Derleyen: Fazilet Şenol / Milliyet.com.tr – Yusuf İsmail, 1857 yılında Bulgaristan’ın Şumnu şehrinde dünyaya geldi. Daha sonraları ‘Koca’ ünvanını alacak olan Yusuf’un dedesi de onun gibi ün salmış bir pehlivandı. Babası ve dedesi onun ilk güreş ustaları oldu. Ağabeyi de kendisi gibi güreşçiydi. İki kardeş, babalarının ölümünden sonra ayaklarının üzerinde durmak için geçim derdine düşmüştü. İhtiyar heyetine ne yapacaklarını danıştıklarında heyet ise iki kardeşin meydanda bir güreş tutmasına, galip gelenin güreşe devam edip mağlup olanın da ailenin geçimini sağlamak için tarlada çalışmasına karar vermişti. Bu karardan sonrası ise herkesi şaşırtacaktı.
İhtiyar heyetinin kararı üzerine Yusuf ve ağabeyi Ferhat bir köy düğününde güreşmek için anlaştı. Gerçekleşen müsabakadar ağabeyini yenen Yusuf artık güreş meydanlarında boy göstermeye, ‘Cihan Pehlivanı’ ünvanını almaya adım adım ilerliyordu. Yolu İstanbul’a düştüğünde ise dönemin en önemli pehlivanlarıyla bir araya geldi.
Emek ve alın terinin meyvelerini toplamaya, önüne çıkan esaslı pehlivanları yenmeye başlamıştı. Yusuf, henüz 25 yaşındayken dönemin en büyük pehlivanı Kel Aliço ile güreşme fırsatı bile buldu.
Gaddar namına sahip olan Kel Aliço, Sultan Abdülaziz’in 27 yıllık başpehlivanıydı, ta ki Yusuf 25 yaşında onu tuş edene kadar. Karşılaştıkları müsabakada kendi yaşı kadar pehlivanlık yapan Kel Aliço’yu yenen Yusuf’un namı ise gün geçtikçe etrafa yayılıyordu. Tarihler 1894’ü gösterdiğinde etrafta Koca Yusuf’u yenebilen tek pehlivanının Kavalalı Çolak Mümin Pehlivan olduğu iddiaları yayılmaya başlamıştı. Bu iddialar üzerine Kel Aliço’nun hakem olduğu bir karşılaşmada Çolak Mümin ve Koca Yusuf karşılaştı. Müsabakanın sonunda Koca Yusuf ilk defa birine kaybetmiş oldu. Bazı rivayetlere göre Çolak Mümin’in bu maçta sakatlanarak güreş hayatına bir daha devam edemediği de söyleniyordu.
‘KORKUNÇ TÜRK’ LAKABINI ALDI
Aynı dönemde dünyada Fransız güreşçi Sabes’in ünü de duyulmaya başladı. Tüm dünya onu yenebilecek bir güreşçi arayışına girdi ve bu çaba üzerine Koca Yusuf, Fransa’ya Grekoromen güreş stilini öğrenmeye gitti.
Bu güreş stilinde de ustalaşan Koca Yusuf, yurt dışında ilk rakibi olan Sarbes’i tuş etmişti. Böylece Grekoromen güreşi yapan ilk Türk olarak tarihe geçti. Yenilmedik tek bir Fransız güreşçi dahi bırakmamış, kendini Fransız halkına hayran bırakmıştı. Yusuf’un namı artık tüm Avrupa’da duyulmuştu.
Koca Yusuf için Avrupa da yeterli gelmemiş, yolu artık ABD’ye düşmüştü. İki ağır sıklet şampiyonu Evan Lewis ve Ernest Roeber ile karşılaşan Yusuf her ikisini de alt etti. Tüm bu galibiyetlerden sonra sırtı yere gelmeyen Koca Yusuf, ‘Korkunç Türk’ lakabını dahi kazandı. Bütün dünyaya ünü yayılan ve galibiyetlere doyamayan Yusuf’un artık memlekete dönmesi gerekiyordu. Koca Yusuf, 21 Mayıs 1898 günü Fransız bandıralı La Bourgogne gemisi ile tekrar vatanına dönmek için yola koyuldu.
