Derleyen: Betül Yasemin Keskin / Milliyet.com.tr – Kimileri için vahşi doğa ilgi çekici olmasa da hatırı sayılır bir kitle için belgeseller eşsiz yapıtlardır. Şehir yaşamında karşılaşmanız mümkün olmayacak hayvanları bu belgesellerde görür ve tanırız. Peki, bu belgesellerin nasıl çekildiğini hiç düşündünüz mü? Bizleri hayvanlar alemiyle buluşturan belgesel kameramanları gerçekten dünyanın en zor işini yapıyor olabilir mi? Arkanıza yaslanın, bu kez vahşi yaşamın kamera arkasına bakıyoruz.
KAMERANIN ARKASINDA NE OLUYOR?
Vahşi hayvanların yaşamlarından kesitleri kaydetme sürecine hava koşulları, zorlu arazi şartları ve bir de ekipmanları taşımak eklendiğinde, bu iş hiç de kolay değil. Belgesel çeken yapım ekibinin çok fazla sabra ihtiyacı olduğu bir gerçek ve mükemmel çekimi elde etmek için büyük çaba sarf etmeleri gerekir. Doğa belgeseli çekmek, vahşi hayvanlara onları korkutmadan yaklaşmak anlamına gelir ve bazen bu, sınırları fazlasıyla zorlamak demektir.
Peki, hayvanların yaşam alanına, özeline büyük bir titizlikte giren kameramanlar nasıl oluyor da hiçbir zarar görmeden bu işi büyük bir ustalıkta yapıyor? Yoksa biz mi öyle sanıyoruz? Bu işin gerçek bir püf noktası olabilir mi, kameranın arkasında neler yaşanıyor?
Vahşi yaşam fotoğrafçıları ve kameramanları, güvende kalmak için gelişmiş ekipman, deneyim, saygı, sabır, kişisel bilgi, araştırma ve sağduyuyu bir arada kullanır aynı zamanda dünyanın en büyüleyici yaratıklarının unutulmaz görüntülerini yakalarlar.
Belgesel yapım ekibinin gezegenin en ücra köşelerinde vahşi hayvanların bu kadar ayrıntılı çekimlerini yapma becerisi yadsınamaz derecede etkileyici ancak bunu nasıl yapıyor olabilirler? Kameramanlar mercan resiflerinde saklanan ahtapotların, okyanusun tehlikeli canlıları köpek balıklarının, gecenin bir yarısı bir file saldıran aslanların veya ağaçlarda takılan bir orangutan grubunun saldırısına uğramadan veya onları avlarını korkutmadan görüntülerini çekebiliyor. Yaban hayatı fotoğrafçısı olmak zorlu, sinir bozucu ve bir o kadar tehlikeli bir kariyer olsa da, hem fotoğrafçıları hem de yaban hayatını güvende tutan birkaç ipucu var.
BELGESEL ÇEKMENİN BİR RACONU VAR
Bunlardan ilki mesafeyi korumaktan geçiyor. Sahada güvende olabilmek için en önemli şeylerin başında mesafe geliyor. Vahşi bir hayvandan uzak durmak ve güvenli bir mesafeden temiz, büyüleyici çekimler yapmanızı sağlayacak asıl şey odağınızı gerçekten iyi derecede yakınlaştırabilen bir üründür. Eğer odağınızı yakınlaştırabilen bir ürününüz varsa çekimini yapacağınız canlının yanına o kadar da yaklaşmanıza gerek yoktur. Mesafeyi korumak ve kullanılacak en iyi ekipmana sahip olmak aslında güvende kalmanın ve inanılmaz görüntüler yakalamanın anahtarıdır.
