Samsun deplasmanı sonrası Galatasaray için bir övgü yazısı da yazabilirdim. Ne de olsa son iki maçına geriye düşerek başlamış, üç puan ve iyi oyuna rağmen taraftarlar için gergin geçen iki 90 dakikadan sonra, dün 10 dakikada iki gol atıp maça başladı. Lafı buradan iyi giden şeyleri överek devam edip bitirmek de var ama gerçekçi olup eksikleri konuşmak daha iyi olmaz mı?
Galatasaray ilk yarı iki farkla öne geçtikten sonra oyunu rölantiye aldı, rakibinin topla oynamasına müsaade etti. Ama topsuz oyundaki zaafiyetleri sebebiyle de rakibi gereğinden fazla kendi yarı sahasına davet etmiş oldu. Özellikle merkezde Demirbay rakibe temas, tempo ve sertlikte eksik kalınca tüm yük Torreira’nın sırtına biniyor. Kerem Aktürkoğlu ise belki de yaşadığı mental dalgalanmaların etkisiyle dün iyi bir maç çıkarmadı. Özellikle yaptığı top kayıpları hem takımın hücumlarının olgunlaşmadan atmosferde kaybolmasına hem de rakibe kontra şansına yol açıyor.
Bu Galatasaray’ı umarım orijinal beksiz gördüğümüz son maçtır. Berkan da Kaan da elinden geleni yaptılar ama Kaan’a asıl ihtiyacın olduğu yer, orta saha… Tam da söylediğim, merkezdeki boşlukları kapatmak, Torreira’ya oyun içinde nefes aldırabilmek için. Bir diğer sıkıntı da her iki oyuncunun da bekte ofansif katkısının düşük olması. İkisi de ileri çıkmakta tereddüt yaşadıkça hem Galatasaray kanatları zorlandı hem de Samsun kanatlarını çok daha rahat çıkardı.
Derseniz ki, “Keşke biraz da övgü okusaydık”, size taraftarın Kerem’e sahip çıkışını, Muslera’nın ligin en iyi kalecisi olduğunu, Mertens’in ön bölgede nasıl tutkal olduğunu, Barış’ın sadece oyununu değil oyun aklını da geliştirdiğini, küstü denilen Nelsson’un azmi ve disiplinini de uzun uzun anlatabilirdim. Ama dedim ya, bu gerçekçi bir eksikler yazısı ve finali de öyle olmalı; sol bek…