Bu harita endişe yarattı, uzmanı anlattı: ‘Fay geçiyor diye her yer yıkılmıyor! İşin 2 sırrı var’

Türkiye, başta merkez üssü Kahramanmaraş olmak üzere 11 ili etkileyen 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremlerin ardından yaralarını sarmaya çalışıyor. Bu süreçte Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğü (MTA) tarafından yayımlanan diri fay haritasıyla birlikte Türkiye’de diri fay hattı üzerinde yer alan ve deprem riski taşıyan iller açıklandı. Yenilenmiş harita üzerinde 485 diri fay belirlendi. Bu faylar 45 ilde 110 ilçeyi kapsıyor ve deprem riski taşıyor. Türkiye’nin dört bir yanında yaşayan pek çok kişi de yaşadığı yerin yakınlarından fay hattı geçip geçmediğini öğrenmek için haritayı inceleyip yaşadığı binanın olası bir depreme karşı ne denli risk altında olduğunu öğrenmeye çalışıyor. Türkiye’nin deprem kuşağında bulunduğunu belirten uzmanların göre ise asıl mesele fay hattı değil, uygun zemin ve sağlam bina.

‘FAY GEÇMESİ HER YER YIKILACAK ANLAMI TAŞIMIYOR’

MTA diri fay haritasının 2013 yılında yayınlandığına dikkat çeken Gazi Üniversitesi Deprem Araştırma Merkezi Kurucu Başkanı, Jeoloji Yüksek Mühendisi Prof. Dr. Süleyman Pampal bu durumun yeni bir gelişme olmadığını belirterek, “Diri fay hâlâ hareket haline ve kırılma ihtimali olan, enerjisi biriktiği zaman kırılmaya devam edebilir aktif fay hatlarıdır. Ancak diyelim ki 10 bin yıl önce kırılmış ve sonrasında dirliğini ve hareket kabiliyetini kaybetmiş, geçtiği bölgede bir faaliyeti olmayan fay hatları da pasif fay dediğimi fay hatlarıdır” şeklinde konuşarak aktif fay ile pasif fayın ne anlama geldiğini açıkladı.

İnsanların endişe etmesinin arkasında yetersiz bilgi olduğunu ifade eden Prof. Dr. Pampal, “Diri fay haritasına kabaca bakarsanız ana fayların nereden geçtiğini zaten görürsünüz. Fayın tam üstünde değilseniz, çevresinde ilgili fayın yaratacağı depreme karşı dayanıklı yapılarda oturuyorsanız korkacak bir durum olmayabilir. Fay var diye bütün yapıların yıkılacağı şeklinde bir düşünce içerisinde olmak doğru değil. Depremden etkilenen şehirlerimizde de ayakta kalan ve hasar almadan depremi atlatmayı başarmış yapılar var. Yapıları gerektiği şekilde yaparsanız bir şey olmaz” dedi.

‘FAY YASASI YENİDEN TARTIŞILIYOR’

Yaşanan depremlerin ardından ‘fay yasası’nın tekrar tartışılmaya başlandığını belirten Prof. Dr. Pampal, “Fayın üzerinde bir yapı inşa ederseniz olası bir depremde fay bu yapıyı adeta jilet gibi kesip geçer. Yani fay hattı üzerine ev yapamazsınız. Fay hattına belirli bir mesafede yapılaşmanın durması gerekir. Nitekim şu an deprem bölgesinin bazı noktalarında fay hattı üzerine inşa edilen yapılardan gelen görüntüleri görüyorsunuz” ifadelerini kullandı.

Fayı, fayın yaratacağı depremin büyüklüğünü bilerek ve fay hattına belirli bir mesafe gözetilerek yapılacak yapıların güvenli olacağını dile getiren Prof. Dr. Pampal sözlerini şöyle sürdürdü:

“Çok yüksek katlı ağır yapıların alüvyal arazilere inşa edilmesi sonrasında yıkım getiriyor. Bu işin kuralları var, bu işi yapanlar bunların hepsini gayet iyi bilir fakat kurallara uyulmuyor. Kurallara uyarak yapılan yapılarda bir şey olmaz. Hemen hemen tüm yerleşim alanlarımızın çevresinden aktif faylar geçiyor ve biz bu durumu dikkate almadan yapılaşmışız, yönetmeliğe uymadan uyuyormuş gibi yaparak yapılaşmışız. Yeni yapılan binaların yıkılmasına bakılırsa halen öyle yaptıklarımız var. Yönetmeliklere uyularak yapılmış ve depremde camı dahi kırılmamış binalar var. Bu ülkede fay geçmeyen yer neredeyse yok ama kitabına uygun yapıldığında size bir zarar verme ihtimali oldukça azdır. Yeter ki fay ve yönetmelik hükümleri dikkate alınarak yapılaşma yapılsın.”

