Müjde Işıl – Ata Demirer çoğumuzun gözünde ‘ailemizin sinemacısı’dır. Yeşilçam kodlarını, Arzu Film ekolünün sıcaklığını modernize ederek yeniden yorumlar filmlerinde. ‘Temiz’ kalmış kahramanlarının serüvenlerinde, geçmişin tahta iskemleli açık hava sinemalarında izlenen filmlerin sıcaklığı, saflığı, samimiyeti vardır. Filmlerinde müzik de ön plandadır; o kadar ki Demirer’in müziği mi yoksa sinemayı mı daha çok sevdiği konusunda kararsız kalırız. Yeni filminde de bu özellikler hâkim.
“Bursa Bülbülü” ‘80’lerin Bursa-Mudanya’sında geçiyor. “Eyyvah Eyvah” serisindeki klarnet üstadı Hüseyin Bedem’in yerini piyanist-şantör Cengiz Sezen alıyor bu sefer. Şive komedisi yine başrolde. “Bursa Bülbülü”, “Ata Demirer Gazinosu” ile Yeşilçam’ın buluşması gibi… Sinema ve müziğin birleşiminde müzik epeyce baskın. Şu sıralar ‘90’lar nostaljisine kapılmışken ‘80’ler Türkiye’sinden sesleniyor bizlere. Yani kendisinin ilk gençliğinin zamanından ve şehrinden… O zamanın olmazsa olmazı arabesk/fantezi furyası ve gazino kültürü de başrolde tabii… Demirer o dönemin kahramanlarını ima etmektense gerçek isimleriyle yer vererek bir nevi dönem belgeseli havası da yaratıyor. Fahrettin Aslan’dan Bülent Ersoy’a kimler yok ki… Bu noktada öylesine güçlü karakterlerle seyircinin gönlünü fethediyor ki… İlki Küçük Emrah. Onun çıktığı toplamı beşi-altıyı geçmeyen sahneye gülmeyecek yoktur herhâlde. Diğeri de Metin Akpınar. Ona ve Devekuşu Kabare’ye selam durulan sahnede Akpınar’ı Demirer canlandırıyor, hem de gerçeğinden ayırt edilmeyecek kadar ustaca…
Gazino ve şarkı bölümleri o kadar ağırlıklı ki film, müzikale yaklaşıyor aslında. Özellikle “Beyaz Zambaklar” şarkısı dillere pelesenk oluyor. Özge Özacar’dan Cem Gelinoğlu’na, Melek Baykal’dan Tarık Papuççuoğlu’na oyuncu kadrosunun kimyası tutmuş. Filmdeki mizah ile ilgili ise şunu sormadan geçmek olmaz: Zaten kaliteli mizah üretebiliyorken seyirciyi güldürmek için illa gaz esprisi yapmaya ya da diyalog yerine küfür kolaycılığına kaçmaya lüzum var mı?
Demirer “Bursa Bülbülü”nde, Yeşilçam’ın fakirken yeteneğiyle şöhrete ulaşan şarkıcı ve bağrına taş basma klişesini kendi yorumuyla izletiyor bize. Komediden keskin bir şekilde drama yönelmesi ise hem Yeşilçam melodramlarını anımsatıyor hem de beklentilerden farklı bir finale götürüyor seyirciyi. Demirer’in filmografisinin alıştığımızdan en farklı ve muhtemelen en çarpıcı finaline… Keşke bu filmi, o gazino ihtişamını, o konser kıvamındaki şarkıları perdede izleyebilseydik…
Mısır krizinden dijital gösterime
Yerli filmlerin vizyonunun seyirci sayısını belirlediği ülkemizde, pandemideki kapanmadan önce de sinemalarda ciddi bir kriz yaşanmıştı. Tarihe ‘patlamış mısır krizi’ olarak geçen, yapımcılarla sinema salonu işletmecileri arasındaki kampanyalı biletten pay alma tartışması ve ertelenen filmler yüzünden 2019’da seyirci sayısında büyük düşüş gerçekleşmişti. Her filmi vizyonu sırtlayan sinemacılardan Yılmaz Erdoğan “Organize İşler Sazan Sarmalı”nın, Şahan Gökbakar “Recep İvedik 6”nın ve Cem Yılmaz “Karakomik Filmler”in vizyonunu ertelemişti çünkü. Ata Demirer, yeni filmi “Hedefim Sensin” bu krizden hemen önce, 2018 sonunda vizyona girmiş olsa da meslektaşlarına destek verdi. Kriz büyüdü, meclise geldi ve sonunda yeni sinema yasası çıktı. Yasaya göre bir sinema filminin televizyonda ya da dijital platformlarda gösterilebilmesi için vizyondan çıkmasının üzerinden en az beş ay geçmesi gerekiyor artık. İlgili yasaya göre film biletlerinin başka ürünlerin kampanyası hâline getirilmesi de yasak.
Kriz nedeniyle vizyonu ertelenen filmlerden Yılmaz Erdoğan’ın “Organize İşler Sazan Sarmalı”, 2019 Şubat’ta gösterime girdi ama yasa yürürlüğe girmediği için henüz vizyondayken dijital platformda da gösterildi. Sene sonuna doğru da Cem Yılmaz’ın “Karakomik Filmler”i ve Şahan Gökbakar’ın “Recep İvedik 6”sı perdeye geldi. Sonrası zaten pandemi… Pandemi sürecinde eve kapanmaların pek çok projeyi beslediği ve dijital platformların önünü açtığı bir gerçek. Cem Yılmaz, “G.O.R.A.” zamanından beri ilgi çeken Erşan Kuneri karakterini dijital platform için bir dizi hâline getirdi. Pandeminin ağır koşulları ortadan kalkarken sinemaseverlerin salonlara dönüşü için adını zikrettiğimiz sinemacıların yeni filmleri bekleniyordu. Ama öyle olmadı. Şahan Gökbakar “Recep İvedik 7”yi, her ne kadar tv kökenli olsa da senaryosunu yazdığı “Aile Arasında” ile 5.3 milyon seyirciye bilet aldırmış Gülse Birsel “Yılbaşı Gecesi”ni ve ardından Ata Demirer “Bursa Bülbülü”nü perde yerine dijital platformlarda gösterdi. Filmleri seyirciyle buluştu buluşmasına ama özellikle pandemide düşen bilet satışına ve kapanma tehlikesi yaşayan salonlara katkısı olmadı. Sinema yasası değişti ama şu anda o mücadeleyi verenlerin filmleri sinemalarda yok. “Recep İvedik 7” ve “Bursa Bülbülü” vizyona girseydi 10 milyondan fazla bilet sattırırdı. 2022’yi 36 milyon seyirci sayısıyla kapatan sinema gişemiz için az sayı mı? Pandemi öngörülemezdi ama yıllardır sinemadan kazanmış isimlerin yeni filmleri için beyaz perdeye öncelik vermesi beklenirdi. Pandemi sonrası sinema seyircisini salonlara döndüren filmlere imza atmak, çekenlere de tüm sektöre de iyi gelmez miydi?