etmeye çalıştığını ancak sonuç alamadığı için Levent Göktaş’a ulaşarak, Hablemitoğlu’nu engellediğini öne sürüyor.
‘Ruhumu satın aldı’
İddianemenin en çarpıcı bölümlerini ise Enver Altaylı’nın şoförlüğünü yapan N.A.’nın ifadeleri oluşturuyor. N.A. ifadesinde Hablemitoğlu’nun öldürülmesinden sonra Altaylı ile aralarında geçen bir diyaloğu da anlatıyor. N.A., ifadesinde Altaylı’ya “Necip Hablemitoğlu’nu öldürmüşler” dediğini, Altaylı’nın da “Boşver N. ölmüş gitmiş bize ne, toprağı bol olsun” cevabını verdiğini öne sürüyor.
N.A., ifadesinde, Levent Göktaş’ın adını ilk olarak Enver Altaylı’nın Serhat Ilıcak ile telefonla görüştüğü sırada duyduğunu, Altaylı’nın 2013 yılı içinde Göktaş ile cezaevinden çıktıktan 5-6 ay sonra belirli aralıklarla görüşme yaptığını, bu görüşmelerin Göktaş’ın ofisinde olduğunu öne sürdü. N.A., iddialarının devamında, Nuri Gökhan Bozkır ile Enver Altaylı’yı tanıştıran kişinin de Aydın Köstem olduğunu belirtti. N.A. ifadesinde ayrıca, Aydın Köstem’i 1994’de Avrasya Vakfı’nda gördüğünü, Köstem’in devlete, askeriyeye silah temin ettiğini, İran Caddesi üzerinde bir ofisi olduğunu, sık sık Altaylı’nın evine geldiğini, Nuri Gökhan Bozkır’ı ise 2011 yılında Turan Güneş Bulvarı’ndaki Angora Pastanesi’nde Altaylı ve Köstem ile birlikte otururken, bir kez de Altaylı’nın evinde gördüğünü öne sürdü. N.A. iddialarının devamında, 2002 yılında Altaylı ve Serhat Ilıcak’ın uluslararası bir şirketle iş yaptıklarına değinerek şunları söyledi:
“Bu iş ilişkisinden doğan samimiyetten ötürü şirket özel bir telefonu Enver Altaylı’ya vermişti. Serhat Ilıcak’a da bir telefon verilmişti. O tarihte bu iki telefon arasında eşleştirme yapılarak dinlemelere karşı korunduğunu biliyordum. Enver Altaylı, Mustafa Özcan ile yaptığı son görüşmeden birkaç gün sonra bu telefon üzerinde Serhat Ilıcak’ı aramıştı. Görüşme sırasında Altaylı’nın bulunduğu odanın kapısı açıktı, ben konuşulanları duyuyordum. Telefonda Enver Altaylı, Serhat Ilıcak’a ‘Serhatcığım, ben Levent Göktaş ile görüştüm, biz mutabık kaldık, siz çalışmalarınıza başlayın, bir sıkıntı vesaire bir şey olursa beni arayabilirsin’ diyordu. Altaylı ile Ilıcak arasında sıkı bir ilişki vardır. Günde 3-4 defa görüşürlerdi. Serhat Ilıcak için ‘Bu benim ruhumu satın aldı, dünyadaki birkaç dostumdan biri Serhat’tır’ derdi. Serhat Ilıcak’ın o tarihlerde matbaaları vardı, bir ara Tercüman gazetesini çıkarıyordu. Ekonomik durumunun iyi olduğunu biliyorum.”
Genelkurmay ihalesi
“Enver Altaylı’nın bu ihale sürecini takip etti. Hatta bu iş için Almanya’ya gidip geldi. O dönem hatırladığım kadarıyla Erzurumlu işadamı olan H.P., yine inşaat işleriyle uğraştığını bildiğim M.Ç. ile Genelkurmay ayağında emekli bir albay ya da binbaşı olan Dinçer isimli kişiyle irtibata geçiyordu. Şirketinin Genelkurmay’dan randevu talebini Enver Altaylı’nın irtibatları vasıtasıyla aldığını biliyorum. Yaklaşık 1-1.5 sene sonra bu altyapı işi için malzeme temini kısmını o şirket aldı. 2003 yılı içerisinde ihale süreci onaylandıktan sonra iş bitmeden, mal teslimi yapılmadan o gün itibariyle yaklaşık 900 küsur bin dolar parayı Enver Altaylı ve Serhat Ilıcak üzerinden yapılan görüşmeler neticesi benim İstanbul Florya’da bulunan banka hesabıma gönderdiler. Bu paraya ilişkin aracılar H.P.’ye 30 bin dolar, M.Ç.’ye 80 bin dolar, Mamaklı Uzun Nuri ve Kemal’e 15’şer bin dolar, Erol ve Dinçer isimli albaya 15’er bin dolar, bir de Altaylı’nın eski vakıf çalışanı T.A.’ya 10 bin dolar verdikten sonra kalan parayı Ilıcak ile eşit olarak paylaştılar. Benim hesabıma gelen paradan, aracılara paraları Enver Altaylı elden teslim etti. Ilıcak’a da kendi payını ya havale ettim ya da Altaylı elden götürüp vermişti.”
Aracı rolü üstlendiler
İddianamede para trafiğine ilişkin şu iddialara yer verildi: “12.08.2003 tarihinde Ali Serhat Ilıcak ve Enver Altaylı’nın O.T. ve N.A.’nın banka hesapları üzerinden yaklaşık 900 bin ABD dolarını alması hususları birlikte düşünüldüğünde, söz konusu bu paranın Hablemitoğlu’nun öldürülmesi eylemi öncesi yapılan bir anlaşma parası olduğu kanaatini vermektedir. Zira, Mustafa Özcan’ın, Hablemitoğlu’nun engellenmesi yönünde Altaylı’ya ilettiği yoğun talepleri karşısında, Altaylı’nın işadamı olan ve Almanya’da yaşayan Ali Serhat Ilıcak’tan ne gibi bir yardım istemiş olabileceği sorusu akla gelmektedir. Altaylı burada Ilıcak’tan Almanya üzerinden şirket ile Genelkurmay arasında geçen ihale sürecinde şirket adına aracılık rolü için bağ kurmasını istediği düşünülmektedir. Altaylı’nın, Hablemitoğlu’nun engellenmesi konusunda Göktaş’tan yardım istemesi sonucunda Hablemitoğlu’nun öldürülmesi düşünüldüğünde ise, cinayetin işlenmesi sürecinde yer alan bazı kişiler için para temin edilmesi ihtiyacının, bahsedilen ihale sürecinden alınan komisyon parası ile karşılandığı kanaati oluşmaktadır. Aydın Köstem’in, Altaylı’dan istediği 30 bin dolar para da bu amaçla istenilen ve verilen bir paradır. Söz konusu ihale sözleşmesi 3.7.2003 tarihinde imzalanmış olsa da N.A.’nın alınan ifadesinden ihale sürecinin 2002 yılı içerisinde başladığı bilinmektedir. İhale sözleşmesinin imzalanmasından sonra N.A. ve O.T. hesaplarına gönderilen söz konusu paraların Ilıcak ve Altaylı tarafından çekildikten sonra, cinayette rolü olan şüphelilerden Köstem hariç kime dağıtıldığına dair net bir tespit yapılamamaktadır.”