‘FAYDAN DEĞİL BİNALARDAN ENDİŞE EDİN’

Resmi kurumlar tarafından açıklanan diri fay haritası ve deprem riski haritalarının büyük oranda doğru olduğunu dile getiren Karadeniz Teknik Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Eski Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Bektaş, “Şu da bir gerçek ki çoğu fayla örtülü olduğu için bu fayların bulunması ve haritalara işlenmesi zaman alıyor. Ancak endişe edilecek bir durum yok. Zaten burada önemli olan ülkemizin yüzde 90’ının deprem kuşağında olması. Yani fayların yerinden çok Türkiye’nin yapı stoğunun gözden geçirilmesi gerekir. Kuzeyden ve güneyden büyük plaklarla sürekli sıkıştırılan Türkiye’nin kırılmayan bir yeri yok. Dolayısıyla burada yapılacak olan fayların yerini aramaktan çok depreme dayanıklı yapı stoğu oluşturmak” diye konuştu.

“Deprem yorumlarını, nerede deprem olabileceğini bırakın bu işin uzmanları tartışsın. Burada mühim olan ülkemizin depreme karşı bilinçli şekilde yapı stoğu oluşturması” diyen Prof. Dr. Bektaş şunları da ekledi:

“Deprem yönetmeliklerimiz gayet güzel ve uygulandıkları takdirde hiçbir sorun yaşanmaz. Halkımız endişe edecekse yerel yönetimlerin bu yönetmeliklere uygun şekilde hareket edip etmediği konusunda endişelenerek hareket geçebilir. En büyük görev bu konuda halkımıza düşüyor yani yerel yöneticilerin görevini doğru şekilde yapıp yapmadığının bizzat halk tarafından takip edilmesi gerekiyor. Yönetmelikler takip ediliyor mu? Düzenli ve doğru zemin etütleri yapılıyor mu? Yapılar doğru denetleniyor mu? Bunun için bilinçlenmeliyiz. Esas sorun yapı stoğumuz.”

‘500 LİRAYA ZEMİN ETÜDÜ YAPILIYOR’

Fay hatlarının etkileyeceği alanların AFAD tarafından açıklandığını belirten Prof. Dr. Bektaş, “Burada önemli olan husus şu: AFAD tarafından paylaşılan en büyük yer ivmesi oranı sağlam zeminler içindir. Oysa AFAD der ki ben size olabilecek en büyük yer sarsıntısını veriyorum. Ancak senin binan dolgu üzerindeyse, plajda veya kıyı kenarındaysa sen bu depremi daha şiddetli hissedebilirsin. Onun için mikro bölgelendirme yani dar alanda zemin etüdü çalışması yapılması gerekir. Zemin her yerde aynı değil. Yapı stoğundan sonra ikinci dikkat edilmesi gereken nokta da bu” bilgisini paylaştı.

“Biz bu yönetmelikleri uygularsak ve sıkı bir kontrol mekanizması kurarsak emin olun hiçbir şey yaşanmaz. Sorun tam olarak burada” diyen Prof. Dr. Bektaş, “Bugün 500 lira karşılığında zemin etüdü yapılıyor. Parayı veren istediği gibi zemin etüdü raporu alıyor. Bu yaşadığımız afette ortaya çıkan tabloda da bunu görüyoruz. Türkiye’nin başka bir yerinde de durum ne yazık ki bundan farklı değil. Bizim ülke olarak samimi şekilde yönetmeliklere önem vermemiz lazım, kontrole önem vermemiz lazım, liyakata önem vermemiz lazım. Popülist söylemlerden vazgeçmemiz lazım” şeklinde konuştu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir