Efnan Atmaca – ‘El vermek’, kültürümüzün en önemli geleneklerinden biri. Hele konu sanat olunca. Yeni isimlere alan açmak, onları özgür bırakmak, kendi yaratımlarını istedikleri gibi ortaya koymaları için ortam hazırlamak. Murat Daltaban, Nilüfer Kent Tiyatrosu’nun başına geçtiğinden beri yaptığı projelerle hem nitelikli işler üretiyor hem de farklı görüşleri dinleyip onlara ‘el vererek’ bir yandan kendini besliyor, öte yandan tiyatromuzun geleceğinin ‘emin eller’de olduğunu seyirciye gösteriyor. NKT’nin Oyun Yazma Programı’nın ilk ürünü “Kaza Köpek Kahvaltı ve Yumurta”. Daltaban’ın “Amacımız geliştirilmeye açık metni ve yaratıcılığa yatkın, ilham verici yazarı bulmak” dediği programdan çıkan oyunun yazarı Aslı Ekici. Yönetmen koltuğunda ilk kez üstlendiği işten başarıyla çıkan Gökhan Kum var. Hareket Tasarımı “1984”teki rolüyle övgü toplayan Adem Mülazim’e ait. Oyuncular ise hamileliği nedeniyle “1984”teki rolünü arkadaşına devreden Ayşe Gülerman Kum, Batuhan Pamukçu, Mesut Özsoy ve Rabia Zehra Şafak.
Oyun paralel iki evrende geçiyor. Bir başka deyişle A ve B tarafları var. İlk evrende anne, baba ve çocuk, babaannenin evine gidiyor. Aile kavramına, geleneksel olarak biçilmiş rollere eleştirilerle gelişen bu süreçte aslında kimsenin kendine dayatılan rolden memnun olmadığını ama ‘gereklilik’ler üzerinden rutini gerçekleştirdiklerini izliyoruz. İkinci evrende yine bir pazar günü annesinin evine yine istemeye istemeye giden adam ile hayatına sokmak istediği, kendine yeni bir yaşam kurmak peşinde olan kasiyerin hikâyesi yer alıyor. İki evrenin kesişim noktası öbür çocuk. Bu iki evren bir kazayla birleşiyor; A ve B, bir başka harfte final yapıp aslında kimileri hayatın dayatmaları içinde hep aynı davranıp kendini bir kısır döngüye mahkûm ederken kimilerinin başkası olma ihtimaliyle yüzleşebildiğine tanıklık yaptırıyor.
Zaman yok oluyor
Metin anlatısı ve reijisiyle yeni bir oyun alanı yaratıyor. Seyirciye anlamak değil tanımak, yüzleşmek, üzerine düşünmek düşüyor. Zamanı, klişeleri, ezberleri yok edip yeni bir gerçeklik yaratıyor. Bu gerçekliği anlatmak, dayatmak, doğrulatmak ya da kabullendirmekle ilgilenmiyor. Farklı bir nesil söylemle tanışmak için bir fırsat olmakla birlikte “Kaza Köpek Kahvaltı ve Yumurta” tiyatro adına da yeni bir anlayışın ürünü. Sahnedeki dört oyuncunun her biri iki farklı karakteri canlandırıyor. Kum; Kasiyer ile Kadından Daha Genç Kadın olarak karşımıza çıkarken Pamukçu, Çocuk ve Öbür Çocuk rollerini üstleniyor. Özsoy ile Şafak ise Adam ve Kadın… Adam oyunun başında “Maalesef ben hep adamım” diyerek eleştiri oklarını yollarken Kadın’ın “Bu oyunda çoğunlukla kadınım” repliği hâlihazırdaki düzene bir gönderme niteliği taşıyor.
Oyun sözüyle olduğu kadar rejisiyle de farklılık yaratıyor. Multidisipliner sahnelemeye sahip. Hareket Tasarımı ile farklı sahneleme anlaşıyının buluşması dinamizm getiriyor. Ve elbette tiyatronun geleceğini işaret ediyor. Bir tanışma, bir farkında olma hâli tanıyor. Değerlerin, bakışın ne yöne evrileceğinin sinyalini veriyor. En çok de yeni kalemlerin, yeni yönetmenlerin ve özgür bırakılan oyuncuların nasıl enfes işler ortaya çıkarabileceğini gösteriyor.
Yazar ve yönetmenden!
Aslı Ekici: “Kaza Köpek Kahvaltı ve Yumurta” üzerinde çalışmaya başladığımda, bir biçim denemesi yapmak istediğimden emindim. Ritmik, şiirsel, mesafeli, ve gündelik-tanıdık-dil bu biçimin içinden çıktı. En az anlatmak istediğim mesele kadar beni heyecanlandıran da bu öğeler oldu. Dil işçiliği üzerinde yoğunlaştıkça mekân, karakterler ve zaman birbirinin içinde erimeye başladı. Başlangıçta belirlediğim iki paralel evren ve onların geçişkenliği kendi anlam bütünlüğünün ötesinde yeni anlamlar üretmeye başladı. Bu sürecin doğal sonucu olarak oyunun sonuna doğru zaman kavramı tıpkı karakterlerin kendisi gibi kurmacalığını kanıtlarcasına eriyor. Seyirciye ise kendi anlam dünyasına karşılık gelen şey her ne ise o kalıyor.
Gökhan Kum: Metinde mekân tasviri, duygu durumları yani herhangi parantez içinin olmayışı, kısacası salt diyalog ve monologlardan oluşması ayrıca yazar tarafından zamanın kırılmış olması fantezi dünyamda özgürce dolaşmama olanak sağladı. Bu yolculukta bütün tasarım ekibi ve oyuncular bana çok yardımcı oldu. Beni en çok mutlu eden şey; bütün yaratıcı ekibin yarattığım dünyanın içinde özgürce üretebilmiş olması ve bunun seyirci tarafından ayrı ayrı beğeni toplamış olması oldu. Bu dünyayı ekip olarak içgüdülerimize ve hislerimize güvenerek yarattık. Prova süresince Aslı (Ekici) ile beraber çalışma fırsatımın oluşu, metni beraber yeniden inşa edip bu dünyayı oluşturmamda çok faydalı oldu. Bu yüzden bence en iyi yazar yaşayan yazardır.