Babıali’nin son süvarisi veda etti

Mert İnan – Türkiye’nin ilk savaş muhabirlerinden olan ve birçok savaş bölgesinde defalarca ölümle burun buruna gelen gazeteci Ergin Konuksever (85) dün sabah çoklu organ yetmezliği nedeniyle yaşamını yitirdi. Deniz Gezmiş’in parkalı fotoğrafını çeken foto muhabiri olarak bilinen Konuksever, bir röportajında “O parkayı Deniz’e ben vermiştim” demişti. Duayen gazeteci Konuksever, bugün Levent Camii’nde ikindi vakti kılınacak namazın ardından Feriköy Mezarlığı’nda toprağa verilecek.

Meslek yaşamı boyunca sayısız habere imza atan Konuksever, ardında, yarım asırlık arşiv haber ve fotoğraf mirası bıraktı. Levent’te adeta müzeyi andıran evinde emekliliği sonrasında da gazetecilerin arşiv ve bilgisinden yararlanmak için kapısını çaldıkları Konuksever, 1937’de Samsun’da doğdu. Konuksever, Şişli Terakki Lisesi’nin ardından İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsü’nden mezun oldu. 1956 yılında Ahmet Emin Yalman’ın çıkarttığı Vatan gazetesinde mesleğe adım attıktan kısa süre sonra savaş muhabiri olarak birçok farklı ülke ve bölgede görev yaptı.

‘O fotoğrafla veda’

Yeni Sabah, Hürriyet, Akşam, Günaydın, Cumhuriyet, Milliyet gazetelerinde uzun yıllar savaş muhabiri olarak görev yapan Konuksever, çeşitli ülkelerdeki savaşlarda tarihi fotoğrafları çeken isimdi. 27 Mayıs ihtilali, 22 Şubat ve 21 Mayıs hareketinin içinde yedek subay olarak bulundu, Kurmay Albay Talât Aydemir’in basın sözcülüğünü yaptı.

Devrimci öğrenci lideri Deniz Gezmiş’in yakın dostu olarak 1968 kuşağı öğrenci eylemlerini yakından takip eden Konuksever’in çektiği, tarihe geçen fotoğraf ise Gezmiş’in parkalı fotoğrafıydı. Konuksever, yıllar sonra o fotoğrafın hikayesini şöyle anlatmıştı: “NATO’da görev yapan çok subay arkadaşım vardı. Parka getirirlerdi bana. Bende birkaç tane olurdu, biri de Deniz’in payına düştü! 17 Mart 1971’de Deniz’i aylar sonra görmüştüm. Birkaç cümle konuşmak istedim ama onu hızla götürdüler. Sadece deklanşöre basabilmiştim. Çektiğim fotoğraf ile aslında Deniz’e veda etmişim. Parkasının içinde dimdik duruyordu. Şimdi bu fotoğrafa baktığımda boğazım düğüm düğüm oluyor.”

Gazeteci Konuksever aynı zamanda, Mahir Çayan’ın Kızıldere’de öldürüldüğü gün üzerinde bulunan mavi kazağı veren kişiydi. Usta gazeteci, o günleri ölümünden önce şu sözlerle anlatıyordu: “Cezaevinde ziyaret ettiğim Mahir Çayan’a verdiğim mavi renkli kazağın öyküsü daha trajiktir. Üşüdüğü için verdim. Kızıldere’de öldürüldüğünde üzerinde o kazak vardı, delik deşik olmuştu.”

Rumların eline geçti

Takvimler 20 Temmuz 1974’ü gösterdiğinde Kıbrıs’a çıkarma yapan deniz piyade birlikleriyle adaya ilk ayak basanlardan biri de Konuksever’di. Kıbrıs’ta harekatın birinci günü ağır yaralanarak Rumlar’ın eline düştüğünde yanında bulunan arkadaşı Adem Yavuz tedaviye getirildiği hastanenin bahçesinde Rum askerler tarafından karnından vurularak şehit edilecekti. Duayen gazeteci, Kıbrıs’ta başından geçenleri ise, şöyle dile getirmişti:

“Vurulduktan sonra ateş kesilmişti. Fotoğraf makinelerim ve filmlerime el koydular. Ben kumaş yırtılması gibi bir ses duydum fakat vurulduğumun farkında değildim. Kurşun omzumdan çıkmıştı. Bir havlu getirerek Cengiz Kapkın’a verdiler, omzuma bastırması için. Cengiz havluyu bastırıp geri çektiğinde kıpkırmızı olmuştu. Vurulduğumu o zaman anladım.  Beni tekerlekli sedyeye aldılar. Adem ve Cengiz’de hiçbir şey yoktu. Hastanenin bir personeli ‘Türk gelmiş, Türk gelmiş’ diye bağırınca sedyenin başına toplanıp beni yumruklamaya başladılar. Adem’i görünce şaşırdım çünkü ona bir şey olmamıştı.

On gün konuşmadı. On gün sonra ‘Abi kaçalım, bizi öldürecekler’ dedi. Rum doktor onu kurtarmak için beş kez ameliyat etmişti. Bir Kızılhaç teşkilatı gelip bizi buldu. Adem’le helalleştik ve onu alıp götürdüler. Uçakla Adana’ya sevk etmişler ama maalesef kurtarılamadı.”

Konuksever, ölümünden önce bir söyleşide savaş muhabiri genç meslektaşlarına, “Maalesef bu işin doğasında ölmek de var. ‘Aman ölürüm’ diye sakınır, kendini kollamaya çalışırsan bir iş yapamazsın. Ben bugüne kadar kendimi hiç kollamadım” sözleriyle seslenmişti.

Ergin Konuksever (sol başta masada oturan) Milliyet’in efsane kadrosuyla…

Konuksever, Deniz Gezmiş’in bu fotoğrafıyla hafızalara kazındı. 

‘Hepimizin ortak değeriydi’

Tunca Bengin (Milliyet gazetesi yazarı): “Gazetecilik tarihe tanıklık etmektir. Her gazetecinin de bu anlamda kendince anıları vardır. Ama bir de her gazetecinin imrenerek baktığı, hafiften kıskandığı olaylar ve tanıklıklar söz konusudur. Onlar da bizim mesleğin kutup yıldızı, onu yaşayan üstadlarımız da her gazetecinin rol modelidir. Ergin abimiz işte böyle bir gazeteciydi. Bizim kuşağımızın rol modeli, babası, abisi, arkadaşıydı, kısacası hepimizin ortak değeriydi. Gözüpek gazeteci denildiğinde akla gelen ilk isimdi. Dosdoğru bir adamdı. Hem gazeteciliği hem de insanlığıyla efsaneydi…O’nu çok özleyeceğiz…”

‘Şövalye ruhluydu’

Namık Koçak (Gazeteci): “Milliyet’te bir araya gelmiştik. 47 yıldır ilişkimiz sürüyordu. Kız istemeye bile beraber gittiğim, nikahımda yanımdaki isimdi Ergin abi. Gözünü budaktan sakınmaz, ‘Gazeteci uzaktan seyretmez’ diyerek, her olayın içine girerdi. Gazeteci olarak son 60 yılda yaşanan tüm büyük olayların içinde yer almıştı. ‘Adam gibi adam’ tanımının hakkını veren kişiydi. Şövalye ruhluydu. Herkesten farklıydı Ergin abi.”

‘O ikinci babamdı’

Coşkun Aral (Gazeteci): “1974 yılı meslek hayatımın başlangıcı ve ülke tarihimizde Kıbrıs Barış Harekatı’nın en önemli olay olduğu bir yıldı. Kıbrıs’taki harekatta Türkiye’yi gazeteci olarak temsil eden çok başarılı foto muhabiri ustam Ergin Konuksever’in, o dönemde çalıştığı Günaydın gazetesinden itibaren izinden gittim.  Eksikliğini hissedeceğiz.”

 ‘Unutmayacağız’

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nden yapılan açıklamada ise “Gazeteci ve foto muhabiri olarak uzun yıllar başarıyla görev yapan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin de önceki yönetim kurulu üyelerinden, Onur Kurulu başkanlarından Ergin Konuksever’i kaybetmenin üzüntüsü içindeyiz. Ailesinin ve basın topluluğumuzun acısını paylaşıyoruz” denildi.

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir