Neyse ki geçen kış buruk izlediğimiz Dünya Kupası gibi bir organizasyonu bu kez yaşamayacağız.
Bu yaz Avrupa Şampiyonası’nda biz de varız…
Kolay olmadı. Dolambaçlı yollardan geldik…
Garip garip maçlar oynadık.
Bursa’da biz kaçırdık Hırvatlar yendi…
Letonya’da son saniyede galip geldik…
Evimizde Ermenistan’a puan verdik…
Eyvah derken Hırvatistan’ı deplasmanda yendik. Hem de Modriçli dünyanın en iyi orta sahasına sahip bir takımı neredeyse ezdik geçtik…
Bir de arada hoca değişti. Bunu da unutmayalım…
Yani Alman disiplininden, İtalyan savaşçılığına, kora kor defans anlayışına geçtik…
Normalde bu değişiklik ilk maçta tutmaz, ama bu kez tuttu.
Ayrıca Montella, Kuntz’un getirmek istediği disiplini de devre dışı bırakmadı. Kendi oyun anlayışı ile kokteyl yaptı.
Hırvat maçında defansa Samet’i koydu hepimiz şaşırdık. Orta alanı Salih ile İsmail’e bıraktı. Hepimiz tavana baktık. Forvete sadece Barış’ı koydu “Ne yapıyorsun hoca” dedik.
Bu değişiklikler de tuttu.
Aslında biz o maçta Avrupa Şampiyonası’na gittik.
Eh şimdi Hırvat maçını geçen takımımızın Letonya’ya takılacağını düşünmek biraz saflık olurdu.
Ama tabii ki kolay olmadı.
Çek bir Letonya’dan beri bu adamlarla başımız dertte.
Bariz bir Letonya takıntımız var.
İlk yarıda bir top direkten döndü. Bir gol sayılmadı. Üç net pozisyon kaçtı.
Letonya üstümüze gelemedi. Hafif gelir gibi oldular eski maçları hatırladığımız için onda bile yüreğimiz ağzımıza geldi. Aslında sahaya çıkan kadroya bir şerh koymak istiyorum.
Barış Alper özellikle deplasman maçlarında daha rahat oynayan bir futbolcu. Kapalı defanslarda sıkıntı çekiyor. Kendi takımında da durum böyle. Oraya daha mücadeleci, kısa alanda daha hareketli Bertuğ ya da buram buram tecrübe kokan Cenk olabilirdi. Bir de solda Eren Elmalı.
Çünkü sol kanat hiç işlemedi. Eren driplingi daha çok seven dikine gidebilen oyuncu. Cenk’te hiç birisi yok.
2. yarı tam bir şenlik vardı. Montella Cenk’i değiştirmedi. Onun yerine Ferdi’yi oyundan alıp yerine Zeki’yi koydu.
Zaten bizim dediklerimiz olsa hoca biz olurduk. Yani bazen boş boş konuşup yazıyoruz.
Yunus olağanüstü bir gol attı. Asist ise ilk yarıdan salladığım Cenk’ten geldi. Yunus Adana Demirspor günlerine Konya’da geri döndü. Belli ki İngiltere yaramış.
Ama sonra kabusumuz başladı. Nabzımız arttı, şekerimiz yükseldi.
O dakikaları kazasız geçirince Samet’in muhteşem asisti (hem de solla), Cenk’in şık kafa vuruşu işi bitirdi.
Sonrasında şov yaptık.
Cenk için iki kelam yazmak lazım. Adamın her duyusu golcü. Yeter ki aradığı ortamı bulsun.
Bu iş Konya’da bitti.
Montella’ya kocaman bir teşekkür.
Ve son iki maçı göz önünde bulundurursak; Samet, Abdülkerim ve tabii ki İsmail.
Allah sizi nazarlardan saklasın.
Biz sizden sonuna kadar razıyız.
Bu arada benim iki dokunulmazım var. Biri Arda Güler, diğeri Kerem Aktürkoğlu… Şimdi bunlara bir de İsmal Yüksek’i ekledim.
“Sen nasıl bir topçusun kardeşim” diyelim yazıyı bitirelim…