Uzmanlar, Türkiye’deki depremlerin yüzeye çok yakın şekilde meydana geldiğini belirterek oluşan sarsıntıların da bu nedenle çok güçlü olduğunu belirtiyor.
Deprem Jeoloğu Dr. Wendy Bohon ve University College London’da Deprembilim Uzmanı Dr. Stephen Hicks, merkez üssü Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçeleri olan ve toplamda 10 ili etkileyen 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremlere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Bohon, depremin meydana geldiği bölgenin, tektonik levhaların sınırında yer alması nedeniyle sismik olarak çok aktif olduğunu söyleyerek dünyanın yüzeyinin neredeyse bir yumurta kabuğu gibi ince bir kaya kabuğuyla kaplı olduğunu dile getirdi.
“Arap levhası (Anadolu levhasını) kuzeye doğru yukarı doğru itiyor ve bu da Anadolu levhasının batıya kaymasına neden oluyor”
Türkiye’nin çoğunun diğer büyük levhaların arasına itilmiş küçük bir levha olan Anadolu levhası üzerinde oturduğunu anımsatan Bohon, şu bilgiyi veddi.
Yanındaki Arap levhası (Anadolu levhasını) kuzeye doğru yukarı doğru itiyor ve bu da Anadolu levhasının batıya kaymasına neden oluyor. Bu kayma, fay boyunca gerçekleşiyor. Bu depremlerin her ikisi de Doğu Anadolu fayı denilen fay sistemlerinden biri boyunca meydana geldi.
“Bu çok büyük bir deprem”
Bohon, bu fay sistemlerinden dolayı bu bölgede büyük depremler olmasının beklenebileceğini kaydederek şu değerlendirmede bulundu:
Bu çok büyük bir deprem. Bu bölge ‘doğrultu atımlı fay’ adı verilen bir fayın üzerindedir. Dünyanın iki parçası birbirinin yanından kayıyor. Bu, bu tür bir fay için büyük bir depremdir. Bu büyüklükte depremlerin hem Kuzey Anadolu faylarında hem de Doğu Anadolu faylarında meydana gelmesini bekliyoruz çünkü çok uzunlar.
Benzer bir başka fay türünün de California’daki San Andreas fayı olduğuna dikkati çeken Bohon, o fay üzerinde de bu büyüklükte depremler olmasını beklediklerine işaret etti.
“Deprem dalgaları tüm dünyada algılandı”
Bohon, depremin dalgalarının tüm dünyada algılandığını vurgulayarak şu ifadeleri kullandı:
Bu dalgalar, o kadar küçülür ki insanlar tarafından hissedilemezler ama yine de hassas sismik aletlerce tespit edilip kaydedilebilirler. Bu sismik aletler, bir insan saçı telinden daha küçük olan yer hareketlerini dahi kaydedebilir ve algılayabilir. Evet, bu deprem Grönland’da da kaydedildi, tüm dünyada kaydedildi. Ancak herhangi bir yönde yalnızca birkaç yüz kilometre hissedildi.
“Deprem yüzeyin yaklaşık 17,9 kilometre altındaydı ki bu oldukça sığdır”
Bu deprem, yüzeyin yaklaşık 17,9 kilometre altındaydı ki bu oldukça sığdır. Bu, yüzeydeki insanların, yer altında depremin meydana geldiği yere bir nevi yakın olduğu anlamına geliyor. Sarsıntının geniş bir alana yayılmış olmasının bir nedeni de buydu.
Her iki depremin kendi artçı sarsıntıları var
Meydana gelen iki depremin ilişkili olduğuna dikkati çeken Bohon, ilk depremin kabuğun içindeki gerilimi değiştirdiğini ve ikinci depreme neden olduğunu belirtti:
Şimdi bu depremlerin her ikisinin de kendi artçı şokları var. Artçı sarsıntılar, sadece büyük bir depremden sonra meydana gelen depremlerdir. Bunların günlerce, haftalarca, hatta aylarca devam etmesini bekleyebiliriz, muhtemelen zamanla daha az sıklıkta olacaktır.
“Bu son olaylar, dünya çapında geçen yüzyılın en büyük doğrultu atımlı fay depremlerinin kapsamına giriyor”
Dünyadaki en büyük depremlerin dalma-batma bölgesi sınırlarında 9’dan fazla büyüklükte meydana geldiğini kaydeden Bohon, şöyle devam etti:
Doğrultu atımlı faylar (yanlara doğru kayan faylar) boyunca meydana gelen depremler, yitim zonu depremlerinden daha küçüktür ancak yine de inanılmaz miktarda enerji açığa çıkarır. Doğrultu atımlı faylar üzerindeki geçmiş depremler arasında San Andreas fayı üzerindeki 7.9 büyüklüğündeki San Francisco depremi, 1957’deki 7,8 büyüklüğündeki Moğol depremi ve 1999’da 7,6 büyüklüğündeki İzmit depremi sayılabilir. Dolayısıyla bu son olaylar, dünya çapında geçen yüzyılın en büyük doğrultu atımlı fay depremlerinin kapsamına giriyor.
“Bu en kötü durum senaryosu”
University College London’da Deprembilim Uzmanı Dr. Stephen Hicks de depremin büyüklüğüne dikkati çekerek şunları söyledi:
Dün sabahın erken saatlerinde bu depremi gördüm, büyüklüklerini gördüm. Derinliği gördüm, yerini gördüm ve bunun kötü olacağını düşündüm. Bu, en kötü durum senaryosu. Bu, özellikle kötü bir deprem çünkü sığ derinlikte meydana geldi, yani yüzeyin yaklaşık 10 kilometre altında. Bu, sarsıntının çok güçlü olduğu anlamına gelir. Çünkü sismik dalgalar veya titreşimler yüzeye ulaştığında, enerjinin dağılması için yeterli mesafe yoktur.
“Hasarın büyük boyutu ve şiddetli sarsıntının nedeni…”
Hicks, depremin hissedilme mesafesinin 1.000 kilometre civarında olabileceğini belirterek “Bence hasarın büyük boyutu ve şiddetli sarsıntı, kırılan faydan ve Türkiye’deki çoğu fayın bu şekilde kırılmasından kaynaklanıyor. Fayın iki yanındaki iki blok kayayı birbirine doğru yatay olarak hareket ettiriyor.” dedi.
“Büyük artçı şoklar için halen bir ihtimal var”
Bölgede meydana gelebilecek artçı şoklara işaret eden Hicks, şöyle konuştu:
Önümüzdeki haftalarda ve aylarda onlarca, binlerce, belki yüzlerce, yüz binlerce artçı şoklar bekleyebiliriz. İyi haber şu ki; bunların çoğu küçük olacak ve muhtemelen hissedilmeyecek bile. Ancak daha büyük artçı şoklar için halen bir ihtimal var.
Hicks, öte yandan bu artçı şokların meydana gelme hızının zaman içinde üstel bir şekilde düşeceğini vurgulayarak, “Normalde dünyadaki çoğu depremde, ortalama olarak en büyük artçı şok, ana şoktan bir birim daha küçüktür. Bu nedenle en büyük artçı şokun 6,8 büyüklüğünde olmasını bekleyebilirdik.” diye konuştu.