Sahipsiz hayvanların son çare olarak uyutulabileceğine dair düzenlemenin yolda olduğu haberi, soğumaya bırakılmış ‘ne olacak bu sahipsiz hayvanlar meselesini’ tekrar alevlendirdi. Tekrar diyorum çünkü bir kaç yıldır tartışılıyor ama nihayetlendirilemiyor. Bazı konular var ki tarafları arasındaki mesafe onun ancak yüksek sesle ve sert bir şekilde ifade edilmesine neden oluyor. Bu da onlardan biri. Bazıları sokakların neredeyse tamamen hayvanlardan ari, steril hale getirilmesini istiyor. Bir kesim ise her ne gerekçe ile olursa olsun, asla ve kat’a onlara dokunulmamasını savunuyor. Kurulan tek bir cümle ile ‘katil’, ‘vicdansız’, ‘insafsız’ da olabilirsiniz, ‘seni parçalasın o köpekler’ bedduasının hedefi de.
AK Parti’nin uzun süredir masasında olmasına rağmen konuyu nihayete erdirememesinin nedeni de bu sanırım. Tüm tarafları tatmin edebilecek bir çözüme ulaşmak çeşitli nedenlerle zor. Bunlardan bir kısmına değineceğim. Ama bunu yapmadan kişisel bir not düşmek zorunda hissediyorum.
İki kardeşim de veteriner hekim. Ettikleri yemini biliyorum. Ailem yıllardır hayvancılıkla uğraşıyor. Hep sorumluluğunu üstlendiğimiz bir köpeğimiz oldu. Çocuğum sevmeye çalıştığı bir kedi nedeniyle vurulduğu kuduz aşısının izlerini taşıyor. Kedilerden hâlâ biraz korkuyor ama yatağında köpeğimiz ile uyuyor. Fakat ne o, ne de ben onu oturduğumuz sitenin dışına çıkaramıyoruz. Bir kaç kez girişimde bulundum, lakin telaşla koşar adım geri döndüm. Çünkü yaşadığımız bölgede gruplar halinde hareket eden ve ne yazık ki kimisi saldırgan davranış sergileyen bir düzineden fazla köpek var. Zaman zaman kendi aralarındaki kanlı kavgalara da tanıklık ediyoruz. Yürüyüşe çıkan bazı kişilerin ellerinde büyük sopalar taşıdığını görüyoruz.
İstemeyerek de olsa bu kişisel notu düştükten sonra yetkililerden aldığım bilgileri aktarıyorum:
■ Sahipsiz köpek sayısına ilişkin bazı rakamlar zikredilse de tespiti kolay değil. Kısırlaştırılmadığında yılda 1 – 2 defa doğum yapabiliyor. Bir defada ortalama 6 – 8 yavrusu olabiliyor.
■ Mevcut kanundan kaynaklı sorunlar var. Bunların başında rehabilitasyonu tamamlanan hayvanların öncelikle alındıkları ortama geri bırakılması zorunluluğu geliyor. Sorumlu kurumlara yönelik yaptırım yok. Çevre ve insan sağlığı konusunda da net bir hüküm bulunmuyor.
■ Emniyet Genel Müdürlüğü verilerine göre son 5 yılda hayvana çarpma şeklinde; 3 bin 534 trafik kazası, 55 ölüm, 5 bin 147 yaralanma vakası gerçekleşti.
■ Türkiye kuduz riski konusunda Afrika ve Asya ülkeleri ile aynı yüksek risk kategorisinde. 2018-2022 döneminde kuduz riskli temas sayısı ortalama 260 bin 606 iken 2023 yılında sayı 437 bin 601’e yükseldi. İngiltere, ABD gibi bazı ülkeler Türkiye’ye gelecek vatandaşlarına kuduz riskine ve sahipsiz köpeklerden kaynaklı tehlikelere karşı seyahat uyarısı yapıyor. Evcil hayvanını Avrupa’ya götürmek isteyen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının hayvanları için de kuduz testi sonuçları talep ediliyor.
■ İç piyasada son 5 yılda 36 milyar TL değerinde 893 bin ton köpek maması üretildi. Son 5 yılda ithal edilen 937 bin ton köpek mamasının değeri ise 1,5 milyar $ (48 milyar TL)
■ Bir köpeğin aylık beslenme ve bakım giderleri yaklaşık 3 bin 500 TL civarında. Belediyeler bir köpeğin yakalama maliyetinin yaklaşık bin 500 TL, kısırlaştırma maliyetinin ise yaklaşık 630 TL olduğunu belirtiyor.
■ Popülasyonun kontrol altına alınabilmesi için bir yılda popülasyonun yüzde 70’inin kısırlaştırılmasının gerektiği, Türkiye’de yıllık kısırlaştırma rakamının ise bunun çok gerisinde olduğu belirtiliyor. Sürü halinde yaşayan sahipsiz hayvanların kısırlaştırılmasının saldırgan davranışları azaltmadığına dair çalışmalar var.
■ 1932’de sahipsiz hayvanların belediyeler tarafından itlaf edilmesine dair bir tamim yayınlanmış.
Özetle; içinde çok fazla maliyet hesabı barındıran, bir tarafın tek başına üstlenemeyeceği boyutta, sorumluluk gerektiren bu konunun çözümü ancak kamunun ve hayvanseverlerin ortak gayretine bağlı.