BAĞDAT- Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 13 yıl sonra gerçekleştirdiği ziyaretin ardından Türkiye’den aralarında Milliyet’in de olduğu sınırlı sayıda gazetecinin sorularını yanıtladı.
Sudani, Mahmur için düzenleyici tedbirler aldıklarını belirterek, “Silahlı grupların bölgenin güvenliğini tehdit etmesi kimsenin çıkarına değil. Bölgedeki siyasi, ekonomik ve diğer sorunların aşılması için istikrara ihtiyacı var” dedi.
Irak Başbakanı Sudani, Milliyet Ankara Temsilcisi Didem Özel Tümer ile bir araya geldi.
Yıllar sonra PKK’nın kendisi için de ciddi bir risk olduğunu gören Irak, Sudani döneminde örgütü “yasaklı” ilan etti. Türkiye’de bu adım memnuniyetle karşılandı. Diplomasi, güvenlik ve istihbarat kurumları bunun Irak’ın yapısı içinde kolay bir karar olmadığının bilincinde. Bununla birlikte Irak hükümetinin örgüt ile mücadele kapasitesini artırma beklentisini de koruyorlar. Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, “Irak PKK’dan tam olarak nasıl ve ne şekilde kurtulacak?” sorusuna şu yanıtı verdi:
“PKK, 1980’li yıllardan bu yana Irak’ta varlık gösteriyor. Bu, çözümü için yeterli çabanın sarf edilmediği bir mesele. Bununla birlikte biz, PKK ya da başka yapıya yönelik sorunlarla ilgilenirken ilkelere bağlı kalıyoruz. PKK unsurlarının varlığı ‘mülteci’ adı altında ortaya çıkmaya başladı. Bizim anayasamız, Irak topraklarının komşu ülkeleri hedef alacak herhangi bir silahlı gruba alan oluşturmasını yasaklıyor. Bu yüzden Ulusal Güvenlik Konseyi’nden çıkardığımız kararla, PKK’ya bağlı tüm yapıları yasaklı olarak ilan ettik.”
İstikrar vurgusu
“Mahmur Mülteci Kampı ile ilgili düzenleyici tedbirler aldık” diyen Sudani, “Kampta yaşayanların isimlerini ve kayıtlarını güncelledik. Bunu, sadece Türkiye’ye yönelik olarak değil, herhangi bir komşumuzu hedef alacak tüm örgütlere uygulayacağız. Her şeyden önemlisi, gerçekleri bilmemiz gerek. Eski sorunların büyümesi hiç kimsenin çıkarına değil. Silahlı grupların bölgenin güvenliğini tehdit etmesine izin vermek de kimsenin çıkarına değildir. Bölgedeki siyasi, ekonomik ve diğer sorunların aşılması için istikrara ihtiyacı var” ifadelerini kullandı.
Kalkınma Yolu Projesi
Irak’ın Basra kentinde yapımı süren Fav Limanı’ndan Türkiye’ye demir yolu ve kara yoluyla uzanması öngörülen Kalkınma Yolu Projesi bölgenin hem kalkınması hem de istikrarı için çok önemli entegre bir plan. Etrafında sanayi bölgeleri, turizm alanları ve enerji hatlarının kümeleneceği entegre bir proje. Irak Başbakanı Sudani, Kalkınma Yolu’nda ortak çıkarlara odaklanmak gerektiğini vurguladı:
“İlk olarak, Irak’ın Doğu ile Batı arasındaki ticaretteki rolünü tarihsel olarak ele almalıyız. Mezopotamya yüzyıllardır ticaret kervanlarının tercih ettiği bir ticaret koridoru olmuştur. Kalkınma Yolu Projesi bu tarihi rolün restorasyonudur.
Doğu ve Batı arasındaki uluslararası ticaretin, mevcut piyasa koşullarında, Irak ve Türkiye toprakları üzerinden birbirine bağlanmasıdır. Ayrıca bu bölgede çatışmalar ve gerginlikler de yaşanıyor. Bu durum, çıkarları ve faydaları iç içe geçen projelere odaklanılmasını gerektirir. Bu yılın sonlarına doğru, El-Fav Limanı’nın ilk rıhtımının açılışı yapılacak ve Kalkınma Yolu Koridoru’ndan malların akışı başlayacak. Tüm ekonomik göstergeler ve fizibilite çalışmaları koridorun en uygun maliyetli ve en hızlı koridor olduğunu ortaya koyuyor. Bu proje örtüşen çıkarları ve ekonomik sürdürülebilirlik faktörlerini birleştiriyor ve geliştiriyor.”
‘Komşu olmadan ilerleme meçhule gitmekle sonuçlanır’
Türkiye ile ticaret hacmini dikey olduğu kadar, yatay olarak da genişletmek istediklerini belirten Irak Başbakanı Sudani, “İşte bu yeni kalkınma projesiyle gerçekleşir. Ticaretin yatay olarak gelişmesiyle birlikte ortak çıkarlar da büyür. Yakın geçmiş, bir ülkenin komşu ülkelerden izole olmuş halde, tek başına ilerlemesinin bir meçhule gitmesiyle sonuçlandığını gösteriyor. Bu yüzden iki ülke arasındaki ticari hacmin artırmasını ve genişlemesini istiyoruz. Böylece Türk kardeşlerimizle istikrara dayalı ortak çıkarlar oluşur. Ayrıca yardımlaşma ve geleceğe yönelik en önemli yatırımlardan biri olan tarım sektörüne dikkat çektik. Bu alanda yakın zamanda ve Türk şirketlerinin katılımıyla önemli mesafeler katedeceğiz.”
‘Petrolde çıkış yolu bulunmalı’
Türkiye, 4 Ekim’den bu yana, uluslararası tahkime yansıyan davaya rağmen, mevcut petrol boru hattı üzerinden sevkiyata hazır olduğu mesajı veriyor. Sudani’ye bu konudaki görüşünü ve Basra petrolünün Türkiye üzerinden Akdeniz çanağına taşınması imkanı olup olmadığı sorusunu da yönelttik: “IKBY’den çıkarılan Irak petrolünün sevkiyatının durdurulması tabii ki Irak için zarardır. Hukuki bir mücadelenin ardından bazı çözümler ve yasal düzenlemeler önerdik. Ancak konu hâlâ hukuki prosedürlere bağlı. Örneğin Irak Federal Petrol Bakanlığı’nın bildirisine ve Irak Federal Bütçe Yasası’na göre bir petrol varilin yer altından çıkarılması maliyeti sadece sekiz dolarla sınırlı. Ancak IKYB Doğal Kaynaklar Bakanlığı oradaki şirketlerle yaptığı sözleşmede her bir varilin çıkarılması maliyetini 26 dolar olarak belirliyor. Bunun için yeni bir yasal düzenleme ya da bu şirketlerle yapılan sözleşmelerde değişiklik yapılmasını önerdik. Bu nedenle de şirketlerde üretim durduruldu. Bu, Irak hükümetinin kararı sebebiyle olmadı. Kuzey Irak yönetimi bunu kabul etmesine rağmen, şirketler buna uymayı ve sözleşmelerini yenilemeyi reddetti. Bu yüzden Irak ve Irak halkının kendi milli servetinden faydalanabilmesi için bir yasal bir çıkış yolunun bulunması gerekiyor. Basra petrolünün Türkiye’den geçerek Akdeniz’e gönderilmesi için bir ekonomi bir planın yapılması gerektiği gibi”
‘Uzman şirketlere kapımız açık’
Halen petrol sondajında ortaya çıkan gazı dönüştüremediği için yakmak zorunda kalan Irak, bu alanda da ciddi yatırıma ihtiyaç duyuyor. Irak Başbakanı, doğal gaz yatırım planlarını şöyle anlattı: “Doğal gaz yatırımı Irak için stratejik bir seçenektir. Doğal gazın bu şekilde yakılması sürdürülmemeli. Bir yandan milli servet heba oluyor, diğer yandan da çevreye zarar veriyor. Doğal gaz yatırımı konusunda özel lisanslar çıkarılacağına ilişkin bir duyuru yaptık. Irak’ın önümüzdeki üç yıl içinde doğal gaz üretiminde kendi kendine yeterli seviyeye gelmesini planlıyoruz. Irak önümüzdeki beş yıl içinde doğal gaz pazarında önemli konuma gelecek. Bu önemli maddeden yerel ihtiyacımızı karşılayacağız ve elektriğimizi de üreteceğiz. Doğal gaz petrokimya sanayiinde geniş bir öneme sahip. Bu sektörde çalışmak isteyen tüm uzman ve köklü şirketlere kapımız açıktır. Ayrıca bölge şirketlerini de bekliyoruz çünkü bu şirketler başka alanlarda da iş birliği yapabilecektir. Doğal gazın üretimi ve yatırımının Irak’ın kalkınması için alternatif kaynak anlamına geldiğini bilmemiz gerekiyor. Böylece başka alanlarda da yatırım olacak ve bu yatırımlarda Türk şirketlerini ve başka dost ülke şirketlerini görmek istiyoruz.”
Su meselesi çok kritik! ‘Fırat ve Dicle cankurtaran halatımız’
Türkiye için terör ne denli önemliyse, su konusu da Irak için o kadar önemli. Hatta Irak’ın birinci gündemi su. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ziyaretinde su konusunda da 10 yıl süreli bir anlaşma imzalandı. Türk şirketlerine alt yapı yapımını açan anlaşmayı Sudani şu sözlerle değerlendirdi:
“Dicle ve Fırat nehirleri Irak’ın can damarıdır. Su dosyası Irak ile Türkiye arasındaki stratejik dosyalardan biridir. Geçtiğimiz yıllarda şiddetli su kıtlığı ve kuraklık yaşadık. Bazı güney illerimize içme suyu bile temin edemedik. Türk tarafının Irak’taki su kullanımına ilişkin yaptığı araştırmalar ve gözlemler var. Bu kapsamda, doğru sulama için modern teknolojinin kullanılması gibi başlıklarda önemli ilerleme kaydettik ve bu da su tasarrufuna olumlu yansıdı. Türkiye’nin tecrübesi su yönetimi konusunda öncü oldu. Bu sebeple su yönetimi konusunda bir inisiyatif geliştirme önerisinde bulunduk ve bu girişim 10 yıl sürecek bir çerçeve anlaşmasını öngörüyor. Su yönetimini iyileştirmeyi ve gelişim projelerini uygulamayı amaçlıyor. Sulama sistemlerinin modernizasyonu -buna barajlar da dahil- bu alanda bilgi ve uzmanlık paylaşımını öngörüyor. Dicle ve Fırat sularının paylaşılması konusunun şiddetlendirilmesinin ne Türkiye’nin ne bölgenin çıkarına olduğunu herkese açık şekilde söyledik. Sonuçta bizler, Irak’ın medeniyet varlığının temeli olan cankurtaran halatı ile birbirine binlerce yıldır bağlıyız.”