ADI SEÇİM AMA!

Yerel seçimlere 4 aydan az zaman kaldı…

Siyasi partiler adaylarını belirlemeye başladı…

Görünüşte adayları birtakım kurullar seçer, mülakat vs. yapılır. Ama herkes bilir ki, tek ve nihai belirleyici genel başkandır.  En çok oyu alabilecek ve genel başkana bağlılığı tartışmasız kişi aday olarak belirlenir.

Belirlenen aday yalapşap bir vaatler listesi hazırlar, halkın önüne çıkar.

Kimse halka bir önceki belediyeden memnun olup olmadığını, nasıl bir belediyecilik istediğini, hangi tesislere ihtiyaç duyduğunu vs. sormaz.

Adayın vaatleri zengindir. Ama çoğunu tutmayacaktır. Halk da bunu bilir. Ama diğer adayların da farksız olduğunu düşünerek:

“Bizim partiden olsun da varsın tutmasın, çalacaksa bizimki çalsın” diyerek oyunu ona verir.  Başkan adayları vaatlerinin arasına rant yağması vaadini sıkıştırır. Şehir rantından herkese bir tutam koklatılacağı vaadi gözleri görmez eder. Şehir yağmasına açtığı kapılar, adayın seçilme şansını arttırır. Bu şekilde fakir halkın da iştahı açılır, gözü boyanır.

Sonuç mu? Şehirlerin perişan haline bakın anlarsınız. Bilinçli bir halkın iradesiyle, demokratik usullerle seçilmiş belediyeler yönetse Türkiye’de şehirler bu hale mi gelirdi?

FİLİM

Yerli film ve dizilerdeki savaş sahneleri yabancı filmler kadar başarılı…

Ancak göz tırmalayan bir şey var…

Cephede düşmanla boğuşan asker ve subayların üzerindeki giysiler hep pırıl pırıl…

Ne eskiyor ne yırtılıyor, ne tozlanıp çamurlanıyor…

Saçlar ve makyajlar da hiç bozulmuyor.

Anlaşıldığı kadarıyla kostüm kiralayan bir şirket var.

Ve:

– Bu giysileri nasıl verdimse öyle isterim, diye şart koşuyor.

Ve bizim askerler cephede savaşırken elbiselerini temiz ve ütülü tutmaya özen gösteriyor!

Bir tuhaflık da tarihi Osmanlı filmlerindeki giysilerde. Malum… Osmanlı’nın ilk dönemlerine ilişkin elde ne resim ne heykel, ne çizim, ne elbise vardır. Peki o döneme ait filmlerdeki kıyafetler neye göre çiziliyor? Giysilerin şıklığına bakarsanız… Galiba bu yılın İtalyan modasına göre!

ANADOL

Yıllarca milletvekilliği… Bir yıl Barış Davası’ndan hapislik… Geri kalan zamanlarda yazarlık… Hayatı kâh renkli, kâh gri serüvenler içinde geçen Kemal Anadol’un son şiiri…

NEFES NEFESE

İki maraton koştum

Seksen yılda

Dörtte biri geçti parlamentoda

Meyhaneleri dolaştım

Hapishanelere girdim çıktım

İnişli çıkışlı yollarda

Virajlarda rampalarda

Nefes nefese

nefes nefese

Sıra dinlenmeye gelmişken

Ve merdivenlerden inerken

Hastaneler çıktı karşıma

Şeker tansiyon diyaliz

Çok şükür belleğim temiz tertemiz

Yürüyorum ince yolda

Yürüyorum sona doğru

Ciğerlerim sağlam

Sağlam olmasına da

Nefes nefese

nefes nefese

ASANSÖR

Asansörlerin güvenilir olmayışı konusundaki yazımız üzerine bir uzmandan gelen bilgi notunu paylaşalım:

“Asansör konusunda Sanayi Bakanlığı’nın çok sıkı denetimi var. Yapım standartları Avrupa Birliği ile eş zamanlı uygulanan EN standartlarıdır. Mevcut asansörler ayda en az 1 kez zorunlu bakıma, senede 1 kez de A TİPİ onaylanmış kuruluşlarca yıllık kontrole tabii tutulmaktadır. Kontroller sonucu uyarı etiketleri yapıştırılır. Eğer etiket sarı kırmızıysa güvensiz demektir. Mavi yeşil ise güvenli bir asansördür, Kazaların çoğu bu güvensiz asansörlerin kullanılmasından kaynaklanır. Sarı ya da kırmızı etiketli asansörler 60 gün içinde mavi veya yeşil etiket alır hale getirilir. Aksi takdirde tesisin elektriği belediyeler tarafından kesilir ve mühürlenir.

Bugün asansör firması açmak isteyenler CE, ISO, TSE, HYB gibi 10’a yakın belge almak zorundadır.

Firmada çalışacak işçilerinin mesleki eğitim almış olması gerekir.

Ülke çapında şu anda 600 bin asansör çalışmaktadır.

Eğer kurallara uyulursa asansör kazaları sıfıra indirilecektir.”

TEZKAN

Mehmet Tezkan arkadaşımız İyi Parti’ye isim takmış:

“Ne istediği belirsiz parti.”

Bu satırlar yazılırken partinin genel idare kurulu toplanmıştı.

Ne karar alacak diye merak edenler vardı. 50 üyesi de genel başkan tarafından seçilen bir kurul ne karar alabilirdi?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir