Türkiye’de ne mutlu ki 19 serbest bölgemiz var.
★★★
Onlar geçtiğimiz yıl 12.7 milyar doları ihracattan sağlanmak üzere 31 milyar dolar ticaret hacmi yakaladılar..
Yaklaşık 100 bin kişilik istihdam ile ülke ekonomisine önemli katkılarda bulunuyorlar.
550’si yabancı sermayeli olmak üzere 2 bin 108 şirket bölgelerde faaliyet gösteriyor.
2019-2023 dönemini kapsayan 5 yıllık süreçte yaptıkları ihracat tutarı 50 milyar dolara ulaştı.
Bu 50 milyar dolarlık ihracata karşılık, 40 milyar dolarlık ithalat gerçekleştirdiler.
10 milyar dolarlık dış ticaret fazlası verdiler.
Türkiye sürekli dış ticaret açığı verirken, onlar tam tersini başardılar, artıya geçtiler.
★★★
Yani kısacası, harika işler çıkarıyorlar.
Ama şimdi bazı sorunlar baş gösteriyor.
Yatırım, üretim ve ticaret eğilimlerindeki değişimle beraber dünyada klasik serbest bölge anlayışı, yerini yüksek katma değerli, Ar-Ge ve yeşil teknolojiye dayalı faaliyetlere bırakıyor..
Evet, Türkiye geçen 35 yıllık süreçte önemli başarılar elde etti, burası doğru.
Fakat, bizim serbest bölge uygulamalarını model alan bazı ülkeler, günümüzde Doğrudan Yabancı Yatırım (DYY) çekmek konusunda en büyük rakiplerimiz haline geldiler.
Son zamanlardaki baş ağrımız işte bundan kaynaklanıyor.
★★★
Bizim modelle bize rakip olan ülkeler, maalesef içimizden bile yerel şirketleri kendi bölgelerine transfer edebiliyorlar.
Yani, artık mevcut yatırımcıyı korumamız dahi zorlaşmış durumda.
Zorlukları aşmak için, yerli ve yabancı yatırımcıların serbest bölgelerde yatırım kararı almasında etkili olan istikrar, güven, şeffaflık, öngörülebilirlik ve hesap verilebilirlik gibi önemli unsurların devamlılığını sağlamamız şart.
Serbest Bölgeler Kurucu ve İşleticileri Derneği Başkanı Yusuf Kılınç, mevzuat güncellemelerinde, müktesep haklar korunarak, sanayicinin rekabet gücünü artırmaya yönelik düzenlemeler yapılmasının, yatırımcının güvenini güçlendireceğini söylüyor.
★★★
Bütün bunlardan anladığımız şudur:
Her şeyden önce, Türkiye’deki serbest bölgelerin dünyadaki değişimlere uyum sağlayarak, rekabetçiliğini arttırıp, potansiyellerini daha etkin kullanabilmesi gereklidir.
Biliyorum ki, bunun için Ticaret Bakanlığı ve SEBKİDER işbirliği içinde çalışmalarını arttırdılar.
Yerli ve yabancı yatırımcılar, serbest bölgelerde yatırım kararı alırken uygulamada olan teşvik ve muafiyetlerin devamlılığı konusunda emin olmak istiyorlar.
Ki, bu güven duygusunu sağlamak sadece bizim için değil, her ülke için geçerli bir zorunluluktur, bir görevdir.
O zaman, haydi yeniden görev başına..