Bebeklik döneminde sağlıklı bağırsak florasına sahip olmanın ilerleyen yaşlarda pek çok fayda sağlayabileceğini biliyor musunuz? “Ağaç yaş iken eğilir” atasözünü, “Bağırsak florası erken yaşta beslenir” olarak yorumlamak yanlış olmaz.
İnflamatuar bağırsak hastalıkları (İBH) günümüzde sıklığını giderek artırıyor. Bu küresel artışın ise net bir açıklaması yok, genetik ve çevresel faktörler söz sahibi. Crohn hastalığı ve ülseratif koliti içerisinde barındıran, kronik inflamasyonla ilişkili olan bu hastalıkta beslenmenin önemli bir rolü var. Özellikle yaşamın ilk yıllarında hassas olan bağırsaktaki bakterilerin rolü büyük. Peki sağlıklı bağırsak florasına sahip bebekler, ilerleyen yıllarda bu riski ne kadar azaltabiliyor?
Hastalık riski
Yüksek fruktozlu mısır şurubu tüketimi, yüksek yağlı beslenme gibi etkenlerin hastalık riskini artırabileceğine araştırmalar var. GUT Dergisi’nde yayımlanan bir çalışmada, beslenme ve inflamatuar bağırsak hastalıkları arasındaki ilişki erken dönemde değerlendirilmiş. Bir yaşından itibaren 81 bin 280 çocuğun verilerinin değerlendirildiği bu araştırmada; ebeveynlere, çocukların 12-18 ve 30-36 aylık beslenmeleri hakkında sorular sorulmuş. Doğumdan çocukluk ve ergenliğe kadar verilerin analiz edildiği araştırmada sonuçlar şaşırtıcı değil. Bir yaşında; yüksek sebze tüketimi genel olarak azalmış hastalık riski ile ilişkili bulunmuş. Bir yaşında düzenli balık tüketiminin başlaması, düşük tüketime kıyasla yüzde 54 daha düşük ülseratif kolit riskiyle ilişkilendirilmiş. Yüksek miktarda şekerli içecek tüketiminin yüzde 42 oranında artan İBH riskine sebep olduğu da sonuçlar arasında. Bunlar Akdeniz tipi beslenmenin, işlenmiş ve katkı koruyucu içeren gıdalardan uzak durmanın hem genel sağlığı hem de bağırsakları koruyucu etkisini gösteriyor.
Sessiz katile dikkat!
İşlenmiş gıdaların en tehlikeli alt başlığını endüstriyel işleme yönteminin yer aldığı ‘ultra işlenmiş gıdalar’ oluşturuyor. Katkı-koruyuculu içecekler, birden fazla işleme tabi tutulan et ürünleri, yarı hazır dondurulmuş ürünler bu gruba dahil edilebilir. Bu gıdaları üretmenin amacı; dayanıklı ve tüketime hazır, düşük maliyetli ürünleri oluşturmak ve diğer besin gruplarıyla yer değiştirmelerini sağlamak. Genellikle yüksek düzeyde şeker, yağ ve tuz içeriyor, vitamin ve lif içeriği ise yok denilecek kadar az.
Bu gıdalar ve bağırsak floramız üzerindeki etkilerine dair araştırmaların artışa geçeceğini söyleyebilirim. Güncel raporlara göre; ABD’de ortalama bir yetişkinin diyetinin yaklaşık yüzde 60’ında, çocukların ise yüzde 70’inde işlenmiş gıdalar yer alıyor. Araştırmacılar, bu durumun önceki yıllarda fark edilmeyen, hipertansiyon gibi yeni ‘sessiz’ katil olabileceğinin altını çiziyor.
The American Journal of Medicine dergisindeki çalışmada; maltodekstrin, glikoz veya fruktoz şurubu gibi farklı katkı maddelerinin, inflamatuar bağırsak hastalıklarında daha yüksek miktarda bulunan bakteri türleri ile mukoza tabakasını etkileyebileceğini belirtiyor. Bozulmuş mukoza tabakası pek çok hastalığa davetiye çıkarırken, özellikle genç yetişkinler arasında kolorektal kanser vakalarında belirgin artışlar olduğunu da hatırlatmakta fayda var.
British Medical Journal’daki araştırmada, işlenmiş gıdaların tüketimi ile ülseratif kolit ve Crohn hastalığı gibi inflamatuar bağırsak hastalıkları (IBD) arasında bir ilişki olduğunu gösteriyor. Araştırmada, günde beş veya daha fazla porsiyonda ultra işlenmiş gıda tüketenlerin günde bir porsiyondan daha az tüketenlere oranla inflamatuar bağırsak hastalığı geçirme riski yüzde 82 daha yüksek bulunmuş.