Ayşe Özdemir – ABD’de bilgisayar çağının sembolü “Silikon Vadisi”yse, bizde de daktilo çağının simgesi efsanevi adıyla Babıali’ydi. Ulusal gazetelerin merkezi Cağaloğlu’ndaydı. Gazeteciler, Sirkeci’den Babıali Yokuşu’nu çıkarak Cağaloğlu’ndaki gazetelerine ulaşır ve daktiloların başına geçip haberlerini, yazılarını yazarlardı. O daktilolar, Sirkeci’de dükkânları bulunan ustalar tarafından bakılır, tamir edilirdi.
Semtteki iki dükkândan biri İtalyan asıllı Giovanni ustaya aitti. Vefa’da oturan Özaktaç ailesinin oğlu Hayrettin de çocukken yaz tatillerinde daktilo tamirciliğini öğrenmesi için ailesi tarafından Giovanni ustaya emanet edilmişti. Hayrettin Özaktaç, 1967’de 14 – 15 yaşındayken çıraklıktan başladığı daktilo tamirciliğini bugüne kadar sürdürdü. Tamir ettiği yüzlerce daktiloya yeni hayat verdi. Ama artık daktilo devri bitti.
Özaktaç, buna rağmen Sirkeci’deki dükkânında çok nadir de olsa getirilen daktiloları tamir ederek mesleğini sürdürüyor. Bu işin İstanbul’daki son temsilcisi. Kendisini Sirkeci’nin o eski hanlarından birinde ziyaret ettiğimizde, merdivene yayılan daktilo sesini duyunca nostaljiye kapıldık.
Kohen’den Halit abiye
Sami Kohen, dünya haberlerini Milliyet okurları için daktiloda yazıyordu.
Hayrettin usta, 1970’lerde, 1980’lerde Cağaloğlu’ndaki tüm gazetelerin daktilolarının bakımlarını yaptıklarını anlatıyor: “Sıra sıraydı gazeteler… Dükkânda bir çizelgemiz vardı, hangi hafta sonu hangi gazeteye gideceğimizi yazar ve ardından gidip daktiloların bakımını yapardık. Mesela Milliyet’te alt kattaki matbaanın yanına tezgâhı açar, köşe yazarlarının ve haber yazanların yukarı katlardan getirilen daktilolarının bakımını yapardık. Sami Kohen’in, Halit Kıvanç’ın, Hasan Pulur’un daktilolarını temizler, kontrol ederdik. Bizim Vefalı, Halit abinin Fatihli olması nedeniyle onunla dostluğumuz da vardı. Benim biraderin Tahtakale’de daktilo ithal edip sattığı bir dükkânı vardı. Halit abi daktilo alacağı zaman kol kola girer, biraderin dükkânına giderdik. Muhteşem bir insandı. Olivetti marka daktiloyu tercih ederdi, A klavye kullanırdı, iki parmakla çok da hızlı yazardı.”
Ecevit’ten Selim İleri’ye
Bülent Ecevit seçim gezilerinde bile daktilo kullanırdı.
1974 – 2002 yılları arasında dört kez başbakanlık yapan, yoğun siyasi yaşamı içinde şiir de yazan Bülent Ecevit de daktilolarını tamir için Hayrettin ustaya yollarmış: “İktidarı sırasında 4 Erika marka daktilosunu getirdiler, hepsi F klavyeydi. Ama Ecevit, A klavye kullanıyordu. Bu nedenle tüm harfleri söküp yeniden dizerek A klavye yapardık.” Ünlü yazar Selim İleri de daktilo tutkunları arasındaymış: “Selim İleri de daktilo kullanırdı, onun daktilosu tam antikaydı, siyah, eski çanta daktilolardandı. Bana bakım için daktilosunu yollamasının yanı sıra yazdığı kitaplardan da gönderirdi.” (Selim İleri bir röportajında da babasının yıllar önce Zürih’ten aldığı daktiloda yazmayı sevdiğini söylemiş). Ayrıca arzuhalciler, avukatlar ve adliye görevlileri de Özaktaç’ın düzenli müşterileri arasındaymış.
Selim İleri birbirinden duygulu romanlarını daktiloda yazdı.
O ses artık duyulmuyor
Ne var ki Cağaloğlu’nun vazgeçilmezi daktilo sesi bir an gelir duyulmaz olur, ki o ses Hayrettin ustaya göre bir şarkı gibidir, müziktir, ritmi vardır. Usta diyor ki; “Babıâli’nin havasında daktilo sesi vardı. Ama o ses 20 yıl kadar önce sustu, çünkü daktilo çağı kapandı. Dünyada da kullanan kalmayınca üreten de kalmadı. Zaten Türkiye’de hiçbir zaman daktilo üretilmemişti. Türkiye hep ithal ediyordu. En son Bulgaristan üretiyordu, o da kapattı. Ruslar bilgisayar kullanımına geçildikten sonra bir ara bilgiler sızıyor diye yine Bulgaristan’dan daktilo aldı ama artık o da kalmadı. Daktiloya talep olmayınca devir bitti. 70’li, 80’li yıllarda günde 20 – 30 daktilonun bakımını yapardım, şimdi ayda bir tane ya geliyor ya gelmiyor, mesleğimiz tarih oldu. Hâlâ hobi olarak daktilo kullanan, o sesi seven az sayıdaki insan da belli bir yaşın üstünde.”
‘Dünya bilgisayar çöplüğüne döndü’
Hayrettin Özaktaç, “al, kullan, bozulunca at” şeklindeki günümüz anlayışı nedeniyle dünyanın bilgisayar çöplüğüne dönmesinin üzüntüsünü yaşıyor: “Kullanıcıların çoğu bilgisayarları bozulunca tamir ettirmeye yanaşmıyor. Çünkü bilgisayarı yenilemede kullanılacak malzemeler çok pahalı. Bu nedenle tamir ettireceğime yenisini alırım deyip, bilgisayarlarını atıyorlar. Her yer bozuk, kullanılmayan bilgisayarlarla doldu. Filmlerde gördüğümüz kâbus gibi sahneler gerçek oldu. Ama ben hiç daktilosunu çöplüğe atan görmedim. Çünkü bozulan daktilo tamir ettirilir. Bir daktilo bakımı yapıldığı sürece de çok uzun zaman kullanılır.”