Kredi kartları limitlerinin hukuki yönlerini bu köşede daha önceden yazmıştım.
Okuyucularımdan gelen bazı sorular ile anladım ki, kredi kartı limitlerinin bilinçsiz kullanımının doğrudan enflasyonla bağlantısı olduğuna da değinmeliyim. Elbette bir ekonomist olarak değil, ekonomi hukukçusu olarak.
Enflasyonun emisyon hacmi ile doğrudan bağlantısı olduğunu biliyoruz. Üretimi, mal ve hizmeti arzını artırmadan sadece emisyon hacminin artırılması, fiyatları artıracak ve enflasyona neden olacaktır. Emisyon hacminden, tedavüldeki kağıt ve madeni paraların, kısaca, nakit paraların toplamı anlaşılır.
Ama para arzı, yani talebimizi yerine getirmede kullanacağımız ödeme aracı sadece nakit paradan oluşmuyor.
Teknolojideki gelişmeler ve hukuk sistemlerinin verdiği olanaklar, nakit para dışında da bazı istemlerin ödeme aracı olarak kullanılmasına olanak sağladığından, bunları da para arzı kavramına dahil etmek gerekiyor.
Türk Ekonomisinin hem ticari alanda hem de tüketici yönünde vadeli bir ekonomi olduğunu dikkate alırsak, özellikle kredi fonksiyonu olan kambiyo senetleri ve kredi kartları ile yaratılan para arzının enflasyona etkisini ve enflasyonla mücadelede önemini vurgulamak isterim.
Şimdi düşünelim; bir şirket satın aldığı bir emtia için 1 Milyon meblağlı, 6 ay vadeli bir senet (çek de olabilir) düzenlesin. Sonrasında 5 kere ciro edilsin. Bu senedin görünüşte 6 Milyon TL’lik bir para arzı yaratıyor gibi geliyor (bu fikirde olmadığımı aşağıda gerekçesi ile izah edeceğim). Kambiyo senetleri düzenlenerek yaratılan para arzı kontrol edilebilir mi, elbette hayır! Bu senedin ekonomi sitemine girmesi de zaten ödemenin bankalar aracılığıyla yapılması ve noterden protesto edilmesi ile gerçekleşmekte.
Senette sınırlama yok
Bu durumda dahi senedin kaç kere ciro edildiği ve her ciro ile yaratılan para arzının toplam ne kadar olduğunu asla bilememekteyiz, çünkü aradaki ciroları kaydeden bir sistem bulunmamakta.
Müşteriye verilen her bir çek yaprağı yasal olarak 9.270,00 TL tutarında gayri nakdi kredi niteliğinde olduğundan, bankalar müşteriye tanımladığı kredi limitine göre çek yaprağı sayısını sınırlayabiliyor. Fakat doğrudan para arzına etkili olan çek üzerine yazılacak meblağa dokunamıyor. Ama senetler için hiçbir sınırlama yok.
Kanaatimce asıl mesele, doğrudan para arzına dahil olan çek ve senetlerin ödenmemesinin, karşılıksız çıkmalarının esasında enflasyona etkilerini tartışmak ve çözüm önerisi getirmektir.
Aradaki cirantaları bir kenara bırakalım, çünkü onlar bir mal veya hizmet satmışlar, karşılığında çek ve senedi almışlar, sonra da kendileri bir mal veya hizmet satın almışlar ve bedelini de çek veya senedi ciro ederek ödemişlerdir.
Pratikte baktığımızda, bunlar aslında kendi müşterilerine mal veya hizmet satmışlar, karşılığını da başkalarından mal veya hizmet satın almışlardır.
Karşılıksız çekler
Trampa sözleşmesi gibi, ama tarafları farklı. Bu sebeple, yukarıda bir senedin her ciro edilmesinde para arzı yaratılır anlamındaki fikrin teknik olarak ve muhasebe sistemi bakımında, doğru, ancak reel olarak bir para arzı yaratılmadığı da açık. Bir senedi veya çeki düzenleyen ve tahsil için ibraz eden hamil dışında, arada ciro ya da teslim edenler ve alanlar muhasebe sistemlerine bunu “parasal karşılığı olan ödeme” olarak kaydedecekler, ancak gerçekte mal veya hizmet değişimi yapmışlardır, reel olarak para arzına etkileri olmamıştır.
Anlaşılacağı üzere, para politikası uygulamalarında, emisyon hacmine dahil olmayan ancak para arzına doğrudan etkili olan vadeli çek ve senedin de önemi büyük. Fakat üretimde ve ticari alanda kullanıldıkları, tüketici çek ve senedi olmadıkları sürece, kredi kartları kadar enflasyona olumsuz etki etmezler.
Asıl enflasyonist olumsuz etki para arzına dahil olmasına rağmen, karşılıksız çıkan çekler ile ödenmeyen senetlerdir.