Astro Bot’un duyurulmasından bu yana hatta oynadığım ilk saatlerde bile “bu oyuna ne gerek var, neden durduk yerde yine teknoloji demosu oynatıyorlar?” diye sorup durdum. Ancak birkaç saat oynadıktan sonra oynadığım şeyin demo değil, her şeyiyle bitmiş tam bir oyun olduğunu fark ettim ve büyük bir keyif aldım oyundan. Aslında temeline baktığımızda daha öncesinde PlayStation 5’in çıkışında olan Play Room ile aynı mantığa sahip birçok şey ancak çok daha büyük ve uğraşılmış bir yapım var karşımızda.
Dediğim gibi oyun aslında Play Room’da gördüğümüz gibi üç boyutlu bir platform oyunu. Biribirinden farklı temaya ve tasarımlara sahip bölümler var ve hepsinde amacımız platformları başarılı bir şekilde tamamlayıp kayıp robotları bulup bölüm sonuna ulaşmak. Toplamda 300 adet robot bulunuyor ve bu bulduğunuz robotlar sizin asıl eviniz diyebilceeğimiz ana bölgede çeşitli görevler yapıyorlar. Pikmin mantığında olduğunu söyleyebiliriz. Çeşitli ödüller, süprizler gibi nesneleri toplamak için bu robotları kullanyorsunuz. Gitmiş olduğunuz haritanın son boss’unu da yine robotlarla açıyorsunuz. Oyun 5 farklı gezegen sisteminden oluşuyor. Her sistemin içerisinde de ortalama 5 farklı gezegen yani 5 farklı bölüm bulunuyor. Ayrıca bazı sürpriz bölümler de yer alıyor. Kısaca yıllardır alıştığımız bu işin en başından beri yapıldığı şekliyle güzel basit bir platform oyunu var karşımızda.
Bölümler de aslında hepsi aynı mantıkta ama farklı kozmetikte diyebiliriz. Zıplama ve vurma olmak üzere iki temel yeteneğiniz var. Ancak her bölüm içerisinde farklı bir alet kazanarak o bölümü diğer bölümlerden ayıran yanların tatmış oluyorsunuz. Bölümleri bitirmek yaklaşık 10 dakika uzunluğunda ve gayet eğlenceli olduğunu söyleyebilirim. Burada tek eksi notum şu oldu: Zorluk. Açıkçası ben çok daha meydan okuyan Mario Wonder tarzında yeri geldiğinde beni sinir edecek bölümler beklemiştim ancak üçüncü sisteme gelene kadar ufak bir zorlanma bile yaşamadım. Sonrasında oyun daha da keyifli hale geldi ama keşke bu zorluk biraz daha erken gelseydi. Ha tabii bunu net bir eksi olarak söyleyemem çünkü ikinci sistemden itibaren sürpriz bölümler ciddi anlamda zorlayıcı. Dediğim gibi zorluk çok güzel bir şekilde dengelenmiş. Güzel bir şekilde artışta ancak keşke bu artış ikinci sistemden başlasaydı.
Bahsetmeden geçemeyeceğim bir diğer detay ise sürprizler. Astro Bot, PlayStation’ın ikonik oyun serilerinden biri olduğunu ve olacağını bu oyunda bizlere gösterdi. Çünkü neredeyse tüm ikonik PlayStation oyunlarının karakterlerinin Astro Bot şeklinde oyunda görüyoruz. Bu da aslında seriyi ikonikleştiren ve Mario kadar olmasa da bir altına yazabileceğimiz bir karakter haline getiriyor. Yıllar sonra PlayStation’ın direkt kendi markası ve karakteri olarak tanıtabileceği, oyunun tarzıyla tepeye yazabilecğimiz bir seriye kavuşması beni çok mutlu etti. Umuyorum ki PlayStation bu karaktere direkt bir marka olarak yaklaşır ve hem farklı türde oyunlarını görürüz hem de çeşitli ürünlerle koleksiyonluk eşyalar olayına da giriş yapar.
En önemli nokta ise tabiiki DualSense’in yeni nesil teknolojileri. Play Room şu ana kadar DualSense’in özelliklerini en iyi hissettiren ve en iyi deneyimleten oyunuydu. Artık o koltuk Astro Bot’a devredildi. Oyunda yürüdüğünüz zeminden, hava durumuna; kullandığınız silahtan, silahın zorluğuna kadar her şeyi kontrolcü ile hissedebiliyorsunuz. Gerçekten de DualSense açık ara bu oyun neslinin en iyi teknolojisi. Astro Bot gibi kaliteli bir yapımda bunu bu kadar derinlemesine hissetmek de büyük bir keyif.
Sonuç olarak Astro Bot bence müthiş bir serinin başlangıcı. Sonunda bir şeylerin demosu olmaktan kurtulup kendi “tam” oyununa kavuşmasına çok sevindim. Sizlere de eğer üç boyutlu platform oyunlarını seviyorsanız kesinlikle tavsiye ediyorum. Fiyat kısmı sizin karar vereceğiniz bir iş ancak Astro Bot hem yetişkinlerin hem de küçük yaştaki oyuncuların rahat rahat oynayabileceği eğleneceği bir yapım. Puan vermeyi sevmem ama bu oyun için istisna yapıp 10 üzerinden 9 puan veriyorum.