Seray Şahinler- Dünyanın en güzel şehirlerinden İstanbul, bugünkü canlılığını, rengini, enerjisini geçmişten aldığı güçle koruyor. Şehrin hafızasındaki yerini almış, bugün ayakta kalan ya da artık var olmayan birçok yer tıpkı bir zaman tünelinde gibi yaşamayı sürdürüyor. Arşivlerden, sandıklardan çıkan eski fotoğraflar bunun en güzel örneği…
İş insanı, koleksiyoner Fabrizio Casaretto bu hafızaya kendi aile arşivi üzerinden bakmaya karar vermiş ve fotoğraf tarihinde önemli bir yeri olan Sébah & Joaillier arşivini açmış. Emirgan’daki Şule Gazioğlu Art & Design’da düzenlenen “Sébah & Joaillier: Eye of the Bosphorus” sergisi, ailenin beşinci kuşak temsilcilerinden olan Casaretto’nun 15 yılı aşkın süredir bir araya getirdiği aile arşivinden derlenen, başrolünde İstanbul’un olduğu nostaljik karelerden oluşuyor.
Ortaköy Camii’nin bugünkü açıdan görünümü… (Köprüsüz hâliyle…)
En ‘nostaljik’ hâlleri
Sébah & Joaillier, fotoğraf tarihinin önemli stüdyolarından biri. Pascal Sebah, Osmanlı’daki ilk stüdyolarını 1857’de Tomtom Sokak’ta kuruyor. 1885’te Polycarpe Joaillier ile kurulan ortaklıkla “Sébah & Joaillier” ismini alıyor. Fabrizio Casaretto ise Joaillier ailesinin beşinci kuşak temsilcisi. Yıllar önce Fransa’daki akrabalarını ziyareti sırasında çok sayıda, paha biçilemeyecek değerli fotoğraf kareleriyle karşılaşıyor. Ardından bir mezarlık ziyaretinde bu fotoğrafları bir araya getirmeye karar veriyor. Bugün büyük bir İstanbul arşivine uzanan koleksiyonun hikâyesi de böyle başlamış.
“Sébah & Joaillier: Eye of the Bosphorus” sergisindeki kareler bir Boğaziçi tarihî geçidi… Mehtapta kayık sefaları, yalılar, bugün önünden geçtiğimiz birçok yapının 1800’lerin sonundaki ilk görünümleri, iskeleler, Anadolu ve Rumeli Hisarı’nın en ‘nostaljik’ hâlleri, vapur bekleyen kalabalıklar, kentin belleğinde yerini almış Bebek Kahvesi, Robert Koleji, Kuleli Askeri Lisesi gibi yerler göze çarpıyor. Fotoğrafların büyük bölümü, bugün fotoğraf tarihi açısından erken dönem kabul edebileceğimiz 1890’lara tarihlenmiş. Sergideki en eski fotoğraf ise Fransız yazlığı ve İpsilanti Yalısı’nın 1870’lerde Pascal Sebah tarafından çekilmiş görüntüsü. Dönemin teknolojisiyle çekimi çok zor olan kareler başarıyla kaydedilmiş.
Arnavutköy yangını
Serginin tarihten bugüne uzanan her parça gibi belgesel yönü de var. Arnavutköy’de 1887’de meydana gelen ve 264 yapının yanmasına neden olan binaların kalıntıları ve yerine kurulan çadırlar da yansıyor fotoğraflara. Kabataş sahilindeki ticari hareketlilik, Göksu Deresi’nin tertemiz suyu, 1856’da yapımı tamamlanan Dolmabahçe Sarayı’nın 1890’lardaki ihtişamlı cephesi, geçtiğimiz perşembe günü yeniden ziyarete açılan Kız Kulesi’nin yine 1890’daki hâli ilgi çeken kareler arasında. Kız Kulesi’nin hemen arkasında Topkapı Sarayı, Sultan Ahmed Camii ve Ayasofya görünüyor. Rumelihisarı’ndaki manzaraya ise bugün var olmayan Hisar içi evleri eşlik ediyor. Galata Kulesi’nden Üsküdar’a bakış, Sarayburnu, Tarabya Koyu’nun 1800 sonlarında Hotel d’Angleterre adıyla yapılan kuzey girişindeki ilk inşaatı da ilginç karelerden. Burası 1900’lerin başında Alexandre Valaury sayesinde fotoğraftaki şeklini almış. 1914’te ise Tokatlıyan Oteli’ne dönüştürülmüş.
Rumelihisarı ve Boğaziçi, 1890’lar.
Fabrizio Casaretto, Boğaz’ın hangi noktasındaki fotoğrafların arşivlerde olmayışına kadar tespit edip şehrin belleğindeki boşlukları doldurmaya çalışmış. Sanatseverlerle ilk kez bu sergiyle paylaştığı 19. YY sonu İstanbul fotoğrafları birer tarihî belge aynı zamanda. Tarihî fotoğraflardaki kaybolmuş yalılar, artık olmayan yaya yolları, evler Boğaz’ın dünü ve bugünü üzerine düşündürücü. Şehrin silüetini koruyan, belli estetik hassasiyetler çerçevesinden inşa edilmiş yapılar İstanbul’un akıbeti üzerinde çokça düşündüğümüz bu süreçte yeniyi inşa etmek için eskiye dönüp bakmanın önemini hatırlatıyor. Sergi 18 Haziran’a kadar ziyarete açık olacak.
Küçüksu Kasrı, 1890’lar…
Saray fotoğrafçısı
Sergide İstanbul fotoğrafların aile arşivindeki kartpostallar, efemeralar, Polycarpe Joaillier’in portresi de eşlik ediyor. Sébah & Joaillier aynı zamanda Osmanlı ve
Prusya Sarayları’nın da fotoğrafçısı. Sergide Halife Abdülmecid Efendi’nin kızı Dürrüşehvar Sultan, son padişah Vahdettin gibi hanedan mensuplarının portreleri de var.