Efnan Atmaca – Klasikler hiç eskimez. Her dönem her toplum içinde hep karşılığı vardır. Victor Hugo’nun “Sefiller”i de onlardan biri. Bu ölümsüz roman yıllar içinde çok kez sahneye, perdeye uyarlandı. Şimdi de Ankara Devlet Tiyatrosu’nun İpek Atagün Gezener’in imzasını taşıyan rejisiyle sahnede. 30 ve 31 Ağustos’ta da İstanbul’a AKM’ye konuk olacak. “İlk adalet, insanın kendi vicdanıdır” diyen “Sefiller” ailesine ekmek götürebilmek için hırsızlık yapan ve bu yüzden kürek mahkûmiyetine çarptırılan Jean Valjean’ın hikâyesini konu alıyor. Aldığı ağır cezanın bedelini ömrü boyunca ödeyen Valjean’ı merkezine alan roman yoksulluğu, toplumsal adaleti ve dayanışmayı anlatıyor. Ankara Devlet Tiyatrosu rejisinde Hugo’nun “Bir ermiş olmak istisnadır, dürüst bir insan olmak kuraldır. Yanılın, gücünüzü kaybedin, günah işleyin ama dürüst olun” sözünün altını çiziyor. Gezener’le klasikleri ve “Sefiller”i konuştuk.
■Klasikleri sahnelerken modernleştirme ya da aslına sadık kalma tavrını konuşmak isterim. Siz hangisini daha uygun buluyorsunuz? “Sefiller”i sahnelerken nasıl bir yöntemin doğru olacağını düşündünüz?
Sanırım modernleştirmeyi daha uygun buluyorum, yaşadığımız çağa uyumlanmasını tercih ediyorum. Ve aslında klasikler zaten modern geliyor bana. Çünkü hangi zamanda yazıldıklarından bağımsız olarak onları büyük ve özel yapan her dönemde karşılıklarının olması. Dolayısıyla belki sahneleme tekniği açısından modern bir yaklaşım tercih ediyorum demek daha doğru olabilir. Çağdaki karşılığının ne olduğunu, günümüzde nasıl göründüğünü, okunduğunu ve nasıl görülebileceğini daha çok değerlendirmeyi tercih ediyorum. Elbette estetik olarak modern yapıya doğru çekmeyi doğru buluyorum. Kısaca söz konusu eserler zaten her dönemde karşılığını bulan eserler. Ben anlatım şeklinde daha güncel veya modern olan bir yerden yaklaşıyorum.
■ “Sefiller”, iyi ile kötünün tanımını farklı olaylar ve koşullar altında yeniden yapmamız gerektiğini anlatır. Sizin rejinizde öne çıkarmayı en fazla istediğiniz özelliği neydi “Sefiller”in?
Vicdan, ahlaki değerler, ahlaki otorite ve hüküm verme. Kısaca değerler!
■Hugo eserinde Jean Valjean ismiyle birlikte ‘iki jean’ın altını çizer. İkisinin de özelliği vicdan sahibi olması. Günümüzde insanların birbirine bu kadar hoyrat davranması vicdanın sesine sağırlaşması mı sizce?
Bilmem. Buna izleyen ya da okuyan karar verecek. Şahsi bakış açım sadece Victor Hugo’nun eseri ile bir durum anlatmak. Ama taraf değilim sanırım. İzleyen ne alarak ayrılıyor salondan bilmiyorum. Benim okuduğum ve anladığım taraftan çok fazla şey var. Ama benim okuduğum taraftan! Ne anladıkları, ne hissettikleri herkese göre değişebilir. Sanat bu yüzden çok özel değil mi?
■Beni romanda en etkileyen yerin iyiliğin bulaşıcı olması, merhameti öğretmesi ve insanların iyilikle değişebilmesi olmuştur. Javert bile değişir. Sizin bu hikâyeden bize kalmasını istediğiniz nedir?
Aslında izleyen ne kalmasını istediyse o! Biraz düşünmeye, düşünmek için vakit ayırmaya ihtiyacımız var. Her şey çok hızlı ve edebiyat, felsefe, sanat bu hıza yetişemiyor. Sanırım kalmasını istediğim şey ‘biraz da olsa bir mesele hakkında düşünme kapasitemizi arttırma keyfini, tadını’ bırakabilmek.
‘Klasik eserler geçerliliklerini her zaman koruyorlar’
■Son olarak klasik eserlerin sahnelenmesinin eğitimsel bir görev taşıdığını da düşünüyor musunuz? Klasikleri her dönem sahnelemek siz sanatçılar için de bir misyon mu?
Kesinlikle öyle düşünüyorum. Çok doğru, klasikler zaten adı üstünde klasik olmalarıyla her dönemde karşılığını bulan eserler. Çok kıymetli yazarlar tarafından yazılmış eserler geçerliliklerini her zaman koruyorlar. Ben sadece hatırlatıyorum. Bu altında eğitimsel bir görev barındırmıyor, diyemem. Ama sadece bu amaçla yola çıkmıyorum. Çünkü en başta ben öğreniyorum. Her okumada tekrar tekrar öğreniyorum. Didaktik taraftan değil, gereklilik tarafından bakıyorum sanırım.