‘FİLİKAYI BATIRIR’ DİYE ELLERİNİ KESTİLER
Tarihler 4 Temmuz 1898 sabahını gösterdiğinde La Bourgogne, New York’un kuzeydoğusundaki Sable Adası’nın 96 kilometre açıklarında İrlanda bandıralı Cromartyshire yük gemisiyle çarpıştı ve gemi ağır ağır okyanusun derinliklerine doğru batmaya başladı. La Bourgogne, Atlas Okyanusu’nun serin sularına doğru batıyor, geminin güvertesindeki yüzlerce kişi hayatlarının son anlarını yaşıyordu. Gemi ve yolcuları yalnızca dakikalar içinde okyanusun derinliklerinde kayboldu. La Bourgogne’nın güvertesinden denize düşenlerden biri de Koca Yusuf‘tu. Yaşanan trajik olaydan sonra 41 yaşında hayata veda edeb Koca Yusuf’un ölümüyle ilgili ortaya 3 rivayet atıldı.
İlk rivayet, galip geldiği güreş müsabakalarından kazandığı altınların ağırlığı ile birlikte suya hızlıca gömülüp boğulmuş olmasıydı. Diğeri ise Yusuf’un denize düşmemek için tutunduğu filikadaki insanların, Koca Yusuf’un cüssesinin bindikleri filikayı batıracağından korkup onun ellerini bilekten kesmesi sonucu ölmesiydi. Üçüncü rivayete göre ise geminin başka bir gemiyle çarpışması sonucu gemi batmaya başladı. Koca Yusuf tam gemiyi terkedecekken gemide bulunan demirlerin altına sıkışan çocuğu ve ona yardım etmeye çalışan annesini gördü. Çocuğu çıkarmak için demirleri tutup kaldırdı ve çocuk çıktıktan sonra tekrar bir yıkım oldu ve demirler üzerine doğru meyillendi. Koca Yusuf bu demirleri bıraksa altında kalıp can verecekti ve o demirleri bırakmayıp okyanusta boğularak can verdi. Yaşanan bu korkunç olay tarihtekini yerini “1898 Temmuzu’nda Atlas Okyanusu, dünyanın diz çöktüğü Koca Yusuf’u tuşa getirdi” başlıklarıyla aldı.
Peki Koca Yusuf’un naaşı bulundu mu? Bu konuda ne olduğuyla ilgili de iki iddia bulunuyor. Birincisi naaşının Atlas Okyanusu’nda kaybolduğu. İkincisi ise kazadan sonra Azor Adası’nın sahiline vuran 20 ceset arasında oldukça cüsseli, değişik tipte bir adamın da bulunduğu ve o adamın Koca Yusuf olduğu. Bulunan 20 ceset de söylenenlere göre Azor Adası’daki kilisenin mezarlığına defnedildi. 2020 yılında dönemin Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu’nun önderliğinde Koca Yusuf’un naaşının araştırılması için bir komisyon kurulmuştu.
Türkiye ‘Koca Yusuf’ olarak da bilinen 10 adet Airbus A400M nakliye uçağına sahip. Türkiye elindeki askeri kargo uçağı filosunu yenilemek ve kargo taşıma kapasitelerini artırmak için bu uçakları envanterine katmıştı. Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde bulunan Koca Yusuflar, Afganistan, Irak, Suriye, Libya gibi ülkelerdeki operasyonlarını başarıyla yerine getirdi. Aynı zamanda aralarında ABD’nin de olduğu birçok ülkeye koronavirüs salgını döneminde yardım malzemesi taşıdı. Bu uçaklara sahip olduğu güç ve heybet sebebiyle dünyaca ünlü pehlivan Koca Yusuf’un adı verilmişti.