Ülkemizin dört bir yanını üniversitelerle donattık. O yetmedi KKTC’yi de bir üniversite adası haline getirme hayali kurduk. Fena mı oldu? Kesinlikle hayır. Atılan adımlar doğruydu ama devamı gelmedi.
Bu noktada MEB, YÖK ve ÖSYM inanılmaz hatalar yaptı. Yapmaya da devam ediyor.
Üniversiteler açılırken, doğru yere doğru fakülteler açılmadı, istihdam odaklı insan gücü planlaması yapılmadı, yeterince öğretim kadrosu yetiştirilmedi, içi doldurulamadı, en önemlisi de üniversiteler özellikle de vakıf üniversiteleri bir kazanç kapısı olarak görüldü.
Başvuru dibe vurdu
İşte birkaç gösterge:
*Bu yıl üniversitelere başvuran sayısı yarım milyon azaldı. Başvuranların 600 bini halen üniversite öğrencisi ya da üniversite mezunu.
*Açık öğretim lisesi mezunu rekor seviyede. Başvuranların yarım milyonu açık lise mezunu. 3 milyon adaydan sadece 1.1 milyonu lise son sınıfta. 5 ve üzeri başvuruda bulanan 173 bin aday var!
* Son 5 yılda 2 milyon öğrenci üniversiteyi bıraktı.
Başvurulara yönelik ayrıntılar, yönlendirme ve sınav sistemin nasıl iflas ettiğini çok çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor.
Mevcut sistemde üniversiteyi kazananlar hatta mezun olanlar bile mutsuz. Bu yüzden pek çoğu sürekli sınava giriyor.
Bu yıl başvuruda bulunan üç milyon adaydan sadece bir milyonu lise son sınıfta yani yeni mezun olacak. Diğerleri hep eski yılların bakiyesi! Sınavı bir yaşam biçimi haline getirip sürekli sınava girenlerin sayısı da milyonlarla ifade ediliyor…
Erken yönlendirme!
Cumhurbaşkanı Erdoğan, birkaç gün önce ne demişti: “Dünyada donanımın sadece diplomayla ölçüldüğü dönemler çok geride kaldı. Artık bireysel birikimler, kabiliyetler, beceriler çok daha önemli hale geldi.”
Olaya bu çerçeveden baktığımızda eğitime yön veren tüm kurumların, şapkalarını önlerine koyup düşünme zamanları geldi de geçiyor.
Peki, bu yönde bir yönelim söz konusu mu? Evet demek mümkün değil. Daha da vahimi, sanki kendilerine böylesi bir direktif verilmemiş gibi yollarına aynen devam ediyorlar.
Oysa Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dikkat çektiği noktada eğitim sistemini anaokulundan üniversiteye sil baştan ele alıp yeniden yapılandırmak şart. Hem de en kısa sürede ama gel de bunu MEB, YÖK ve ÖSYM’ye anlat…
Eğitime öncelik
Seçim çalışmaları olanca hızıyla devam ediyor. 31 Mart yaklaştıkça eğitime yönelik hizmetler de öne çıkmaya başladı.
Okul öncesi eğitim en önemlilerden biriydi ve bu yönde pek çok kentimizde olduğu gibi Bursa’da da somut adımlar atılıyor. Büyükşehir Belediyesi kent genelindeki ana kucaklarının sayısını artıyor. Başkan Aktaş, yeniden seçilmesi halinde 32 olan ana kucağı sayısını 100’e çıkararak, 10 binlerce çocuğu geleceğe hazırlamaya devam edeceklerinin sözünü verdi.
Darısı diğer belediyelerimize…
Beceri eğitimi
Okul öncesi gibi mesleki eğitim de çok önemli ama bugünkü gibi değil.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son direktifi paralelinde, erken yaşta mesleğe yönlendirme olmazsa olmazımız haline gelmeli.
Örneğin okul öncesi de dahil 6, 7 yıllık bir temel eğitimden sonra üniversiteye devam edecekler ile hayata atılacak olanlar birbirinden ayrılmalı ve mesleğe yönelecek olanlara, uygulamaya yönelik olarak ciddi anlamda bir mesleki eğitim verilmelidir. Nasıl ki imam hatip liselerinin orta bölümleri açıldıysa meslek liselerinin de orta bölümleri açılmalı ve lise sonrasında eğitimini sonlandıracak gençlerin her birinin elinde hayata tutunacakları bir “altın bilezik” yani meslekleri olmalıdır.
Yani masa başı elemanları ya da üniversite sınavlarına beşinci kez girip mutsuz olanlar değil yaptığı işi seven ve onu en iyi şekilde yapma gayretinde olan gençler yetiştirmeliyiz.
Bunun onlarca yolu, yöntemi var, yeter ki isteyelim. Örneğin başta İstanbul olmak üzere pek çok belediyemizin açtığı İSMEK kursları bunun en güzel örneklerinden biri ama onların da günümüz ve gelecek koşullarında yeniden elden geçirilmesi gerekir.
Özetin özeti: Eğitim adına yapılacak çok iş var, üstelik hedef de belli ama asıl önemli olan bunu kimin yapacağı!..