Ölsün diye üzerine çamaşır kazanı kapatıldı! Kolları yok ama inancı herkesten çok

Melike Sarıkaya/ Milliyet.com.tr – Mehmet Temel tam 68 sene önce Kayseri’nin Yahyalı ilçesinde dünyaya gözlerini açtı. Doğduğunda kolları yok, bacaklarında ise kısalık problemi vardı. Herhangi bir suçu olmayan, masum bir bebekti. Onu bedensel eksiklikten daha çok yaralayan ise annesiydi. Temel, henüz her şeyden habersizken bir yaylada, üzerine çamaşır kazanı kapatılarak ölüme terk edildi. Karnı aç, sevgiye muhtaç bir bebeğin öldüğü düşünülmüştü. O vazgeçmedi ve her şeye rağmen hayata tutundu. Kendisini kurtarmaya gelen babasını ışıldayan gözlerle karşılamış, vazgeçmediğini göstermişti. 9 yaşına kadar süren meşakkatli süreç, onun ansızın yemek yiyebilip, yürümesiyle boyut atladı. O artık daha özgüvenliydi. Umut ve başarı dolu yaşam hikayesini, Mehmet Temel ‘SEN ANLAT’ için anlattı.

HAYATA ACI BİR BAŞLANGIÇ

Mehmet Temel, 1956 yılında Kayseri’nin Yahyalı ilçesinde gözlerini açmıştı. Çaresiz bir bebekken, hayatının en acı sınavını annesi tarafından yaşayacağını bilmiyordu. Mehmet Temel’in henüz küçük bir bebekken vermiş olduğu bu mücadele, onun böylesine güçlü olmasının yapı taşını oluşturuyordu. Gönlü kırılmasın diye annesi vefat edene kadar bu bilgiyi hiç kimseyle paylaşmayan Temel, yaşadıklarını şu şekilde anlatıyor:

“Bizde herkes yaylaya çıkar. Ben de yaylada dünyaya gelmişim. Komşular anneme ‘Bunun eli ayağı yok, at öldür ne yapacaksın bunu’ demişler. Annem Anadolu kadınıydı, cahilmiş. Annem beni yaylaya atmış, üzerime de çamaşır kazanı kapatmış. Babam köydeymiş ve bir hafta sonra duymuş. Benim olmadığımı görünce annemi sıkıştırmış, annem ise ‘Öldü o’ diye cevap vermiş. Babam annemden yerimi öğrenmiş ve hemen yanıma gelmiş. Diz boyu çamur olan bir yermiş. Babam kazanı bir kaldırmış, öylece onun yüzüne bakarmışım. Bana hiç çamur bulaşmamış. Babam beni ceketine sarıp getirmiş. Annemi de ‘Bu çocuğa artık diğerlerinden bile iyi bakacaksın’ diye uyarmış.”

Aslında hayata acı bir şekilde başlayıp bu acıyı atlattığı düşünülse de bu süreç 9 yaşına kadar sürmüş, Temel’in mutluluğa kavuşacağı günlere çok az kalmıştı.

‘BİR DAHA KALKAMAM DİYE OTURAMADIM’

Temel yemeğini kendi yiyemiyor, suyunu içemiyor, tuvalet ihtiyacını giderebilmek için yardıma ihtiyaç duyuyordu. Günler geçiyor, Temel büyüyor ve ilkokul çağına geliyordu. Tüm bu ihtiyaçların giderilmesinde annesinin yardımı çoktu fakat yorulmuştu. Bu bıkkınlık Mehmet Temel’in kendi başına yemek yiyebilmesinin, su içebilmesinin, yürüyebilmesinin, koşabilmesinin fitilini ateşleyen noktaydı. Mehmet Temel’in annesi, babasına “Artık bıktım, götür sen bak” demişti. Yürümeye başladığı günün sevincini unutamayan Temel o günleri anlatırken, “Babam katıra binip, beni de kucağına alıp elma bahçesine götürmüştü. Bahçede duruyorum, güya bahçeyi koruyorum. Bahçeyi götürseler ne yapabilirdim ki? Gözüme bir mübarek gözüktü, Allah güç verdi ve bir anda yürümeye başladım. Sevinçten ağaca çıktım, şu an mümkün değil. Öyle bir sevinç çığlıkları atıyordum ki komşularım yılan, köpek gibi hayvanlardan korkup bağırdığımı düşündüler. Geldiler ve ağaca beni kimin çıkardığını sordular. ‘Ben çıktım’ deyince inanamıyorlardı. Oturmaya korkuyordum. Bir daha kalkamam, yürüyemem diye oturamadım. Babama haber gidince babam kurban kesti” ifadelerine yer verdi. Mehmet Temel, yürümeye başlamadan önce kendisini yaraladığı bir noktayı kış geldiğinde kilo aldığını, yaz geldiğinde ise “Arkadaşlarım koşabiliyor, ‘Ben neden koşamıyorum?’ diye üzülüyordum, kilo veriyordum” diyerek anlattı.

Temel, bir süre sonra bahçeye yürüyerek gidip gelmeye başlamıştı. Bu süreçte yol üzerindeki bir okulda görev yapan öğretmenin dikkatini çekmişti. Öğretmen bir gün Temel’i çağırdı, sandalyeye oturttu ve ayağına tebeşir verdi. Temel, dikkatli öğretmeni sayesinde yazmayı öğrendi, okula da hayatının dönüm noktası olan 9 yaşında başladı.

İNANMADILAR AMA BAŞARDI

Temel’in yürümeye başladıktan sonra hayatı daha neşeli belki daha aksiyonlu diyebileceğimiz bir hâl aldı. İlerleyen süreçte arkadaşlarıyla Ürgüp’e kaçtı. Paraları olmadığı için hanlarda yatmışlar, burada da bitlenmişlerdi. Kendi yaşam mücadelesini verebilmek için ayakkabı boyacısı olarak çalışmak isteyen Temel, “Arkadaşlarım lokanta gibi yerlerde çalışmaya girdiler. Yemeği onlardan yiyoruz çünkü onlar kazanıyor. Ben de bir gün dolaşırken arkadaşlarıma ‘Bana boya hazırlayın, boyacı olacağım’ dedim. Arkadaşlarım ‘Yapamazsın’ dediler. Yine de tüm ihtiyaçlarımı onlar aldı. Ayağımla yaptığım için çevre bölgelerden gelen çok oluyordu” diyerek boyacılığa başlayan serüvenini anlattı.

TANIŞTIĞI İNSANLAR SEFERBER OLDU

Temel’in rotası Ürgüp’ten sonra da İzmir’e yönelmişti. İzmir’de çalışmak için Basmane Zabıta Müdürlüğü’nden izin almaya gitti. Mehmet Temel, Basmane Zabıta Müdürlüğü’nde yaşananları özetlerken, “Müdür bana ‘Sen bu halde çalışmak isteyip bir de benden izin mi istiyorsun?’ dedi. Hemen yardımcı oldu, çok mutlu oldum. Kış geldiğinde çalıştığım bölgeye çok insan gelmiyordu, çalışamıyordum. Tekrar müdüre gidip çalışamadığımı söyledim. Bana ‘Nereyi istiyorsun?’ diye sordu. ‘Kemaraltı’ diyorlar, orayı istiyorum dedim. Müdür bölgedeki arkadaşlara bildirip ben nereyi istiyorsam oraya yardımcı oldu” ifadelerine yer verdi. Temel, orada çalışmasının üzerine bir müteahhitle tanıştığını söyledi. Mehmet Temel müteahhitle yaşadığı anılarını, “Bir adam geldi. Lüks kıyafeti olmayan, sıradan giyimli bir adamdı. Hükümet konağının müteahhidiymiş. Bana para vermek istedi, kabul edemeyeceğimi söyledim. Gaz sobası kurdurdu, benim için küçük bir dükkân ayarladı .Ben de o dükkânda çalışmaya başladım” şeklinde konuşarak anlattı.

Babasının evlenmesini istemesinin üzerine Mehmet Temel, 1978 yılında Uğur Dündar’ın TRT’de sunuculuğunu yaptığı bir programda evlenmek istediğini dile getirmişti. Bu programın üzerine 100’den fazla kişi Temel’e talip oldu, Temel ise şu anda hala evli olduğu ilk talibiyle evlendi. Mehmet Temel’in nikah töreninde de Uğur Dündar nikah şahidi oldu.

Mehmet Temel’in nikah töreninde gazeteci Uğur Dündar nikah şahidi oldu.

HER ŞEY KIZININ SORUSUNA KADARDI

Temel, hayatının her noktasında kendini olduğu gibi kabullendiğini ve hiçbir zaman kendini engelli hissetmediğini söyledi. Temel, hayatında kendini ilk defa kızının “Baba senin neden kolların yok? Sana kolumu bacağımı vereyim” konuşmasının ardından engelli hissettiğini söyledi. Mehmet Temel, kızının bu cümleleri üzerine uzun uzun düşünmüş ve 3 ay kendine gelememişti.

‘BUGÜN ZOR OLAN YARIN KOLAY OLUR’

Mehmet Temel, kendini seven ve kendi gücünün bilincinde olabilmek için herhangi ek bir güce ihtiyacı olmadığının farkındaydı. Hiçbir zaman herhangi bir tedavi süreci için hastaneye başvurmamıştı. Kendini her haliyle seviyor, var ettiği düzenini kaybetmekten korkuyordu. En ihtimal vermediği nokta araba kullanmaktı fakat Temel azmiyle onu da başardı. Tedaviye ihtiyaç duymadığını dile getiren Temel, süreci şu şekilde anlattı:

“Ben doktor nedir bilmezdim. Belki şu an ki düzenimi kaybederim diye gitmedim hiç. Bugün zor olan yarın kolay olur, tembelliğe alışırız. Ben zaten her şeyi kendim yapıyorum. Belki bacağımı uzatsalar şu an yaptıklarımı yapamayacaktım. Hiç berbere gitmem, tıraşımı hep kendim olurum. Bugün şehir dışına kendi aracımla gidip gelebiliyorum. Araba kullanacağıma hiç ihtimal vermezdim. Her şey aklıma gelirdi ama o gelmezdi. Şu an araba kullanıyorum. Hem de otomatik vitesli değil, herkes şaşırıyor.”

2 İSİM EN BÜYÜK BÜYÜK DESTEKÇİSİ OLDU

Mehmet Temel şu an da hâlâ çalışmakta olduğu Kaleiçi bölgesinde dükkânı olacağını bilmeden, arkadaşlarının desteğiyle Antalya’ya gelmişti. Burada yine basın camiasından arkadaşlarının desteğiyle büyükşehir belediyesinden de izin alarak Kaleiçi’nde bulunan dükkânını yaklaşık 30 sene önce açtı. İzinlerini ilk olarak Muratpaşa Belediyesi’nin kurucu başkanı Mehmet Manavoğlu’dan ve ardından gelen izinleri de dönemin büyükşehir belediye başkanı Hasan Subaşı’nın desteğiyle aldığını aktaran Mehmet Temel, “Hemen hemen 1996’dan beri Kaleiçi’de çalışıyorum. Uzun bir dönem kendim takı yapıp sattım. Çeşitli hediyelik eşyalar burada dükkânımda yer aldı. Burada Işıklar Caddesi’nden bir kişi intihardan dönüp bana teşekkür etmişti. Ben hiç kendimi engelli hissetmediğim ve hep neşeli olabildiğim için kendini şükürsüz bulmuştu” diyerek sözlerini noktaladı.

Mehmet Temel, hiç bitmeyen neşe ve azimle Kaleiçi’nin girişinde bulunan dükkânında ayağıyla yaptığı tüm işlerde yerli ve yabancı turistlerin dikkatini çekmeye devam ediyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir