Bir kekin kokusunda çocukluğunu buldu! Sağlıktan alışverişe tılsımı tüm dünyaya yayıldı

Alman yazar Patrick Süskind’in en bilinen romanına konu olan ve onun başta Türkiye olmak üzere birçok dünyada popüler olmasını sağlayan koku duyusu, diğer duyuların çalışma sistemlerinin aksine insanın hafızasıyla direkt iletişimde olan tılsımlı bir duyu. Derinlerde saklı kalmış iyi ya da kötü anılarımız, burnumuza gelen tanıdık bir kokuyla yeniden canlanabiliyor. Koku alma duyusu sanılanın aksine öylesine güçlü bir duyu ki bir anda çocukluğumuza dönebiliyor, geçmişte yaşadığımız iyi ya da kötü anılarımızla tekrar karşı karşıya kalabiliyoruz. Uzmanlar, bunun sebebini koku duyusunun diğer duyulardan farklı bir şekilde çalışması olarak yorumluyor. Peki nasıl oluyor da karşımıza çıkan bir kokuyla bir anda geçmişe dönebiliyoruz? Kokunun tılsımını Kovid-19’un yol açtığı koku kaybına dair önemli çalışmalara imza atan Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Aytuğ Altundağ ile konuştuk.

KOKUDA ÇOCUKLUĞUNU BULAN MARCEL PROUST

Yedi ciltlik ‘Kayıp Zamanın İzinde‘ serisiyle ölümsüzleşen Fransız edebiyatçı Marcel Proust‘un, çocukluk anılarını bir kekin kokusuyla hatırlamasını ve zamanda yolculuk yapmasını kaleme aldığı edebi metin bizlere ‘Proust Fenomeni‘ni kazandırdı. Bir anda ortada hiçbir sebep yokken burnunuza gelen bir kokunun sizi geçmişe götürmesi çoğunlukla bu ‘Proust Fenomeni’ kavramıyla açıklanıyor. Uzun yıllardır yapılan çalışmalar da anılarımızı depolayabilmek için koku duyusundan çok yoğun bir şekilde yararlanıldığını gösteriyor. Prof. Dr. Aytuğ Altundağ, koku ve hafıza ilişkisinin farklı kültür ve coğrafyalara göre değişiklik gösterdiğini belirterek koku duyusunun tılsımına dikkat çekti.

Tüm duyular beynin ‘talamus’ adı verilen bölgesiyle iletişim halindeyken koku duyusu koku soğancığından direkt olarak hafıza merkezine gidiyor ve burada depolanıyor. Kokunun hafıza merkezine diğer duyulardan daha hızlı ulaşması sonucunda çok kısa bir şekilde duyularımızla bağ kurduğunu ileten Altundağ, hafıza için önemli olan hipokampusun kokuları kaydederek bellek oluşturduğunu ifade etti. Koku ve hafıza merkezi arasındaki bu işleyişe ‘bağlantılı bellek’ denildiğini belirten Prof. Dr. Altundağ, “Kokuların çok derinlerde gizli kalmış iyi anıları, güzel dönemleri ya da kişinin travmalarını canlandırabilmesi mümkün” diye konuştu.

‘YANINIZDA SİZE İYİ GELEN BİR KOKUYU TAŞIYIN’

Kokular epigenetik aktarımlarla kuşaktan kuşağa travmaları taşıyabiliyor. Bunun hayvansal deneylerle kanıtlandığını söyleyen Prof. Dr. Altundağ, genetik yapısında travma olan hayvanın travma anısı oluşturan kokuyu alması sonucunda strese girdiğinin görüldüğünü de ekledi.

Kokuların her zaman iyi anıları hatırlatmadığının bazı zamanlarda kötü anıları da yeniden canlandırdığını vurgulayan Altundağ, şöyle konuştu:

“Birçok hastama gün içinde daha iyi hissetmesi için kendisine iyi geldiğini düşündüğü bir kokuyu yanında taşıması gerektiğini, stresli bir ortamda yeniden enerji depolaması ve olumlu hislerini aktive edebilmesi için bunun iyi bir yöntem olduğunu söylüyorum.”

Peki anılarımızı canlandıran kokuların türleri önemli mi? Neden bazı kokular hafızamızda yer ederken bazılarını çabucak unuturuz? Konuyla ilgili Prof. Dr. Aytuğ Altundağ, “Çabuk unutulan veya hızlı hatırlanan koku diye net bir şey söylemek mümkün değil. Koku hafızası kişisel bellekle ilgili ancak kötü ve keskin kokuların hafızada daha çok kaldığını söylemek mümkün” açıklamasında bulundu.

Koku, insanlığın en eski tarihindeki avcı-toplayıcı toplumlarda hem bitkilerin çeşitlerinin hem de tehlikenin saptanmasında önemli bir araçtı. Günümüzde de normalde kokusuz olan doğal gazın kokulandırılarak tehlike anında kişiyi uyarması için tasarlandığının altını çizen Altundağ, kokunun iyileştirici özelliğine dikkat çekti. Koku ve hafıza arasındaki ilişki sayesinde kişilerin ileride yaşayabileceği sorunları erken dönemde keşfedebilmenin de mümkün olduğunu belirten Prof. Dr. Aytuğ Altundağ, koku duyusunun gücüne başvurarak yapılan çalışmaları şu sözlerle ifade etti:

“Biz bugün koku fonksiyonel emar (MR) görüntülemesi yapıyoruz. Birtakım farklı kokuları kullanarak kişinin beyninde koku bölgelerindeki aktivasyonları ölçerek nasıl tepki verdiğini görüyoruz. Kişinin bilişsel fonksiyonlarını inceleyerek hafızasındaki erken dönem bozulmaları saptayabiliyor, yaşanabilecek nörolojik sıkıntıları önceden görüntüleyebiliyoruz. Burun ile beyin arasındaki bu ilişkinin kullanılarak gelecekteki birçok hastalığın tedavisinde kokunun güçlü bir araç olduğunu düşünüyorum.” 

ALIŞVERİŞE NASIL TEŞVİK EDİYOR?

Koku duyusu, kişinin geçmiş ve gelecek yılları için büyük bir önem taşıdığı gibi günümüzde birçok alanda da bu duyunun gücüne başvurulduğunu görmek mümkün. Örneğin herhangi bir markanın herhangi bir mağazasına girdiğinizde amacınız hiçbir şey satın almadan yalnızca dolaşmak olsa bile kendinizi bir anda alışveriş yaparken bulabiliyorsunuz. Peki bu dürtünün sebebi ne?

‘Nöro Marketing’ (nöro pazarlama) kavramı tam da bu durumu açıklamak için kullanılan bir kavram. Birçok markanın kendine ait kurumsal koku oluşturması ve böylece kişinin enerjisini yükselterek alışverişe ya da iştahını açarak yemek yemeye sevk etmesi mümkün. Her ne kadar bu konunun etikliği uzun yıllardır tartışılıyor olsa da günümüzde birçok marka daha çok akılda kalmak ve tüketimi artırmak için çeşitli kurumsal kokulara başvuruyor. Bugüne dek yapılmış çalışmalarda kişilerin hoş kokulu bir mağazada kendilerini daha iyi hissettikleri ve bu mağazada vakit geçirme sürelerinin yaklaşık yüzde 20 oranında arttığı ve bu durumun markanın satışını yüzde 70 oranında olumlu yönde etkilediği tespit edildi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir