SERVET YILDIRIM – Açıktaki gerileme ithalattaki düşüşten kaynaklanmış, ithalattaki düşüş ise üretimde kullandığımız hammadde ve ara malların ithalatındaki gerilemeden gelmiş. Yani ekonomi hız kesmiş, ithalat azalmış ve dış denge iyileşmiş.
Durumu iyi anlatan bir değerlendirme ekonomist Zafer Yükseler’den geldi. Diyor ki;
1)Dış ticaret dengesindeki iyileşmenin yüzde 83’ü ithalattaki düşüşten kaynaklanmıştır. İthalattaki düşüşte sanayi için işlem görmüş hammadde ithalatındaki azalış etkili olmuştur. Ara malları ve makine teçhizat ithalatı gerilerken, tüketim malları ithalatı artmıştır. Bu durum büyüme ve istihdam açısından sorun yaratabilecektir.
2) Dış ticaret dengesindeki iyileşmede ihracatın katkısı ise sınırlı kalmıştır. Bu katkının büyük kısmı da mineral yakıt ve yağlar ihracatından gelmiştir. Bu sürdürülebilir bir ihracat değildir.
Cari açıklarla büyüdük
Türkiye ekonomisi tarihinde hep cari açık vererek büyüdü. Büyümek için iç tasarruflar yeterli olmadığından diğer ekonomilerin tasarrufuna ihtiyaç duydu. Yüksek açık verilmeyen ya da fazla verilen yıllar ise büyümenin olmadığı yıllardı. Mesela 1994, 1998, 1999, 2001 ve 2019 büyüme sorunu yaşanan kriz yıllarıydı ve açık verilmedi. Bu dönemlerde cari açık sorununun çözüldüğü gibi bir illüzyona kapıldığımız bile oldu. Oysa ödemeler dengesi ekonominin hep yumuşak karnı oldu; yapısal sorun çözülmedikçe olmaya da devam edecek.
İhraç ettiğimiz malların katma değerinin düşük olması önemli bir sorun. Ama ihracatın yapısıyla olduğu kadar ithalatın yapısıyla ilgili sorunumuz var. Hep aynı döngüyü yaşıyoruz. Ekonomi biraz durgunlaşınca ithalat hız kesiyor, canlandığında ise doludizgin artıyor.
‘Yapısal faktörler’ detayı
Türkiye toplam dış ticaret açığının çok önemli bir kısmını 7-8 ülkeye karşı veriyor. Rusya ile ticarette verilen açığın önemli bir bölümü gaz ve petrol ithalatı; orada yapacak fazla bir şey yok. Çin, Güney Kore, Hindistan, Japonya ve Almanya gibi ülkelerle verdiğimiz açık ise ekonomi politikası yanlışlarımız ve üretim yapımızın bozukluğundan kaynaklanıyor. Aldığımız malların önemli bir bölümü ara mallar. Oysa bu girdileri içeride üretebilseydik ne ithalatımız ne de dış açıklarımız bu boyutta olacaktı.
Ağırlıklı olarak yüksek ve orta yüksek teknolojili ürünleri ithal ederken daha düşük teknolojili ürünleri ihraç etmişiz. Yani yükte ağır ama pahada ucuz ürünleri satıp, yükte hafif ama pahada pahalı ürün almışız. İhracatta deyim yerindeyse biraz hamallık yapmışız. Türkiye ekonomisini kırılgan hale getiren yüksek cari işlemler açığının nedeni üretimin ve ticaretin bu yapısıdır. Çözüm, Türkiye’yi üretmek için ithal etmek zorunda kaldığı girdileri içeride üretir hale getirmek.
Tekrar rakamlara dönersek; temmuzda da cari açıkta önemli bir iyileşme göreceğiz. Ama bu, bizim yapısal dış açık sorunumuzun çözüldüğü anlamına gelmiyor. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in de dediği gibi döngüsel faktörlere yapısal faktörler de eşlik etmelidir. Ancak o takdirde dış dengede sürdürülebilir bir iyileşme mümkün olacaktır.