Seray Şahinler – Jonathan Monaghan’dan “ŞAŞAA”lı bir dünyaya davet… Görsel sanatlar alanında dünyanın önde gelen isimlerinden ABD’li sanatçı Monaghan’ın Türkiye’deki ilk solo sergisi Kalyon Kültür’de ziyarete açıldı. Ceren ve Irmak Arkman küratörlüğünde düzenlenen sergi, baskı, heykel ve animasyon teknikleri dahil olmak üzere pek çok farklı medyumla işler üreten, aynı zamanda NFT ile dijital sanatın ilk uygulayıcıları arasında yer alan sanatçının 20’den fazla eserine yer veriyor.
Kafa karıştırıcı
Monaghan’ın alışageldiğimiz “dijital sanat” kavramından farklı bir anlayışı ve estetiği var. İşlerinin temelinde gelecekte bizi nelerin beklediği sorusu yatıyor. Günümüzün temel soru ve sorunlarıyla bir nevi hesaplaşma yolu açıyor sanatçı. Her odada bir video oyununun içinde gibisiniz. Reklam ve çizgi film estetiğine yakın işler izleyicinin kafasını karıştırıyor. Monaghan, gelecekte bizi nelerin beklediği sorusunu soruyor fakat bunu yaparken doğrudan bir şeye işaret etmiyor. Geleceğin iyi mi kötü, insanlı mı insansız mı, ütopik mi distopik mi olacağı sorularının yanıtını izleyiciye bırakıyor. Fakat elbette soruları bugünün dilinde sorarak. Sanat tarihinden alıntı yaparken kripto parayla temas kurabiliyor. Ya da Vatikan koleksiyonunda yer alan esere referans verirken bir anda tepeden indirdiği kameralarla izleyiciyi şaşırtabiliyor. Önünüzde çok renkli, çok hareketli bir evren var; denklemi çözmek size kalmış.
Monaghan’ın Kalyon’da sergilenen işlerindeki belirgin bileşenlerden biri “Barok dönemi ve estetiği.” Serginin ismi “ŞAŞAA” da Barok döneminin o şaşaalı üst perdesine referans veriyor. Fakat işin güzel yanı bu şaşaayı “günümüz şaşaasına” bağlıyor sanatçı. Barok dönemin gösterişini günümüze çok yakın buluyor Monaghan. Aşırı tüketim, sosyal medya paylaşımları, teknolojiye düşkünlük, bağımlılık gibi rahatsız edici boyutlara varan meseleleri Barok dönemin şaşaasıyla “güncelliyor.” Belki de çok fazla spor ayakkabı değiştirip çok fazla kahve içip doğal yaşam alanlarımızda çok fazla izleniyoruzdur kim bilir…
Modern tutsaklık
Sergide öne çıkan eserler arasında Barok çağın savurganlığı ile dijital çağın aşırılığı arasındaki paralelliklere dikkat çeken, gelecek ve yok olan doğal yaşam hakkındaki kaygıları ortaya serdiği “Superfluity” başlıklı üç ekranlı video enstalasyonu, “Den of Wolves” başlıklı popüler kültür, kurumsal otorite ve teknolojiye aşırı bağımlılık arasındaki bağlantıları sürükleyici ve rüya gibi bir yolculuk çizerek gösterdiği tek kamera ile çekilmiş video enstalasyonu ve terk edilmiş bir alışveriş merkezi, lüks bir otel lobisi gibi boş ticari alanlarda dolaşan bir tek boynuzlu atı konu eden, teknoloji ve materyalizmin modern tutsaklığı için yeni bir mitoloji yaratmayı amaçladığı “Disco Beast” yer alıyor.
Bazı sergiler mekânlarında güzel… “ŞAŞAA” da güzel bir buluşmaya vesile olmuş. Zira Kalyon Kültür’ün Nişantaşı Taş Konak binası da bir Barok mimari örneği. Dolayısıyla Monaghan’ın gönderme yaptığı sanat ve mimari tarihini bu konakta hissetmek mümkün. Sergideki işler bu yönüyle mekânla da konuşur hâlde. Jonathan Monaghan’ın işleri 2018’de Contemporary Istanbul’un Plug In bölümünde ziyaretçiyle buluşmuştu. “ŞAŞAA” sanatçının Türkiye’deki ilk solo sergisi ve şimdiden yeni işlerini merakla bekliyoruz.