Okuru Yusuf Atılgan’a hakkını verdi

Seray Şahinler  – Yusuf Atılgan edebiyatımızın ‘sessiz ve derin’ yazarlarından… Kalemindeki tevazu, romanlarında yarattığı evrenle bambaşka bir arşa eriyor. “Anayurt Oteli”, “Aylak Adam”, “Canistan” başta olmak üzere, edebiyatın modern çizgideki yerine ivme kazandıran romanları, edebi çıtasının en güzel kanıtı. Eşi Serpil Atılgan, yıllar önce bir sohbetimizde “Yazdıklarından da anlaşılacağı üzere son derece titiz bir yazardı. En doğru sözcüğü bulmak, en güzel cümleyi kurmak gibi şeyleri çok önemserdi. Kafasında yazardı” demişti. 

Can Yayınları yeni yayımlanan “Atılgan: 1959’dan Günümüze Yusuf Atılgan Üzerine Yazılar” kitabında yazarın metinlerine bugünden bütünlüklü bir bakış sunuyor. Cem Akaş’ın yayıma hazırladığı kitapta Can Yücel, Selim İleri, Orhan Koçak, Murat Gülsoy, Nurdan Gürbilek’in aralarında olduğu 37 ismin Atılgan hakkındaki görüşlerini okuyoruz. Yazılarda Atılgan’ı eşsiz bulanlar da var, yerden yere vuranlar da. Kitap bugünden bakınca, kısırdöngüye giren ‘eleştirinin eleştirisi’ için de bir okuma sunuyor. 70 yıla yayılan değerlendirme süreci Atılgan’ın romanlarını değişen ve dönüşen toplum ve değerler silsilesinde yeniden yorumlama noktasında önemli. Kitap vesilesiyle Cem Akaş ile konuştuk… 

■ Atılgan hakkındaki yazıları kitapta toplama fikri nasıl çıktı? Seçkiyi nasıl oluşturdunuz? 

Yusuf Atılgan, modern Türk edebiyatının en önemli isimlerinden biri; bu ‘paye’ye de yaşarken yayımlanan dört kitabıyla ulaştı temel olarak. 1950’lerin sonlarından günümüze, Atılgan’ın yapıtları hep gündemde oldu, yeniden okundu, yeniden yorumlandı. Dolayısıyla ortaya yıllar içinde, eleştirinin de geçirdiği değişimlere koşut olarak değişen bir değerlendirme birikimi çıktı. Bunların en niteliklilerini bir araya getirmek, Yusuf Atılgan’ın yayıncısı olarak zaten Can Yayınları’nın temel görevlerinden biriydi bence. Yazılmış her şeyi bir araya getirmedim elbette; birbirini tekrar eden yazıları eledim, çok öznel ‘hisler’ aktaran yazıları almadım, bazı yazıları da kitabın aşırı uzun olmaması kaygısıyla dışarıda bıraktım. 

■ Yazıların bütününe bakınca, Yusuf Atılgan’ın personasına dair ne söylüyor okura? 

Atılgan’ın yazar kimliği üzerine 10 yıllar boyunca çok farklı, hatta birbirine zıt şeyler söylenmiş. 1960’larda onu ‘edepsiz’ bulan, edebiyatı sapkın bir cinsellikle kirlettiğine inanan, onu ayrıksı, temsil kapasitesi olmayan bir bireye takılıp toplumu unutmakla suçlayan eleştiriler yazılmış örneğin. Öte yandan Atılgan’ın daha ilk kitabıyla Türk edebiyatında çok şey değiştireceğini görenler de yok değil. Dile ve bireye yaklaşımıyla, psikolojiyi önemsemesiyle ve kullanma biçimiyle, bireyi toplum içinde yalnızlaştırabilmesiyle Atılgan benzersiz bir yazar olarak ortaya çıkıyor. 

‘Karakter yaratmayı çok iyi beceriyordu’

■ “Üretken denemeyecek bir yazardı Yusuf Atılgan ama Türk edebiyatı ve okuru üzerinde çok büyük ve günümüzde süren bir etkisi oldu” diyorsunuz. Bu etkinin nedenini neye bağlıyorsunuz? 

Atılgan benim gördüğüm kadarıyla dünya edebiyatının modernist çizgisini çok iyi özümsemişti ve çok iyi bir insan gözlemcisiydi. Karakter yaratmayı çok iyi beceriyordu, dili eğip bükmeyi de öyle. 

■ Kitaptaki yazılardan, Atılgan’ın eserlerinin döneminde karşılık bulduğunu görüyoruz. Bugün de öyle… Kıymeti bilinen yazarlardan mı sizce Yusuf Atılgan? Yusuf Atılgan’ı edebiyat tarihinde ölümsüz kılan nedir?  

Engebeli bir yolculuğu oldu Atılgan’ın ama bugün artık okurun ona hakkını verdiğini söyleyebiliriz sanıyorum. Okumanın gittikçe zorlaştığı, okunan metinlerin gittikçe hafiflediği bir kültürel ortamda Atılgan’ın durumu bence hiç de fena değil. Atılgan’ın değerinin aynı zamanda kendisinden sonraki yazarlar tarafından da bilindiğini söylemek gerek, bu da onun unutulmamasında önemli bir etken. 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir