Birisi size “Adana’ya gidiyorum” dese ilk ne dersiniz? “Şuranın ciğeri şahane, buranın kebabını atlama”. Biz de öyle yaptık. Bayramda bu sene Kültür Yolu Festivali’nin rotasına dahil olarak 12. kez düzenlenen Portakal Çiçeği Karnavalı’nın açılışı için Adana’nın yolunu tuttuk ve karnavalın lezzet duraklarından Onur Kebap, şahane manzaralı Onbaşılar, “Adana’ya gel, ciğerimi ye” sloganlı Memet Usta ve yolcu ederken müşterilerine nazar boncuğu hediye eden nazik mekân Baba Kebap’ta demir attık. Baba Kebap’ta her şey çok lezzetli, kendi yaptıkları zerdeçallı ekmek içindeki hamburgerleri şahane. 200 kişinin sırada beklediği Kazım Büfe bize kısmet olmadı, insanlar bu büfede ballı muzlu süt içmek için saatlerce bekliyor, bunu da şaşırarak belirtmek isterim.
Yıllar önce bütün sokağı tutan portakal çiçeği kokusunu duymuş biri olarak hüsrana uğradım; ağaçta çiçek görmedim. Bir duyuma göre kuvvetli yağışlardan dökülmüş. Sokaklar sadece kebap kokmakta. Ama parklarda şahane bitkiler var, Seyhan kenarında begonviller, yaseminler ve adının fırça çalısı olduğunu öğrendiğim kırmızı çiçekli ağaç. Ben bu saatten sonra “Adana’ya gidiyorum” diyene, “Nehrin iki yakasına yayılmış 50 hektar büyüklüğündeki Merkez Park’ta çimlere yayıl” derim mesela. “Kayık kirala, deniz bisikletine bin, çok istiyorsan sudaki balonlara ateş et ve kendini bir Avrupa şehri parkında hisset”.
Müzede bir gün
Sonra da Adana Müze Kompleksi’ne bir gün ayır. Burası, 1907 yılında Artisdi Kozma tarafından Simyonoğlu Fabrikası adıyla kurulan, Türkiye’nin ilk dokuma fabrikalarından. 1927’de Milli Mensucat adını alıyor, 2000’lere kadar faaliyetini sürdürüyor. 2013’te de Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından müze kompleksi olarmak üzere projelendiriliyor.
60 bin 924 metrekarelik alana sahip olan müzenin ilk etabı Arkeoloji Müzesi 2017 yılında, Mozaik Müzesi 2018 yılında açılıyor. Bunlara Kent, Tarım, Sanayi, Moda müzeleri eklenmiş durumda, açılışı da 28 Nisan 2023’te yapılmış. Çok etkileyici bir alan, arkeoloji ve mozaik müzeleri zengin koleksiyonlara sahip. Fakat benim için daha ilginç olan bir kent müzesi olarak o kentin yaşamına, tarımına, kültürüne dair sunduğu bilgiler / deneyimler oldu. Eğlenceli de bir müze, oyuncaklı. Kent Müzesi’nde mesela bir eski Adana çarşısı kalaycısı, kuyumcusu, kebapçısıyla duvardan duvara canlanıyor. Ya da Tarım Müzesi Çukurova’nın pamuğunu, karpuzunu, narenciyesini, değirmen taşlarını, saklama küplerini canlandırmalarla gösteriyor. Sanayi Müzesi’nde pamuğun iplik ve kumaş olma yolculuğuna, moda bölümünde Adana’nın 1930’lardaki, ‘40’lardaki, ‘50’lerdeki giyim kuşamına şahit oluyorsunuz.
Henüz açılmayan sinema / edebiyat / spor müzesi ise Adana’dan çıkan sanat ve spor insanlarına ayrılmış bir müze. Girişte dev bir daktiloda Yaşar Kemal’lerin, Abidin Dino’ların, Orhan Kemal’in kent üzerine satırları yazılıyor. Orhan Kemal’in zamanında bu fabrikada çalıştığını, eşiyle burada tanışıp evlendiğini, Bekçi Murtaza’nın bu fabrikanın bekçisi olduğunu belirtelim. Videolar, afişler, fotoğraf / film makineleri, bir dolu obje var müzede. “Bir Zamanlar Çukurova’da” dizisinin kostümleri de müstesna bir yere sahip. Henüz çok eksiği olsa da bitince zengin bir müze olacağı belli. Bir Yılmaz Güney bölümüne de sahip olmalıdır / olacaktır herhalde.