Gelelim hayvanları tanıma kısmına. Piyasadaki en iyi yaban hayatı kamerasına sahip olsanız bile mükemmel bir çekim yapabileceğinizin garantisi yoktu. Bunun için tam olarak yaban hayatını tanımanız gerekir. Çekimini yapacağınız alandaki hayvanların günlük yaşamlarını, ne zaman aktif olduklarını ve zamanlarını nasıl geçirdiklerini bilmek, sahada geçirdiğiniz zamanı en iyi şekilde değerlendirmek için önemlidir.
En iyi film yapımcılarının çoğu, fotoğrafik avlarını daha iyi tanımak için bilim insanları ve uzmanlarla uzunca bir süre çalışır ve avını iyi tanımak için mesai harcar.
İNSANLARA ALIŞIK OLMALARI İŞİ KOLAYLAŞTIRIYOR
Sabır, bu işin büyük bir kısmını oluşturuyor. Bir hayvanın tek bir karesini yakalayabilmek için günlerce beklemek, gözlem yapmak gerekebilir. Seyircinin ekran başında bir saniyede izlediği sahne için kameramanlar saatlerini, günlerini harcar. Bu yüzden belgesel çeken bir kameraman sabretmeyi bilmeli ve ucu bucağı belli olmayan bekleme sürelerine hazırlıklı olmalı.
Deneyim ise bu iş için oldukça önemlidir. Eğer deneyimli bir belgesel kameramanıysanız doğanın ince sinyallerini, bazı canlıların davranışlarındaki değişimi, hava koşullarındaki bir değişikliğin canlılar üzerindeki etkisini, ekosistemin günlük döngülerini ve bir şeyin ne zaman olacağını bilme içgüdüsüne sahip olmuşsunuz demektir. Bu deneyimde olan birinin yakaladığı kareler hem daha eşsiz olur hem de vahşi doğada hayatta kalma becerisi daha yüksek olur.
Vahşi yaşamda bir kameraman olabilmenin stratejilerinden biri de hayvanların ilgisiz tavırlarıdır. Bazı canlılar dönem dönem gelen ekipler tarafından çekilen belgesellerin konusu olmaya, insanların onların yaşam alanlarına gelmelerine alışıktır. Açık ve mevcut bir tehlike oluşturmadığınız sürece, çoğu hayvan bir insanla fiziksel olarak etkileşime girmemek için elinden geleni yapar.
Tüm bunların yanı sıra kameramanların sağduyulu olması gerekir. Eğer yakalamak istediği bir kareyi henüz elde edemediyse aceleci olmaması, canlının o anki yaşam alanına saygı duyması gerekir. Bir hayvanın avlanırken veya yavrularını korurken alanına tecavüz etmek, kameramanların yapmayacağı bir hatadır.
TEKNOLOJİ GELİŞTİKÇE GÖRÜNTÜLER ÇEŞİTLENDİ
Son olarak teknoloji faktörüne değinmekte fayda var. Günümüzden uzun yıllar önce vahşi yaşamın etkileyici karelerini yakalamak çok daha zorlu ve tehlikeliydi. Ancak artık yüksek teknolojili yakınlaştırma kameraları, coğrafi konumlandırma uyduları, uzak yerlere erişmek için helikopterler ve dronelara sahibiz. Vahşi yaşamın muhteşem fotoğraf ve videolarına olan talep arttıkça, vahşi yaşamı filme alma işini çok daha kolay hale getiren teknolojik gelişmeler de arttı. İnsansız hava araçları da bu teknolojinin getirdiği hayat kolaylaştıran ürünlerden biri. Herhangi bir insanın giremeyeceği kadar küçük ve tehlikeli yerlere giren bu araçlar belgesel yapımcılarının işini oldukça kolaylaştırıyor.
Vahşi yaşamın kameramanı olmak zorlu, sabır gerektiren ve ilham vericidir ancak bunu güvenli bir şekilde yapmak için dikkate alınması ve planlanması gereken bir dizi şey vardır. Hiçbir belgesel karesi sizin veya canlıların hayatını tehlikeye atmaktan daha önemli değil.